kurtuluş savaşı'nı başlattığı söylenen hain padişah vahdeddin'in ingilizlerden sonra amerikalılardan medet arama girişimidir.
lakin amerikalılar 13 mart 1923 tarihli bu mektuba yanıtlarını atatürk'ü time dergisine kapak yaparak vermişlerdir.
mektubun tam metni;
Amerika Cemahir-i Müttefikiye Reisi Mösyo Coolidge Cenablarına
Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.
Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm. Şöyle ki;
islam Hilafetinin Osmanlı Saltanatı'ndan soyutlanması ve ayrılması ve Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir.
Bu ancak tüm islam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur. islam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda islam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.
Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafından kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanım bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir.
Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından olanaklar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur. Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.
13 Mart 1923. Mehmed Vahideddin
Mektup, San-Remo'da Padişah Vahdettin tarafından yazılmış ve Halis Reşat Bey tarafından Paris'te bulunan Amerikan elçiliğine teslim edilmiştir. Elçilik de bu mektubun orijinalini ve ingilizce çevirisini IS Nisan 1924 tarihli yazısıyla Washington'a göndermiştir. Mektup Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi'nde 86700/1788 numarada kayıtlıdır (Vahdettin's Letter to the President of U.S.A).
mektubun kayıtlı olduğu yeri de söylememize rağmen hala bazı andavallar bu mektubu ermeni ve yahudilere atatürk'ün yazdırdığını söylüyorlar.
tekrar etmek gerekirse bu mektup şu an abd ulusal arşivinde "Vahdettin's Letter to the President of U.S.A" adı altında, 86700/1788 numarada kayıtlıdır.
'Dersaadet işgal orduları başkumandanı General Harrington cenaplarına... istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, ingiltere devlet-i fahimanesine (yüce devletine) iltica ve bir an evvel naklimi taleb ederim efendim'
diye dilekçe yazıp, hiç utanmadan, 'halife-i müslimin' diye imzalayan, ingiliz işgal zırhlısı Malaya'nın ambarına fare gibi saklanarak kaçan, yurdumuzu düşmanlardan kurtarmaya çalışan Mustafa Kemal için idam fermanı yazan hain son osmanlı padişahının başka bir ihanet mektubudur...
yazmis olabilir. o durumdaki bi cok osmanli padisahi ve veliahti surgundelerdi ve tahtlarindan olmuslar diger memleketlerde hapiste yatip kalkmislardir.
ataturkun kendisinin amerikan mandasi icin talepde bulundugu, bu talep uzerine amerikan bir generalin incelemelerde bulunmak uzere anadoluya geldigini, ve nihayeyinde amerikan senotosunun oy cogunlugu ile manda istegini geri cevirerek red ettigini bilmeyen bunyeler icin sasirtan mektupdur.
tarihinizi ogrenin sonrada azalarak tukenin artik be kardesim.
Hay senin sığ düsüncene sokayım atatürk yazmıs mektubu hangi anne babadan cıkıyonuz siz mk. Atatürk vatanı düsmandan temizleyip, yeni bir ulke kurma gayretinde iken böyle şeylere ayıracak vakit bulamamıştır. Verseniz bir mahallenin muhtarlıgını beceremeyecek vasıfsız pezevenklerin bunca şeyi başarmış bir insan hakkında yaptıgı yorum adiliktir.
denize düşenin yılana sarılma çabasıdır. ve hiçbir manası olmayan boş bir olaydır. işin komik tarafı, bilindiği kadarıyla, vahdettin'in şehzadeliği döneminde, ne de padişahlığında amerika ile hiçbir ciddi ilişkisi olmamıştır.
halbuki atatürk, abd ile çok daha samimi ilişkiler kurmuştur. atatürk'ün abd ile ilişkilerinin ne zaman başladığını bilmiyoruz. fakat erzurum kongresi'nde alınan "yabanacı bir devletin sömürgesi olmamak şartıyla ekonomik himayesi kabul olunabilir" şeklindeki son maddesinde geçen (bazıları sansürler bu maddeyi) "yabancı devlet"ten kasdın abd olduğunu herkes bilmektedir. bu madde, aynı şekilde, sivas kongresi karar metininde de yer almıştır.
gerek erzurum kongresinde, gerekse sivas kongresinde abd mandası çok tartışılmıştır. buna şiddetle karşı çıkanlar olduğu gibi, tarafgir olanlar da vardır. atatürk de bu fikri reddetmeyenlerden biridir. sivas'ta abd'li general harbord ile üç saat başbaşa özel bir görüşme yaptığı ve kendisini ziyaret eden abd'li gazetecilere röportaj verdiği bilinmektedir. şu bir gerçektir ki, atatürk wilson'u "bir kurtarıcı" olarak görmüş ve çok defa yabancı devletlerden hak isterken, abd başkanının fikirlerine sığınmıştır.
