evet atamızdır dedemizdir ama bunlar yaptıklarını haklı göstermez. ezanı yasaklayan ingiliz kararlarının altına imza atmıştır. vatanı kurtarmak için savaşmamıştır. ne deniyorsa yapmıştır. bunun da adına vatan hainliği diyoruz.
çarptırılmış tarihimizin en şanssız karakteridir. bütün yapılan batı özentisi icraatlerin üzeri biri ile örtülmeliydi. bu kişi de vahdettin oldu.
gerçekten vatan haini diyerek günahı alınan kişiyi tanımak gereklidir. her kaynağı okumak, araştırmak. vahdettin' e hain diyenler, hani evladı beslersin, büyütürsün o seni gelir huzurevine koyar ya işte vahdettin de bunun kurbanı olmuştur.
atatürk'e ingilizler'in baskısıyla yakalama emri çıkartmış olmasını, ve bu tutuklama emrini alan kazım karabekir paşa'nın emre itaat etmeyip, "ben ve ordum emrinizdedir paşam" diyerek atatürk'ün yanında olması ile bu arzusuna ulaşamamış olduğunu bilmeyenlerin kurtarıcı sandığı padişah.
bu yanlış tarih bilgilerini nerden alıyorsunuz, beyninizi hangi hocalarınız yıkıyor bilmiyorum ki.
vatan haini demek biraz ileri gitmek olur bence, yaptığı hatalar hainliğinden değil saflığından kaynaklanmaktadır. zannediyordu ki ingilizlerle işbirliği yaparsam imparatorluğun toprak bütünlüğünü korurum. dağdaki çoban bile kurtla işbirliği yapılmayacağını bilir. işte o bunu bilmiyordu.
asla hain olmayan, aslında çok zeki olan padişahtır. tek sorunu, kendisi padişahlığa hazır değildi. padişah olmak için yetiştirilmedi. aslında veliaht yusuf izzeddin efendi idi. ancak yusuf izzeddin efendi görünürde intihar ancak gerçekte öldürülmesi sonucu vahdettin tahta geçmiş oldu. tahta 57 (yazıyla elliyedi) yaşındayken geçmiş oldu.
hatta tahta çıktıktan sonra şöyle bir konuşma yapmıştır.
--spoiler--
Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz.
--spoiler--
1918 yılında, yani 1. dünya savaşı sırasında tahta geçmiş, milli mücadele sırasında vefat etmiştir. (1928)
şimdi sen bu adamın ne şartlar altında olduğunu idrak edemezken, nasıl olurda kendisine böyle pis yakıştırmalarda bulunursun. zekası konusunda ise kurtuluş savası sırasında atatürk'ün yoluna taş koymamaları için tevfik paşa'yı, damat ferid'i dizginlemiştir. atatürk samsun'a giderken onun ne amaçla gittiğini düşünemeyecek kadar da salak değildir heralde.
ne olursa olsun atamızdır. tarihin parçasıdır. sevmesek de en azından saygılı olmak lazımdır. allah mekanını cennet eylesin.
bir anda kendisini ateş çemberi içinde bulan ve yapabileceklerinin en iyisini yapan padişahtır.
kendisinin, kendi ifadeleri ile de sabit olarak taht üzerinde hiç bir iddiası yoktur. zaten istanbul'un çeşitli yerlerine yaptırdığı köşklerinde etliye sütlüye çok karışmadan yaşamaktaymış. çünkü veliaht 1916 yılına kadar yusuf izzettin efendi'dir. fakat yusuf izzettin efendi tıpkı babası gibi intihar (!) edince, bir anda veliahtlık 6. mehmet vahidettin'e kalır.
bu arada ne yapmıştır da "vahidettin" yani dini birleştiren olmuştur, hangi olay sonunda ona bu lakab verilmiştir bilmiyorum, hiç bir yerde de okumadım. bilenler yardımcı olursa sevinirim.
