1.dünya savaşında fakir, yoksul, ordusuz kalmış osmanlının son bir kıvılcım, bir devrim, bir diriliş ruhuna ihtiyacı vardı ayağa kalkabilmek için. işi zordu. Bitikti. Ancak elinde olan iç anadoludaki birkaç ili muhafaza edecekti ve varlığını devam ettirecekti. Ama bu boyun bükmek demekti. Asırlarca dünyaya korku salan bir ailenin çocuklarına yakışmazdı bunu kabullenmek. istanbulda mevcut bulunan itilaf devletleri de kontrolü ele geçirmiş, padişahı kendi istekleri doğrultusunda kullanıyorlardı. Ama padişah bu kadar kolay bir yem değildi. O ırktan bu kadar basit insan çıkamazdı. Ona gemiye binip kaçmak yakışmazdı. O kendi onurunu ayaklar altına aldırtmazdı bir hiç uğruna.
Nitekim trablusgarpta, çanakkalede başarılı olmuş zeki ve bir o kadar da halkı etkileme gücü olan birini seçti vahdettin. Onun adı mustafa kemaldi tahmin edeceğiniz üzere. Onla gizli görüştü ve bu görevi verdi. Elindeki son paraları, altınları ve samsuna götürecek olan gemiyi tahsis etti.
Ve nitekim dirilişi başlattı. Zaten başlamış olan milli ruhu canlandırdı. Padişahı sıkıştaran itilaf devletlerine "o bir isyancı ben ne yapabilirim ki" diye çıkışınca onlar da madem öyle tutuklat dedi.
Padişahı kurtarma vaadiyle yola çımış olan mustafa kemal padişahı seven kazım karabekir ve fevzi çakmak gibi komutanları arkasına aldı ve çakma yakalama emrine kulak asmadı bile.
Ve padişah o kadar gururluydu ki giderken dönüp sahiplenmedi bile bu şahlanışı. Mustafa kemal de sahiplendi. Kim bilir belki anlaşmada bu vardı. Bir suikaste kurban gitme gibi bir tehlikede vardı onun için. Padişaha ben bu işi başarırsam sahiplenirim de demiş olabilir. Orası muamma; ama atatürkün tek başına, padişahı arkasına almadan bu işi devam ettirmesi mümkün olmayacaktı.
"samsun'a gitmeden" vahdettin ile atatürk arasında içeriği, üçüncü bir allah'ın kulu tarafından bilinmeyen bir görüşme olduğu tarih arşivlerimizdeki eski yazı kayıtlarda mevcuddur. ve fakat garip gelen atatürk için bir gün "masondu" diyenlerin, ertesi gün "vahdettin görevlendirdi olum, yoksa bir halt edemezdi" demeye getirmesi lafı.
hayır, çelişmeyin demiyorum gençler. gene çeliş ama hobi olarak çeliş...
efsane değildir, bir atatürkçü olarak kabul ettiğim önermedir.Atatürk dereyi geçene kadar padişahın emrinde kalmıştır.Vahdettinle yurt dışı gezilerinde eşlik etmiştir.Baş yever olmuştur.Atatürk ün vatan kurtarma çabası önemli yerlere gelerek, önemli ilişkiler kurmakta geçmiştir.
Nutuk kitabındada belli oluyor ki ( mektuplaşma) atatürk ün devlette önemli bir noktaya gelmesi vatanı kurtarmada rol oynamıştır.
Atatürk ün bir sözünü yazıyorum.Vahdettin atatürk e soruşturma görevini verirken ( güya gemiyle git vatanı kurtar derken)..
Sarayın merdivenlerinden hızlı adımlarla iniyorudm, sanki biri beni gerçi çağarıp görevin iptal edilidğini söyleyecekti.( görevi aldıkdan sonra)
Atatürk ü vahdettin kendi makamını yani milletin ve devletin bütünlüğünü değil padişahlık makamını korumak adına bu görevi vermiştir.
allah aşkına milleti kurtarma peşinde olan bir yönetim kendi askerine silah bıraktır mı?
mesnetsiz iddia'nın; "vahdettin vatan haini değildi" demek istediğini varsayarak, nutuktan şu bölümü sindire sindire okumakta fayda var;
~~alıntı~~
"osmanlı devleti'nin içinde bulunduğu grup, birinci dünya savaşı'nda yenilmiş, osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. büyük savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. milleti ve memleketi birinci dünya savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. saltanat ve hilafet makamında oturan v a h d e t t i n soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. d a m a t f e r i t p a ş a 'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
atatürk o kadar zekiydi ki halkın gözündeki liderlik imajını şüpheye düşüren hiç bir şeye izin vermeyecekti elbette.
atatürk padişahı kurtaracaz diye halkın desteğini almış, yola çıkmıştı. burada iki ihtimal var:
1. atatürk yalan söyledi halka. sonuç:atatürk yalancıdır.