bu, bir yere kadar doğaldır ve eski -çöküş dönemi- osmanlı diplomasisinin de başvurduğu bir taktiktir. fakat doğal olmayanı, 1919'da, istanbul'da bir grup aydının (aralarında halide edip, adnan adıvar, yunus nadi gibi kimselerin bulunduğu), türk milleti adına abd kongresine mektup göndermeleri ve abd'nin türkiye'yi işgal etmesini istemeleridir. bu kimselerin yazdığı mektup, bağlayıcılığı olan, kongrenin "türkiye'yi işgal" kararının gerekçesi olarak gösterilebilecek bir mektuptur. bununla birlikte aynı yıl, wilson'un paris'ten abd kongresine başvurarak, doğu anadolu'yu işgal için izin istediği, kongrenin red cevabı üzerine de felç geçirdiği bilinir.
yunus nadi ve arkadaşlarının yazdığı mektup, türkiye kamuoyu tarafından 1946'da öğrenilmiştir. bu mektubun tam metni ve ağır bir suçlama içeren yorumu, falih rıfkı'nın "çankaya" isimli eserinde mevcuttur. bu isimler -yunus nadi'yi bilmiyorum- 1940'larda kemalizmle kavgalı duruma düşmüş konumdaydılar. halbuki 1919'da, mektubu yazdıkları dönemde, onun en büyük destekçisi, temellendiricisi olan kimselerdi ve padişaha düşmandılar.
demek istediğim, bu konu, vahdettin'in en masum olduğu konulardan biridir. halbuki atatürk ile abd'lilerin ilişkileri, henüz cumhuriyet kurulmadan başlamış ve cumhuriyet kurulduktan sonra da gelişerek devam etmiştir. burada bir suç iması yoktur; olmaması da gerekir. bu bir dünya görüşü ve tercih meselesidir. aynı şekilde, padişahlıktan alınmış ve ülkesinden çıkarılmış olan vahdettin'in yaptığında da...
bakın, atatürk abd'lilere olan hitabesinin bir bölümü, bu konuda fikir verecektir:
açığını bulamadıkları atatürk'ün resim çekilirken elini cebine atıp verdiği pozlardan sebep masonlukla ilşkilendirmek kendilerine daha kolay gelmektedir; bilgi, belge, döküman sunarak hilafet özlemiyle yanıp tutuşan koyunlara bir şey anlatamazsınız anlamak istemezler.. görüyoruz.
Yalan bunlar hep yalan , ne tuğra tutuyor ne de elyazısı sahte bir mektup için attığınız iftiralar gerçekten çok güzel yakışmış . Bu mektubu ortaya atan Prof. ihsan güneş adlı hoca makale ona ait lakin gerçek değildir. Gelgelelim ki ne vahdettin haindir nede paşam haindir devletin bekası için milletin refahı için yapılmıştır ne yapılmışsa vesselam
bu mektuptan önce mekke'ye giderek halifeyim ben toplanın etrafımda türkiye'yi işgal edip hilafeti canlandıralım diyerek uğraşmışsa da başarılı olamamıştır.
atatürk gerçekten büyük insanlara özgü bir hareket yaparak vahdettin'i öldürmemiştir. ben olsam vurdururdum kellesini.
--spoiler--
Padişah, Ali Kemal'in kaçırılıp öldürülmesinden sonra hayatından daha çok endişelenmeye başladı. Müttefik işgal kuvvetleri komutanı General Harington'a ''istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devleti fehimesine iltica ve bir an evvel istanbul'dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim '' diye bir mektup yazarak 17 Kasım 1922'de istanbul'da bulunan ingiliz Malaya zırhlısına bindi ve halkına hesap vermeden ülkesinden kaçtı.
- ingilizlerin yardımı, Arapların desteği ile halifeliğini sürdüreceğini düşünen Vahdettin; Kral Hüseyin'in çağrısı üzerine Mekke'ye gitti. Burada hilafetle saltanatın ayrılmasının şeriata aykırı olduğunu bildiren bir bildiri yayınladı. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aldığı kararı geçersiz kılmaya çalıştı. Ancak sonuç beklediği gibi olmadı. Daha sonra Vahdettin buradan ayrılarak San-Remo'ya geçti ve ölünceye kadar (l6 Mayıs 1926) burada kaldı.
--spoiler--
nankörlüğün ve cahilliğin geldiği son noktadır.vahdettin ve atatürkün beraber rol yaptığını bilmezler ülkenin bekası için.ikisi de çok büyük kahramandır.