son padişah vahdettin'in, londra'ya gitmekte olan ankara heyetinin kendisini adam yerine koyup ziyaret etmesini, bir padişah sıfatına yakışmayacak şekilde suistimal ettiği gerçeğidir.
ingiltere'nin istanbul'daki diplomotik temsilcisi Sir Horace Rumbold'un, ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a 7 Mart 1922 tarihinde gönderdiği 232 sayılı gizli bir yazıdan anlaşıldığına göre, Vahidettin, Yusuf Kemal kurulu üyelerinden özel kâtip Kemal Bey'in, kayınpederinin evinde bulunan valizini, kâtibin iki günlük gaybubetinden yararlanarak ajanlarına açtırmış; içindeki altı gizli belgenin fotokopilerini çektirerek, belgelerin gene valize yerleştirilmelerini buyurmuş; fotokopileri, 6 Mart 1922 günü, emektar bir mabeyincisiyle, ingiltere Yüksek Komiserliği baş tercümanına göndermişti.
Belgeler, ingiltere Dışişleri Bakanlığında büyük bir ilgiyle izlenmiş; Doğu Masası yetkililerinden D. G. Osborne, 14,3.1922 tarihinde şu derkenarı kaleme almıştı:
--spoiler--
"...Belge B ve C'deki işaretli pasajlar ilgi çekicidir. Padişah, Yusuf Kemal'in valizinden çalman belgelerin suretlerini bize göndermekle, aralarındaki ilişkilerin durumunu en iyi biçimde gösteriyor. Rusların Anadolu'da neden maden imtiyazları istediklerini anlıyamıyorum. Kendi ülkeleri işlenmemiş maden kaynaklarıyle doludur. Herhalde Türkiye üzerindeki kıskaçlarını daraltmak ve bizi içeriye sokmamak için olsa gerek..."
--spoiler--
Büyük Millet Meclisi yönetiminin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk)in özel kâtibi Kemal Bey'in valizinden çaldırarak ingilizlerin eline geçen gizli belgelerden bazıları:
Belge A:
Batı Savaş Kesimi Komutanı General ismet Paşa'dan Yusuf Kemal'e mektup
1 Şubat 1338 (1922)
"Kardeşim Yusuf Kemal Bey,
Bazı sorunların Bakanlar Kurulunda görüşülmesini doğru bulmadım. Sizin sükûtu sürdürmeniz çok iyi oldu. Kanaatımca, Avrupa gezisinden tek amaç, Misak-ı Millî'nin gerçekleşmesini sağlamak olmakla birlikte, Fransızların ahmakça kucaklarına düşmekten kaçınmalıyız. Birçok kereler belirttiğim gibi, Asya'dan başka koruyucu ve melce bulamayız. Tanrı göstermesin, Rusların canını sıkarsak, bu, çökmemize neden olabilir. Gözönünde bulundurduğumuz amaç uğruna, Paris'e varışınızda, Bouillon'un16 düzenlerine kapılmayıp, ulusal şanımızı arttıracağınıza dair verdiğiniz demeçten çok memnun oldum. Geziniz sırasında tutumunuzu saptayacağınızdan, size biraz cesaret vermek için bu birkaç satırı yazıyorum. Paris'den mektubunuzu beklerim. Dönüşünüzde herhalde bizi yine düşmanla boğuşur bulacaksınız. Tanrı sizlere ve bizlere başarı sağlasın.
Belge B:
Yusuf Kemal Kuruluna rehber olmak üzere kaleme alınan yönerge
"Dışişleri Bakanlığı, No. 21 izmir sorunu. Ulusal dileğimizin izmir'in boşaltılmasıyla yerine getirileceğini Poincare'ye anlatmalı (17).
Ruslarla yapılan antlaşmaların metinlerini anlatmalı ve mümkünse yanlış (!) bilgi vermeli.
Fransızları, ilkbaharda yapılması kararlaştırılan savaşta kullanılacak mühimmatı göndermeye inandırmalı.
