ideolojik saplantilarindan dolayi okudugunu anlayamayan bu vadideki zombidik yazar, ayni ideolojik saplantilarindan dolayi bir türbanli yazari türbansiz olan bir baskasindan daha üstün buldugum icin benim gibi bir deisti islamci ideolojik saplantilarla yazi yazmakla degerlendirmis. üstüne üstlük her ergen olan fikir sikarsa ortalaga isimiz var gibilerinden küstahca ve seviyesizce had bildirmeye kalkmis kisi. saplantilar ve bilip bilmeden yapilan küstahliklar böyle komik düsürüyor iste insani.
sevmek bir şey değil de
sevinmek kötü be,
kumruların
kumsalların
bulutların aşkına
mecburduk da yazdık
kirli sakallı sabahların namına
öylesine değil
savrulsun diye değil
yalandan değil
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki
hani bazı
içinde bir dal burkulur
yeşil için
sarı için
her morun tonunda büyüyen
sağrılar için
belki kuşlardan habersiz
kanatlar için
yol yokuş
son ilkbahar
uzun eskilerden gelme
bir içim nefes için
yazmak lazımdı
yamasak olmazdı çünki
erguvan görüldü bir zaman
sonra çıkmaz oldu sokakların alayı
mavi çakmak
fitil falan
kalabalık oldu yokuşlar
o yokuşların baladı oldu
düğün oldu hatta
serim düğün ve çözüm için
boşanmalar oldu
her sevdanın final tezi adliyeye verildi
gerisi ilam oldu
kıyılar kumrular
göçler oldu...
buhurdanlar semaverler
ve nargile geyikleri
yavaş
yavaş
çok yavaş
hız'da yitirenlerin aşkına
yavaş'ın içindeki ölü şövalyeler için
her işin bir raconu vardı
yaşamanın ortaçağında
atılan adımlar vardı yavaş ve eski
bir düellodan alınmış
işte bu yüzden yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki...
sonra unutmak vardı
hatırlamak içindi bütün muallak resimler
hiç olmamış gibi yapmak
öküz öldüren bir hasrete
can dayanmıyordu ya
zaten bütün bunlar
yeni ve dayanıklı canlar içindi
dursun koyuyordular son çocuklarının adını
üstü kalsın ikizler mesela
birinin içinde civciv havalansa
diğeri kanat çırpıyordu istemsiz
oluyordu bunlar
ve yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki...
eski harfleri
dağıtıyorduk komşularımıza
yepisyeniydiler
hepi topu bir kere kullanılmışlardı
sapa bir cümlenin içinde
hat sanatıydı gömdüğümüz uykuya
edebiyat avuntusuydu işimiz
uzak suretlerinden biriyle yapılan nef'i'nin
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı.
aslında oldu tabii
bir sürü yazmadığımız
bir süre yazmadığımız
ama o zaman da
bakkalda hesapüstü kalmışlık oldu
siparişi unutmuşluk bakkal çırağında
hem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada
ve kapatıyoruz masasında söndürülen
ışıklar oldu
hadi gidin artık makamından kırklık bir ampul
kaldı geriye...
baktık olmuyor yazmadan
baktık mesele oluyor
dimağı eşeleyen cümleler,
olmuşlar,
olacaklar
yani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte,
yazdık
ki yazmasak olmazdı
bütün bunlar
bütün bunlar içindi
gizli hüzün artıkları
kalmıştı ayrılık salonundaki
güvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti
dans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar
belli değil
öyle suçlu bir işti tango
arjantinde solcu gençler işkencedeyken
maradonaydı 82'de
kibrit kutusunun kapağı
vasati kırk çöptü ve
kendine göre sorunları vardı...
çözüm bekleyen ağır meseleleri vardı
yaprakların
kuruyorlardı
saatlerini kasım patlarına
hemen ve şimdi
müdahale gerekiyordu
akarsulara
ve ivedi
bir gülümser kelimeydi
yadırgayan
türkçedeki yerini
ama yine de yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı
sorma hiç aklına gelir miydi
örümceklerin sinirli bir iklime
ağ'layacakları kendilerini
ya da kuşak çatışması balıkların
pul pul gerinir diye düşünürken biz
meğer esnemeye bile takati kalmamış
yorgun bir akdeniz...