haindir ya da değildir lakin atatürk'ün başını çektiği oluşuma karşı koymamıştır. bi idam fermanı çıkarmıştır ki, ingilizlere yaptığı bir gaz alma manevrası olduğunu düşünmekteyim. sonunda sessiz sedasız çekip gitmiştir.saraydan tek bir sikke almamıştır. italya'da kirasını mısırlı bir prensin karşıladığı bir villada yaşamını yokluk içinde yitirmiştir. borçları yüzünden gömülemeyen cenazesini kızı altınlarını satarak kurtarmış ve damadı tarafından şam'a kaçırılıp orada defnedilmiştir. koskoca osmanlı imparatorluğu'nun böyle sonlanması üzücüdür. yanış zamanda yanlış yerde ve yanlış bir durumda dünya'ya geldiği için hain damgası yemiştir. belki de bir 100 sene önce padişah olmuş olsaydı şimdi çok farklı şeyler konuşuyor olurduk...
vatanı uğruna tacını ve tahtını feda etmiş son padişah.
osmanlı tahtına değil de, sanki bir yangının külleri üzerine oturduğunu, sultan'lık yapma fırsatı bile bulamadığını söylemiştir.
atatürkü samsuna yollayabilmek için ingilizlere şirin gözükmek zorunda kalmış, vatanın kurtulması için hain gözükmeyi kabullenmiş, hakkının teslim edilmesi gereken büyük bir vatanperver.
insanlar oturduğu yerden atıp tutmayı çok iyi bilir, nasıl bir ortamda ne şartlar altında ne kararlar verdiğini anlamak için ancak onun yerinde olmak gerekir. hain olmadığı bir gerçektir, ama bunu anlamakta bir akıl becerisidir.
''at çamuru, tutmasa da izi kalır'' diye bilindik bir atasözüne getirdiğim yeni yorum bu padişah için çok uygundur. öyle ki kendisini savunma şansı olmayan bu padişah için iftira atanlar, padişahın borçlar ve sefalet içinde öldüğünü bilmemektedir.
atatürkün anadoluya kaçabilmesi adına ingilizlerin gazını almak için koftiden bir idam fermanı hazırladığı inatla görülmeyen ve onunla ilgili düşüncelerin sabitlikten, bilgisizlikten kaynaklandığını düşündüğüm, abisi 2.abdülhamit gibi vatanperver olan bir padişah.
son padişah vahdettin yakın tarihin en çok tartışılan isimlerinden ben kendisini hainlikle suçlamıyorum ancak buna karşın neredeyse yalnızca bir hainin göstereceği türden bazı davranışları olduğunu düşünüyorum peki denebilirki o zaman hain olmuyor mu? Bence kendince önceliği kendinde tutmasına karşın biraz olsun kendi vatanınıda düşünüyordu bu yüzden kendisine hain demek yoruma açıktır. Peki bu adam yıllardır böylesine pek çok isim tarafından aklanıyorda bu adam ne yaptı hain sayılabileceği hiç mi veri yok ortada denirse yrd. doç. dr. Orhan Çekiç'in özet olarak belirttiği şu maddeler bence en azından kendisini suçlayanların anlaşılması bakımından önemli olacaktır.
1. Mondros Ateşkes Antlaşmasını 30 Ekim 1918'de imzalayarak "ülkenin tümüyle teslim olmasını" kabul etmiş oldu.
2. Bu sayede, Sevr Antlaşmasıyla kendisine (yani Yeni Türkiye'ye verilen) yeni coğrafyaya razı oldu. Buna göre, Padişah olarak devletin başında kalmasına işgalci devletler razı oluyorlar ve O'na yurt olarak da istanbul'u, Ankara'yı ve Ankara cıvarında 6-7 şehri bırakıyorlardı.
3. Ağır şartları içeren Mondrosu imzaladığı gibi, bu yeni ve yarısı elden gitmiş olan Anadolu'yu kabul ettiği anlamında olarak bir Osmanlı Heyetini Paris'e gönderip, bu Sevr Antlaşmasını imza ettirdi.