Franklin-Bouillon'u, maddî ve manevî araçlarla kazanmaya çalışmalı; bunda başarı sağladıktan sonra, Londra'ya yapılacak Öneriler konusunda kendisiyle danışmalarda bulunmalı.
Paris'de başarı sağlandıktan sonra, Londra'ya hareket edilmeli. Aksi durumda, ingilizlere yaltaklanmaktan (!) kaçınmalı".
Belge C:
Asya'daki islâm devletleriyle yapılan anlaşmalar ; Ruslara ve Fransızlara maden işletmeleriyle ilgili olarak verilecek ayrıcalık hakları
"Son Öneriler. Dışişleri Bakanlığı, No. 17 (gizli dosya), Yusuf Kemal Bey'de.
(a) Asya'daki islâm yönetimleriyle yapılan anlaşmalar, Misak-ı Millî'ye tümüyle uymuyor. Bu anlaşmaların hazırlanması sırasında bir Sovyet delegesinin hazır bulunması, ulusal şeref için bir lekedir. Anadolu yönetiminin bu anlaşmalardan siyasal veya askerî her hangi bir yarar elde ettiğini sanmak gülünçtür. Batı'lı yönetimlerle bir anlaşmaya varmak, bu anlaşmaların iptalini gerektiriyorsa, bunun mümkün olabileceğini sezdirmeli, ama yapılacak anlaşma, Misak-ı Millî'nin çizdiği sınırları esas tutmalıdır
(b) Demir madenlerini işletme imtiyazı için Rusların Çiçerin aracılığıyla Önerdikleri yıllık beş buçuk milyon altın rubleye karşılık, bu imtiyaz Fransızlara verilirse, onların ne kadar ek imtiyaz bedeli ödeyeceklerini gizlice öğrenmeli.
(c) Çiçerin'in II.I.1922 tarihinde Büyük Millet Meclisi Başkanına gönderdiği notada sözünü ettiği madenler konusunu Franklin-Bouillon ile görüşmeli; bu sorunu en geç 20 Marta kadar çözüme bağlamalı ve vereceği karşılığı gizlice Mustafa Kemal Paşa'ya bildirmeli".
Belge D:
Dışişleri Bakanlığı kalem-i mahsus müdür vekili Ferit Bey'in izzet Paşa'ya gönderdiği mektup
"Dışişleri Bakanlığı, 29.1.1338 (1922), şifre.
Mîsak-ı Millî'yi gerçekleştirmek için yakında istanbul'a hareket edeceğiz. Roma'ya gitmemiz daha önce kararlaştırılmış olduğu halde, orada durum çok karışık olduğundan, istanbul'da dört gün kaldıktan sonra Paris'e hareket etmemizi daha uygun gördük. Paris'deki temsilcimiz Ferit Bey'le Bouillon, daha Önce sözünü ettiğimiz belgeyi ivedilikle hazırlayarak tamamlamamız için bize telyazısı gönderdiler. Sevr Antlaşması ve son 40 yıl zarfında verilen kapitülâsyon ve ayrıcalık haklarının ingilizleri ilgilendiren madde ve bölümlerini kapsıyan belgelerden oluşan dosyaları gizlice hazırlamanızı dileriz. Kurulumuz, istanbulda etkili ve Fransızların güvendiği bir kişinin yardımından yararlanmayı, siyasal nedenlerden ötürü gerekli görüyor".
istanbul'da ingiliz işgal Ordusu Komutanı, kişisel".
Ankara: M. A., 27.1.1922.
Naile Sultan, Ankara: Halide Edip.
"istanbul'da resmî hükümet daireleri ve devlet adamlarıyla ilişki kurmaktan kaçınmalı; ama belgelerle ilgili olarak izzet Paşa'yla görüşmeli. Ekselans Mustafa Kemal Paşa, Roma'ya gitmeden önce Paris'e hareket etmenizi doğru bulur. Yarın gece bizimle birlikte. . ."
