aristo'yu al platon ile harmanla hazır mı plotinusun? heh şimdi onu da al üzerinde biraz arabî sosu gezdir yanına da biraz (çok az ama dikkat) hegel koy veee evet vahdet-i vücud'un hazır. afiyetle yiyebilirsiniz.
tarikatların anlayışı değildir felsefecilerin öne sürdüğü görüştür. imamı rabbani bunu yüzyıllar önce çürütmüştür.
hallacı mansur ve diğer tarikat erbabının enel hak demesi ise vahdet-i vücut değildir. mansur'un dediği allah'ta kaybolmaktır, kendini unutmak, benliğini allah'a adamaktır.
(Görmediğin şeye “Gördüm”, duymadığın şeye “Duydum”, bilmediğin bir şey hakkında da “Biliyo rum” diyerek) kendisi hakkında sa na âit hiçbir bilgi ol mayan şeylerin ardınca gitme! (Herhangi bir konuda zanlarla, sezgilerle ve tahminlerle hüküm verme!) Ku lak da, göz de, gönül de; işte bunla rın hepsi de, şüphesiz ki o (insan) on(lar)dan sorumlu olmuştur.
isra 36 sevgili mealci aklı evvel arkadaşlar.
"Cenab-ı Hakkın Vacib'ül vücud ve mevcut ve vahid ve ehad isimlerinin hakiki cilveleri ve daireleri var. Belki âyineleri, daireleri hakiki olmazsa, hayal-î ademî dahi olsa, onlara zarar etmez. Belki vücud-u hakikinin âyinelerinde vücud rengi olmazsa, daha ziyade safî ve parlak olur. Fakat Rahman, Rezzak, Kahhar, Cabbar, ve Halîk isimleri gibi isimleri ise, tecellileri olmuyor, itibarî oluyor. Halbuki o esmalar (isimler), mevcud ismi gibi hakikattırlar, gölge olamazlar, aslîdirler, tebai olamazlar
Bu sözlerden anlaşıldığına göre Allah'ın isimleri onların mazharı olan ayna, hakikî olamasa bile hakikîdir, isimler mevcut ismi gibi hakikattir, gölge değildir, aslîdir, aslî ve hakiki varlığa tabi olan ikinci dereceden olan şeyler (tebai) değildir.
biz vahdet i vücudu biliyoruz bilgi satmayın düz kafirliktir. yok siz manasını anlamazsınız yok derindir falN ne lan san mı inanacam rasule ashaba mı? hiç biri ben allah'ım (bkz: enel hak) dememiş??? gidip bu lafı bistami hz ömer' e deseydi nolurdu??? lan az kafanızı çalıştırın ben allahım diyor çünkü son peygamber geldi bitti. Ben peygamberim diyemiyor. Allah ım diyip egosunu patlatıyor. Şerefsiz bunların alayı. Gidersin menzile "bizım şeyğhımızda allah ı bulürsünüz onü rabıta edecesen ha" diye anlatan mallar. Gavslığı babadan oğula geçiren sistemin de kölesi olur.
Tasavvuf denen dilenci felsefesinde türklerin karakterine aykırı budizm ve maniheizm'den de unsurlar vardır.
"Ama tasavvuf bilmiyorsunuz yeaaa" diyen ve tasavvufu islam zanneden aklı evveller boş boş konuşmasın. "Ene'l hakk" söylemini resulullah ve ehlibeyt'ten mi duydunuz da savunmaya geçiyorsunuz? "Onun anlamı çok derin tımaağğm mııaa" hadi ordan! Bildiğin "ben tanrıyım" diyen, kendini tanrı ile bir tutan şizofren sanrısı.
Savaş karşıtı, türk bünyesini miskinleştirdiği yetmezmiş gibi dine hurafe dolduran bu felsefe yüzyıllardır hastalıklı şekilde devam ediyor. Aynı kafa türklerin kadim inancı tengriciliği arap putperestliğiyle kıyaslama cüretini de gösteriyor ya, yazıklar olsun!
imamı rabbani hazretleri muhyiddin arabi hazretlerinin vahdeti vücudunu alır ve gerizekalılara bunun hakikatlerini açıklar. sonra üzerine ekleyeceği kendi hakikatlerini ortaya koyar.