4. Bu Sevr Antlaşmasını kendisinin de imzalayıp imzalamadığına kimse bakmadı, çünkü bakmasına gerek yoktu. Bu antlaşmaya göre izmir ve Ege Bölgesi Yunanistan'a verilmişti. Buna dayanarak Yunanlılar izmir'e çıkıp, Ege Bölgesini işgale başladılar.
5. Aynı Sevr'e göre Doğu' da bir Ermenistan, güneyde de bir Kürdistan kurulacaktı. Artık bu topraklar Vahdettin'in değildi ve O buna Mondros'u imzalayarak razı olmuştu. italyanlar Akdeniz Bölgesinde nüfuz bölgesine, Fransızlar Adana, Urfa,Gaziantep,Maraş,Hatay (yani Kilikya) bölgesinde, ingilizler Doğu'da ve bugün Irak'ta kalan topraklar üzerinde nüfuz bölgelerine sahip olacaklardı. Yani bütün bunlara Vahdettin "Peki" demiş oluyordu Sevr ile.
6. Bütün bu planlar kolayca uygulanabilsin diye, düşmanlar orduların teslim edilmesini istediler, bu yapıldı.(Savaşmayı göze alacak olan bir Padişah, ordularını teslim etmeye razı olur mu?Oldu, çünkü o günkü şartlarda kendince başka bir çıkış yolu O'na göre yoktu.
7. Tüm silah ve cephaneler düşmana teslim edildi. Siz Vahdettin olsanız, ilerde bir Kurtuluş Savaşı yapmayı planlıyor olsanız, elinizdeki silahı teslim eder misiniz? Etti, çünkü çaresizdi ve bir savaşı göze alacak konumda değildi.
8. Düşman donanmasının 13 Kasım 1918'de istanbul'a geleceğini biliyordu. Boğazlardaki bütün mayınların temizlenmesine çaresiz "peki" dedi, donanmanın istanbul'a girmesine izin verdi. Oysa aynı donanma Çanakkale'yi zamanında geçememişti şimdi elini kolunu sallayarak geçti, istanbul'a girdi. Onlarla savaşmayı planlayan bir Padişah bunu yapar mı? Demek ki böyle bir planı yok.
9. Yunan ordusunun da Ege'ye toplam 200.000 asker çıkarmasını kabullenmek zorunda kaldı.
10.Düşman ne dediyse yaptı. Çünkü ancak bu takdirde kendisine vaat edilen yerlerin ve istanbul'un padişahı olabilecekti. Aksi halde, Sevr ile verilenleri de kaybedeceğine inanıyordu.
11.imparatorluğu "genç, tecrübesiz, milliyetçi ittihatçı subayların yüzünden kaybettiğimize inanıyordu. Şimdi de direnmeye kalkan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları yüzünden, kendisine verilen topraklarını ve tahtını da kaybedeceği korkusuna kapıldı ve başından sonuna kadar Ankara Hükümetini tanımadı, onları "asi" ilan etti ve ingilizlere yanaşarak işlerin içinden sıyrılmaya çalıştı.
12. Bütün bu olup bitenlere "hayır" diyen Mustafa Kemal ise, "ya bugünkü topraklarımızın tamamını kurtarırız, ya hep beraber ölürüz" sloganıyla ortaya çıktı ve bu noktada Padişah Vahdettin ile ters düştü. Olayın özeti budur.
gördüğümüz üzere sanıyorum yalnızca bu veriler dahi vahdettin'in vatansever olmadığının kanıtıdır gelgelelim tekrar belirtmekte fayda görüyorum kendisine hain denilmesini yadırgamasamda hain olduğunu düşünmüyorum.
Haindir, milli mücadeleye destek verebilirdi,
o da ankarada diğer paşalar gibi savaş verebilirdi,
ancak sarayın yumaşak dokusu ile haremin zevkli gecelerini kim terkedecekti.
haindir,
ingilizlere bana dokunmayın gelin dedi.
haindir, vatanı kurtarma sevdasında olan başta mustafa kemal olmak üzere pek çok vatanseverin idam fermanını elleri ile imzalamış, tüm silahını cephanesini düşmana teslim etmiştir.