2.atatürk padişahtan emri aldı, geldi, işini yaptı, devleti kurtardı. sonra padişahı tanımadı, kendi oturdu koltuğa. sonuç:atatürk dönektir.
hangisi işinize gelirse artık oradan yakın.
vahdettin feodal bir zihniyetin gereğini yapmaktaydı. bir adam çağdışı olduğu için vatan hainliği ile suçlanamayabilir. çağdışı olmak da belki bir suçtur, ama başka bir suçtur.
peki iç savaşı başlatıp sürdürmesine ne diyelim? hadi bunu da gaddarlık, kan dökücülük gibi suçlamalarla geçiştirelim ya da mutlakıyetçi hükümdarlığa inanmış bir hanedanın demokrasiye kılıç çekmesi, bu uğurda mücadele etmesi bir bakıma olağandır diyelim.
fakat hazindir ki; iç savaşın düşman istilası sırasında çıkartılması, işin rengini çok değiştiriyor. işte bu vatan hainliğidir.
kimse demesin ki vahdettin vatanı satmamıştır.
not: konuyla ilgili belgelere sina akşin'in ingiliz arşivlerini kaynak göstererek yazdığı kitaplardan ulaşılabilir.
@3 atatürk'e tapmak diye bir şey yoktur, olsa bile bu da kimseyi ilgilendirmez. namazını kılarken niye tapıyorsun derdin ne diyen var mı? işinize bakın kardeşim. bırakın artık bu atatürk düşmanlığını. şu an entry'ni bile bu dille yazmıyor olabilirdin.
yok memleketi kurtar diye vahdettin söylemiş, hatta söylentiye göre bir sandık da altın vermiş. peki atatürk milli mücadeleyi başlattığında o altınlar buharlaştı mı; zira üzerine giyecek elbiseyi dahi ödünç almıştı? peki milli mücadeleyi başlat diye atatürk'e görev veren vahdettin neden daha sonra emre itaatsizlikten idam cezası verdirmiştir?
derdiniz ne anlamak gerçekten çok zor. şu an herşeyi borçlu olduğunuz bu adama biraz da olsa mahçup değil misiniz yoksa mahçubiyeti daha önce hiç yaşamadınız mı?
atatürk'ün istifa edip kendisine ve uşaklığını yaptığı ingilizlere karşı vatan savunmasını örgütleyeceğini bilseydi asla seçmezdi ki vahdettin'in kendi adına yaptığı en büyük hatadır bu seçim yoksa ne güzel ingilizlerin gölgesinde sarayında önüne gelen her kararı onaylayıp gül gibi saltanatını sürecekti.
istanbul o sırada itilaf devletlerinin kontrölü altındaydı. padişah göz boyamak uğruna yapmış olamaz mı bu yakalatma işini? ve yakalamak istese yakalatamaz mıydı? kazım karabekir gibi bir komutan atatürkü koruyordu. halbuki bu komutan daha sonra atatürkün en büyük muhaliflerinden biri olmuştu. sence niye bu adam destekledi atatürkü? çünkü atatürk ona padişahı kurtarmak için görevlendirildim demiş ve gerekli gizli faxlarla bu kazım karabekire bildirilmiştir. gerçi bu işin gizliliği yok. o zaman ki halk tamamen hilafeti kurtarma adına bu kuvayı milliyeyi başlatmadı mı? atatürk bir önderdi ve bu öndere yol veren bir padişah da vardı ortada.
giderek vahdettin'i aklamak için komik varsayımlara dayandırılarak savunulması amacın üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğunu gösteren iddia.
anlaşılan o ki asıl savunulmak istenen;
(bkz: vahdettin hain miydi)
yobazların tek avuntusudur. lan kuvay-ı inzibatiyeyi kurdunuz yunan uçaklarından yunan ordusu hilafetin ordusudur kemalin şerrinden yunan ordusuna sığınınız diye bildiriler atan milli mücadelenin komutanları hakkında ölüm fetvası çıkaranlar siz değilmiydiniz diye soruyoruz olsun atatürkü anadoluya vahdettin han hazretleri yolladı diyorlar. hadi ordan kendi yalanınızda kaybolmuşsunuz.