15. asrın yenileyicisi salih mirzazebeyoğlu 'da ikisini fasleder: her şey o değil, ondan, işte bu yüzdendir ki "o".
anlar gibi oluyoruz değil mi?
bu abidik gubidik tipler de allah 'ı eli koluvar deyip cisimleştiren anaforlu kafalarıyla keyfiyette sırra kadem basıyorlar...
vahdet i vücud imanın ilk şartı olan Allahın varlığı ve birliği dusturunun terimleşmiş halidir. Tek gerçek olan onun varlığıdır. diğer tüm eşya ve mahlukat ancak onun yarattıklarıdır. ve bunların hiçbiri onun varlığından ayrı değildir. Hiç bir şey Allahtan gayrı değildir, aynı da değildir. tek geçerli olan şey onun "bir" liğidir.
Hallacı mansurun "enel hakk" nidası görüyoruz ki yüzyıllar sonra bile "ham yobaz kaba softa" larca hala "ilah" lık iddiası olarak ele alınıyor ve şirk olarak niteleniyor.
"HAkk" arapça varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olan anlamındadır. Allah beni var etti. Bu cesed sadece bir parça toprak ve su dan ibaret.
"Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık." (bkz: hicr 26)
" insanı bir kan pıhtısından yarattı! " (bkz: Alak 2)
"insan görmüyor mu ki, Biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi." (bkz: yasin 77)
peki Bu toprak ve su parçasını insan yapan şey nedir. ?
"Bunun için, Ben onu muntazam bir insan kıvamına getirip içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanın!» (bkz: hicr 29)
işte beni insan yapan şey bu değilmidir ? ve bunun ne varlığı değişir , ne yok olur. gerçektir.
Ve beni ben yapan bu "varlık" olgusu allahın varlığına ve birliğine en büyük delildir.
Bir yakınımızı kaybettiğimizde hep "Innalillahi ve inna ileyhi raciun" ayeti ni söyleyip durmazmıyız. peki ne demek bu ayet :
" onlar başlarına bir bela geldiğinde: «Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler. " (bkz: bakara 156)
jeton daha düşmediyse zorlama, nasılsa düşecek ha şimdi ha son nefeste.
tasavvufun kurucularından olan muhyiddin ibn arabinin varlık ve yaratıcı terimlerini bir araya katarak ortaya çıkardığı düşüncedir. varlığın yaratıcısı tekdir ile varlık tekdir sözü arasında dağlar kadar fark vardır. bizden olmayan bizi anlayamaz bizi okumasın mantığı kadar saçmadır. havas ve avam ayrımı yapmak hatta ve hatta tevhid inancın da bile avam ayrı havas ayrı demek islam düşüncesine uymaz. klasik savunma biçimi olarak da ' siz anlamazsınız orda başka bir mana var' veya ' o sözün manası çok derin bizim aklımız yetmez' gibi savunmalara gidilir. birazcık düşünerek putlarınızdan ve şirkinizden kurtulun yapmayın böyle.
akıllarını kullanmayanların üzerine pislik yağdırırım / yunus 100
Allahın evrenin içinde-dışında mı tartışmasına farklı bi felsefik boyut katmıştır. Evrenin içindedir, evren onun parçasıdır duşuncesini savunur. Günümüz yıldız tozları bilimsel kuramınada benziyo aslında. Ayrıca nötrinoları veya karanlık maddeyi o zaman bilselerdi belki bunu ispat edeceklerdi.
tasavvuf hakkında bilgisi olmayanların çok yanlış anlayacağı bir kavram. ilk okuduğumda bende töbe töbe diyerek okuyordum. sonrasında fark ettim ki allah ı herkeste ve her şeyde görebilmektir. böyle yaklaştığınızda hayata hem davranışlarınıza hem yaşam biçiminize hem yaptığınız ibadete daha çok dikkat ediyorsunuz.
bütün müslümanların doğal olarak kabul ettikleri ama farkında olmadıkları görüş. panenteizm in aynısıdır ama niyeyse isim benzerliği olan panteizmle karıştırılır.
tanrının bizi yaratmadan önce varolmak isteyip istemediğimizi bize sorma ihtimali olmadığı için (tanrıyı kusursuz bir varlık olarak tanımlıyorsak) kendimizi tanrıdan bağımsız olarak düşünemeyiz. diyebilirsiniz ki tanrı geleceği görür ve eğer sen varolmak istiyorsan seni yaratır diğer türlü seni baştan yaratmaz ama bir insanın bunu doğru bulma ihtimali yok ben varolmadan bana soru sorulması benim anlayabileceğim bir durum değil ama ben bu soruyu soruyorum ve tanrının bize bu sorunun cevabını kesinlikle vermesi gerekiyor .