Sir Horace Rumboldun bu belgeyle ilgili mektubunun altıncı paragrafında yazdığı yorum :
"Belge E iki zarf üzerinde yazılı adresler ve görünüşte istanbul'da yapılacak işlerle ilgili Özel yönergenin bîr bölümü. Söylendiğine göre, Yusuf Kemal kurulu, Albay Welch'e verilmek üzere bir tavsiye mektubu taşıyordu. Kurul, ingiliz işgal gücüne mensup olan Albay Welch'-den, ingiltere'deki kişilere ve Lord Lamington'a verilecek tavsiye mektupları almayı umud ediyordu. Halide Edip Hanım, Milliyetçilerden yana ve Mustafa Kemal'in ordusunda onbaşı olarak görev aldığı söylenen istanbullu meşhur bir hanımdır".
Uçakla yapılan araştırma sonunda, Yunanlıların Eskişehir savaş kesiminde gene harekete geçtikleri anlaşıldı. Elde ettiğimiz bilgiye göre, ilkbahar harekâtıyla ilgili plânlar ve kararlar, birkaç güne kadar izmir'de hazırlanacak ve ingiliz Kurmay subaylarının da hazır bulunacakları gizli bir askerî konseyde görüşülecek. Savaş kesimlerinde görülen bazı olaylar, bu haberleri doğrulamakla birlikte, Ekselansınızdan bu konuda hiçbir bilgi alınmadı. Avrupa'ya yapacağımız gezinin esasları yarın gece Ekselans Mustafa Kemal Paşa'yla saptanacağından, bu konuyla ilgili soruşturmanın sonucu, istanbul'daki siyasal çevrelerin görüşleri ve oradaki Rumların ne dereceye kadar harekete geçip faaliyet gösterebilecekleri konularında, Ekselânsımızca gizlice soruşturma yapılmasını dilemek cesaretinde bulunuyoruz".
ingiliz diplomatik temsilcisi, bu gizli belgelerle ilgili yazısının son paragrafını şöyle bitiriyordu :
"Bu belgelerin mevsuk olup olmadıkları konusunda size güvence veremem; ama bana mevsuk görünüyorlar"
(img:#248568)
Vahidettin'in çaldırdığı belgelerin metinlerini kapsayan dosyanın ön sayfası.
(img:#248569)
(img:#248570)
ingiltere'nin istanbul'daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold'un, ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a belgelerle ilgili olarak gönderdiği gizli mektup.
(img:#248571)
ingiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası yetkililerinden D.G. Osborne'un belgelerle ilgili kararı.
vahdettin'in ingiliz casusu olduğu gerçeğini ispatlama amacına dönük bu belgelerin, çok afedersiniz ama, ilker başbuğ'un tutuklanmasına yol açan iddianameden hiçbir farkı yoktur. hani orada da şöyle geçer:
- falanca kadının filanca adamla yaptığı telefon görüşmesinde sizin şöyle böyle yaptığınız söyleniyor.
dam üstünde saksağan... vahdettin'in ingiliz ajanı olması gibi bir iddaya kargalar bile güler. akıl var, mantık var: vahdettin ingilizlerin esiriydi. avuçlarının içindeydi. eğer ingiliz casusu olsaydı ve ingilizler türkiye'yi mutlaka onunla dizayn etmek isteseydi, bunu yapmalarını engelleyecek ne vardı?
halbuki ingilizlerin vahdettin'i bırak, damat ferit'ten bile -ki ben de hiç sevmem kendisini- nefret ettiklerine dair bir çok gösterge var. mesela paris barış görüşmelerinde damat ferit çıkıp der ki:
- biz, arap topraklarındaki ve hatta balkan savaşından önceki balkan topraklarındaki haklarımızdan vazgeçemeyiz!
derhal sepetlenir görüşmelerden. hatta adamlar dalga geçerler: "pardon da siz mi galipsiniz biz mi bilelim!" bundan sonra da görüşmeleri ankara ile yaparlar, istanbul'u ciddiye bile almazlar.
