milli mücadelemiz sırasında yaptıklarının yanı sıra büyük zaferimizden sonra yaptıklarıdır.
daha önce yaptıkları çoğu kişi tarafından bilindiği (bkz: hain vahdettin in organize ettiği isyanlar) için, daha az bilinen marifetlerine, yani büyük taarruz sonrası tutumuna değinmek istiyorum.
saltanat hangi sebepten dolayı kaldırıldı? itilaf devletleri lozan görüşmelerine, birbirlerine düşürmek maksadıyla, hem istanbul, hem de tbmm hükümetlerini davet edip, istanbul hükümeti daveti kabul ettiği için. saltanatın içinde çok sayıda muhalif olan birinci meclis tarafından oy birliğiyle kaldırılmış olması da vahdettin'in sayısız ihanetinden biri olan bu ihanetinin mecliste ne kadar öfke uyandırdığının en açık delilidir.
vahdettin'de vatanseverlik gibi bir haslet, hadi o zaten yok ama zerre akıl olsaydı, büyük zaferimizle birlikte kukla istanbul hükümetini lağv edip, tbmm hükümetini tanıdığını ilan ederdi. kendisinin gerçek arzusunun da işgalcilerin memleketimizden kovulması olduğunu ama şartlar gereği farklı tutum almak zorunda kaldığını beyan ederdi.
böyle yapsaydı ingilizler kendisine ne yapabilirlerdi? hiç! öldürmeleri zaten söz konusu bile olamazdı. tutuklamaya kalkacak olsalar, vahdettin birden milli kahraman haline gelir, lozan'daki ilk taleplerimizden biri serbest bırakılması olurdu.
fakat kendi milletine zerre güvenmeyen bu hain, çareyi hep düşmanlarımızın kendisine sağlayacağını umduğu imkanların peşinde koşmakta aradı.
son hatasını da düşmanlarımıza sığınmakla yaptı. saltanat kaldırıldığında vahdettin hilafetten azledilmemişti. halen meşru halifeydi. aleyhinde alınmış bir sürgün kararı da yoktu. fakat bu korkak, milletin hakkında alacağı kararı beklemeyi bile göze alamadı. üstelik ne karar alınırsa alınsın, henüz uygulanma imkanı yokken! malum, istanbul itilaf devletlerinin işgali altındaydı ve ancak vahdettin kaçtıktan çok sonra, lozan'ın imzalanmasına müteakip boşaltıldı.
daha önce yaptıkları bir yana, ortaya koyduğumuz şu gerçekler bile vahdettin'in nasıl bir korkak ve hain olduğunu apaçık göstermektedir. fatih'in kendisine teklif ettiği mora despotluğu makamını reddedip, sonuna kadar savaşan ve savaş meydanında ölen son bizans imparatoru kadar bile adam olamadı koca osmanlı hanedanının son padişahı.
ha bir de kaçtıktan sonra yediği boklar var, onları ayrıca anlatırım sırası geldiğinde...
"ilber hoca şöyle der, böyle der" gibi laflarla örtbas edilemeyecek kanıtlardır.
kardeşim, kime neden hain dediğim, hangi kanıtları ortaya koyduğum apaçık belli. olaylar tam olarak ifade ettiğim gibi gelişmedi mi? vahdettin, üstelik farklı hareket etmesi pekala mümkünken, yukarıda yazdıklarımın hepsini yapmadı mı? itiraz edebiliyor musunuz? ya ilber hoca itiraz edebilir mi?
bunlara itiraz edemedikten sonra ister vatan haini deyin, ister demeyin; teferruattır.
vatanı ingiltere'ye satması, ingiltere'ye kaçması, "islamiyetin anahtarı"nı ingiltere'ye teslim etmesi vs. şeklinde uzayabilecek kanıtlar listesidir. adam kendi dinine bile saygı duymuyor, bugün ölümüne müslümanım diyenler vahdettin'i övüyor. çok yazık.
kadiros mısıryanis'in rahle-i tedrisinde tarih öğrendiğini sanan şunca hainden tek birinin bile çıkıp, kayda değer argümanlarla itiraz edemediği kanıtlardır.
işte, vahdettin'in büyük taarruz'dan sonra yediği bokların bir kısmını yukarıda anlattım, pekala farklı davranmasının mümkün olduğunu da kanıtlarıyla birlikte ortaya koydum.
görüyorsunuz ki tek bir mısırcı çıkıp, "hayır, olaylar anlattığın gibi gelişmedi" veya "vahdettin şu sebepten dolayı dediğin gibi hareket edemezdi" diyemedi. keza vahdettin'in ihanet dışında başka türlü açıklanamayacak yukarıda ifade edilmiş tutumlarına bir kılıf uyduramadı.
o zaman neymiş? (bkz: yobazların propaganda mekanizması) kapsamına giren taktiklerin, gerçekler karşısındaki değeri gördüğünüz kadarmış.