Cahil ve de çok yalancı yobazların boş laflarına meze olan mevzudur.
Bakın yukarıda bir nurcu, daha vahdettin'in kaçtığı tarihi bile bilmiyor ama cahillikten mütevellit bir küstahlıkla sürgün edildiği için gittiğini söyleyip, "araştırın" diye bir de babalanıyor. kendinden pek emin!
Len vahdettin'in kaçtığı tarih 17 Kasım 1922! Osmanoğulları soyuna sürgün kararı çıkan 3 mart 1924'ten bir buçuk yıl önce kaçtı bu.
Bu arada bilgin olsun, istanbul'un kurtuluş tarihi de 6 Ekim 1923'tür. Yani vahdettin topukladıktan bir yıl sonrası...
Son olarak, vahdettin'in kaçtığı tarihte ISTANBUL'da sadece ingiliz gemileri değil, hemen her ulusun gemileri vardı. Ayrıca istanbul hükümetinin kontrolünde olan Osmanlı gemileri de vardı. Yani mevzu gemi bulma sıkıntısı değil yiğen...
Bir ebleh de kalkmış, sanki ingilizler in tercümanı yokmuş gibi vahdettin'in el yazısı dilekçeyi inkar ediyor! Yahu o dilekçeyi ne vahdettin, ne osmanoğulları sülalesi, ne fesli deli, ne de Mustafa Armağan iti inkar etti. Her gün boklu badeli götünüzden yeni element uyduruyorsunuz. Dilekçeyi bizzat vahdettin'in yazması muhtemelen ingilizler tarafından talep edilmiştir ki sonradan zorla kaçırdılar demesin.
Not: harrington'un hatıratını okumamıştım. Tahmin ettiğim gibi dilekçeyi bizzat yazmasını ingilizler istemişler. Sebep de yine tahmin ettiğim sebep...
doğru kaçmamıştır. önceden planlanan bir vatan satma anlaşması tutmayınca, kraliçe hazretlerinin davetlisi olarak biritanya krallığna misafirliğe gitmiştir.
kraliçe ile çay içerken "sayın kraliçem bu mustafa ağabey beni çok dövdü ıngaaaa" diyerek kraliçenin dizleri dibinde ağlamıştır.
Bu belge, bizzat Sultan Vahdettin tarafından işgal Orduları Kumandanı general Harringthon'a resmi olarak iletilen orijinal el yazısıdır. Yazının meali aşağıdaki gibidir ;
Dersaadet işgal Orduları Başkumandanı General Harringthon cenablarına.
istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devleti fahlmesine iltica ve bir an evvel istanbul'dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim.
16 Teşrinisani (Kasım) 1922 Halifei Müslimin Mehmet Vahidettin
mümkün mertebe belgelerle konuşursak daha yerinde bir tartışma olur.
kusura bakmayın noterden aslı gibidir belgesi alamadım ama alttaki yazı belki ilginizi çeker daha da tartışmaya girmiyorum ayrıca çok da önemli değil bu saatten sonra.
Sultan Vahideddin'in sözkonusu mektubunun fotoğrafı General Harington'un 1940'da, ölümünden hemen önce yayınladığı “Tim Harington Looks Back” isimli hatıralarında yeralmış, bizdeki son dönem tarihi ile alâkalı yayınlarda da hep bu kitaptan alınarak kullanılmıştı.
General Harington, istanbul'dan ayrılmak istediği haberini gönderen Sultan Vahideddin'e talebini yazılı şekilde yapması gerektiğini bildirdiğini, padişahın bunun üzerine kendisine iki mektup yolladığını ve “harikulâde belgeler” dediği bu mektupları çerçevelettirdiğini yazıyor ve hatıralarında sadece birinin metnini veriyordu.
Sultan Vahideddin'in ailesine intikal eden şahsî evrakının tamamını elden geçirmiş ve arşivlerde bulunan yine ona ait belgeleri de mümkün olabildiğince inceleyip “Şahbaba”yı, yani hükümdarın biyografisini yazmış ve elinde hükümdara ait hayli evrak bulunan bir kişi olmak sıfatı ile söyleyeyim: General Harington'a 16 kasım 1922'de gönderilen mektuptaki imza, Sultan Vahideddin'indir!
Padişahın gençlik dönemindeki imzası tamamen farklıdır ama sonraki senelerde şekil olarak birbirine yakın iki ayrı imza kullanmış, bazı şahsî mektuplarının altına da imza yerine sadece “Mehmed Vahideddin”in ilk harfleri olan “Mim-Vav”, yani “M-V” koymuştur ve o devirde daha birçok devlet adamı resmî ve özel yazışmalarında farklı imzalar atmışlardır.
Kaçmanın osmanoğlu soyunda olduğunu söylemek haksızlıktır. Bu neviden tutumlar şahsidir, soyla bağdaştırılamaz.
Mesela Yıldırım bayezid Ankara savaşında tüm oğulları, beyleri, paşaları kaçtığı halde, kaçma imkanı olduğu halde ve kaçsa kimse eleştiremeyeceği halde kaçmadı, bir de zaten kaybedilmiş savaşta timur'un otağını basmaya kalkmak gibi bir kamikaze saldırısı düzenledi.
Yanlış bir sanıdır. Ülkemizde kullanım ömrünü doldurduğu için efendilerine başka bir görev vermeleri için sığındı.
Şöyle ki kaçmak için ortada gerçek bir tehlikenin olması gerekir. Vahdettin ingilizlere sığındığında resmen halife idi. Hakkında başlatılmış bir kovuşturma da yoktu. Üstelik istanbul hala ingiliz işgali altındaydı ve daha bir yıl işgal altında kaldı.
Yani bir suçu olmadığına inanıyorsa kaçması için bir sebep yoktu.
Fakat vahdettin harrington'a kendi el yazısıyla yazıp gönderdiği dilekçede hayatının tehlike altında olduğunu bildirip, başka bir yere götürülmesini istedi. Neden tehlike kaygısı içinde olduğunu ise açıklamadı. Efendilerine o kadar itaatkardı ki nereye gitmek istediğini bile söylemedi, efendilerinin takdirine bıraktı.
Tüm yaptıkları suçluların telaşı içindeki bir kuklanın profiliyke gayet iyi uyuşuyor. Zaten işlediği suçları cümle alem biliyor.
Velhasıl osmanoğullarının son padişahı son bizans imparatoru kadar olamadı...
"Vahdettin, Milli Mücadele'nin ardından, 17 Kasım 1922'de ingilizlere sığınıp ülkeden kaçtı. Kaçarken hanımlarını da ingiliz işgal kuvvetleri komutanı general harington'a emanet etti. Vatanın namusunu ingilizlere teslim eden vahdettin'in, kendi namusunu ingilizlere teslim etmesine şaşırmamak gerekir." (bkz: sinan meydan)