her neyse, ben daha başka gerçeklerden söz edeceğim, bakalım iş nasılmış, neymiş:
1. bir kere atatürk, italyanlar'dan çok ciddi bir destek görüyordu. daha samsun'a çıkmadan önce... italya'nın istanbul büyükelçisi ve ünlü mason üstadı kont sforza kendisini "çok önemli bir konuda görüşmek üzere" elçiliğe davet eder ve görüşürler. ancak neler görüştüğü sırdır. neden başka bir osmanlı subayıyla değil, onunla görüştüğü de sırdır. bundan sonra kont sforza, samsun'a çıktığı 19 mayıs 1919 gününe kadar istanbul'da atatürk'ün en büyük koruyucusu olacaktır. hatta bir keresinde ingilizler evini aramak istediğinde onlara bile engel olacaktır.
bu bilgiler, bu kadarıyla, kemalist kaynaklarda da mevcuttur. mesela falih rıfkı'nın çankaya'sını açın, anlatır... yine bir başka italyan'dan da söz eder. mimar dediği bu italyan'ın ismini vermez. bir gün bu italyan fethi bey ile atatürk'ü evine davet ederek, çok özel bir konuda görüşmüştür. "güçlü müsünüz, adamlarınız var mı?" diye yokladığı, "güçlüyüz" cevabı üzerine, "öyleyse harekete geçin" dediği belirtilir.
italyanlar'la olan bu dostluk, daha sonra atatürk anadolu'ya çıktığında da devam etmiştir. hatta yunan kaynaklarına göre, atatürk'e bu sırada onlar yardım etmiştir. atatürk anadolu'ya çıktığında kont sforza'nın italya'ya dönerek dışişleri bakanı olduğunu görürüz. daha 1920 başlarında ilk işi, atatürk'le anlaşarak, anadolu'dan askerlerini çekmesi ve çekilirken de silahlarını atatürk'e bırakması olmuştur.
daha sonra italya'dan türkiye'ye silah sevkiyatının emanuel karasu aracılığıyla devam ettiğini görürüz. emanuel karasu kimdir? danone yoğurtlarını çıkaran selanikli ailenin bir mensunu. ittihat veterakki'nin gizli kurucusu. ona mason localarını açan ve orada örgütleyen... suat parların türkler ve kürtler adlı kitabında geçtiğine göre, kont sforza daha sonra "modern avrupa'nın kurucuları" adında bir kitap yazmış. bu kitapta atatürk'ün de diğer kurucular gibi mason olduğunu söylüyormuş...
her neyse, olabilir, ben bunu kötülemek için söylemiyorum. sadece bazı belgeler çarpıtılırken, diğer bazıları da saklanmasın, onlar da konuşulsun diye söylüyorum. işin ingiltere ve fransa ile ilgili "derin ilişkiler" boyutuna daha sonraki bölümlerde gireceğim. varsayalım ki, vatanı düşmandan kurtarmak için, bu "derin ilişkiler" mubahtır. iyi de niye sadece atatürk için? herkes için de aynı kuralın geçerli olması gerekmez mi?
şehzadelerin eğitimi ve sosyal hayatını bilmeden yapılmış iddaadır.nerde ne zaman ingiliz etkisinde kalacak bu şehzade ki ingiliz casusu olacak?
elinde ne parası ne ordusu ne de onu destekleyen bir hükümeti halkı olmayan bir padişahın yapabileceği pek birşey yoktur.
ha belki intihar etmelidir diyebilirsiniz ama bu da düşüncesizce olurdu.
kaldı ki vahdettinle ilgili şöyle bir hikaye vardır torunlarıyla ilgilenen galiba fransız asıllı olan neydi lan onların adı hani dadı gibi ama daha eğitimlisi neyse işte torunlarına kemal paşayla alay eden bir şarkı söyletiyor bunu duyan sultan vahdettin kadını uyarıyor ve sen benim paşama nasıl hakaret edersin diyor. bilmiyorum ne kadar doğru.
ama şunu biliyorum ki istanbulda dönen dolaplara biizm aklımız yetmez o zamanki konjonktür vahdettinin gitmesini gerektirmiş ki belki ingilizler bilerek götürdü bu da olabilir diyorum ya aklımız yetmez hiçbirimizin adam gitmiş ama hain? bilmiyorum emin değilim.
sözde islam halifesi'nin, vatana ve millete yaptığı ihanetler yetmiyormuş gibi bir de ingilizler için casusluk yapmasıdır.
bu husus ingiliz büyükelçiliği belgelerinde yer almaktadır.
kaynak: istanbul ingiliz büyükelçiliği gizli belgeleri. belge no: 18;
--alıntı--
Mustafa Kemal, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki bir heyeti Londra'ya göndermeye karar vermiştir. Yusuf Kemal Bey, Londra'ya gitmeden önce istanbul'a uğrayarak 23 Şubat 1922'de Padişah Vahdettin'le görüşmüştür.
sultan Vahdettin, bir taraftan Yusuf Kemal Bey'le görüşürken, diğer taraftan bir ajanını Yusuf Kemal Bey'in kaldığı eve göndererek, Yusuf Kemal Bey'in çantasındaki "gizli belgelerin" suretlerini çaldırıp bir mabeyncisiyle suratle ingiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold'a göndermiştir.
istanbul'daki ingiliz Yüzksek Komiseri Sir Rumbold, Vahdettin'in, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'in çantasından çaldırtarak kendisine verdiği belgeleri, 7 Mart 1922'de ingiltere Dışişleri Bakanlığı'na göndermiştir.
--alıntı--
söz konusu Belgeler, ingiltere Dışişleri Bakanlığını çok sevindirmiştir. Bakanlık yetkililerinden Francis Osborne, bu belgelerle ilgili olarak 14 Mart'ta şu notu yazmıştır :
"Padişah, Yusuf Kemal'in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle (istanbul'la Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor..."
vahdettinin ajanlık yapmadığı ülke kalmamıştır sanırım. yani yakında "vahdettinin ajanlık yaptığı ülkelerin tam sıralı listesi" gibi bir haber çıkmasını bekliyorum şahsen.
kaynak göstermeden başlık sallamak pek zor olmasa gerek.
neyin hainliğini yapmış vahdettin. koca bir yanlışlar silsilesini sadece bir adama yıkma çabası yanlıştır. farzı misal vahdettin tahtan indirilmeseydi ve mustafa kemal atatürk bir çatışmada şehit düşseydi ancak milli mücadele diğer komutanlar çabası ile devam etmiş olsaydı vahdettin belki de tahta kalacaktı ve o zamanın bazı dinci yobazları mustafa kemal'i hain ilan edecekti. ufak tefek sağdan soldan duyulan fısıltılarla vahdettin'i hain ilan etmek çocukluktur. yapmayın allah aşkına.
bu adam hain di de neden beş parasız öldü sürgünde? cenazesi maskara edildi el aleme? eğer hain olsaydı hazinesini yurt dışına kaçırırdı türkiye ye bırakmazdı. biraz mantık biraz olgunluk.
ek olaral: he yanındakiler hain miydi evet? devlet kabinesi yani o zamanın siyasileri asıl vatana ihanet edenlerdir. onlar haindir ancak bu son padişah değil.
zorunlu ek: imama kızıp orucu bozanlar var oldukça türk ülküsü iki adım öteye gidemeyecektir. şimdi baştaki bazı dangalaklar altıncı mehmedi savunuyor tutuyor sahipleniyor diye, n.f.k gibi adamlar onu seviyor diye altıncı mehmed'e hain demek yanlıştır.
Türkçülük şuurunun bir alfabesi var ise bu atsız ata ile başlar-ki atsız ata bile vahdettin'e hain dememiştir.