ucundan çeksen
newyork'a kadar götürebilirsin
elektirikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni
işte böyle bir durumdu
ve tedirginliğimiz
siren miren istemiyordu
telaşımızın gürültüsü yerindeydi
ve küt diye akşam oluyordu
biz ki öğle vaktiyiz daha
rakıdan filan habersiz
ve söylemeye gerek yok
uzun
çok uzun içmeler oldu
mürekkebe susamış peçetelere notlar düştük
kalktık
zeytinyağı lekesinden arta kalan
şiircik kuşunu besledik
gel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde
ama olsun yine de yazdık
yazmasak olmazdı çünki...
nehirde (hiç tanımadığımız)
bir tekne için (hiç bilmediğimiz)
bir şarkı için (hiç duyulmamış)
bestelemeyi istersin de
hani nefesin yetmez nefsini güftelemeye
işte bu yüzden yazdık
yoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun
smokin bulutlu bir gökyüzünden sözetmek
bir kelebeğin kararsızlığını anlatmak
tırtıl kılığında...
başka türlü olmuyor,
başka türlerde nasıl oluyor bilmem
susuzlar alemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar demiş mevlana. su gibi bir adam işte, biraz muhabbete, dostluğa, zekaya hasret olanlar onu arar o da bu susamışları arar kendi susuzluğunu dindirmek için.
tibetten aldığı transfer teklifinde prensipte anlaşan yazar. sözleşmede üçüncü göz, yaşamsal huzur ve cinsel doyum olduğu söyleniyor. tibetteki keşişlerde kendisinden yaşam öğretisi alacakmış.
zengin ve yakışıklı bir doktor olarak yaşamaktan sıkılan, yakında tibet e katmandu ya gidecek olan yazar. ülkesini tibet te en iyi şekilde temsil etmeyi istiyor.
zengin. zengin dediysem öyle burhan minigross tarzı basit zengin değil, carrefour gibi zengin. oğlu tren isteyincce haydarpaşadan gerçeğini alan sonrada eskişehire kadar rayları alıp treni yanından helikopterle seyreden cinsten zengin.
karısının bile kendisine inanamadığı şaşkınlık verici herif. karısı bağdat caddesinde dükkana girmek isteyince engel olup dükkanları eve getiren adam.
hahahaha hahahaha hahahaha diye gülen purosuyla jakuzide röpörtaj veren cinsten zengin.
onunkide böyle bi ortam işte.
hahahahah hahahahah hahahah
geçen hafta misafirliğe gittiğimde bana odasını verip, kalabalıkta kendisi üzerine örtecek yorgan bulamamaktan bornoz örtüp yatan adam.
"ah bi sigara daha olsaydı" adamı, evde yere bişeyler dökülüp de halıyı temizlemeye kalkana "o halının örtülme amacı zaten yerin kirlenmemesi" gibi dumur bir açıklamayla gerçekleri hatırlatan adam.
şu günlerde bir mağarada arınıyor, kendi ve dünya hakkında bildiklerini unutuyor, unutuyor ki yeniden öğrenip 3. gözünü çıkarabilsin.
gelse de bir istanbula boğaz manzarasına karşı hayata anlamlar yüklesek.
hatıralarını tıkıştırdığı umursamazlık dolabının kapısını açtı sanırım. paldır kuldür klavyenin üzerine düşen hatıraları şair uuselardan şiirler başlığı altında tekrar canlanıyor. yada sadece yazıyor... ama güzel yazıyor be !
Her yapılan açıklamanın da bir açıklaması olduğunu farkettirir insana.
Şöyleki:
Uzun uzun konuşulmuştur aydınlanmak ve denge üzerine...
-Vadideki Zümbük: ... bunun sonucunda dünya yuvarlaktır işte.
+Byburak : Evet kanka anlıyorum, sanırım... ???...
-Vadideki Zümbük: Neden biliyomusun peki? Çünkü vs.vs.vs. *
duruşu, bakışı, konuşması ve kültürüyle her daim ne kadar iyi bir karaktere sahip olduğunu gösteren, zirveye katıldığı için beni çok memnun eden yazar. sınav hakkındaki sözlerini dağarcığıma eklediğimdir. *
adam gibi adamdır kendisi. konuşurken karşısındakini dinler, öyle konuşur. kafası karışık değildir. anlattığı zaman ne demek istediğini anlarsınız. sözlükte en çok alem yapmak istediğim kişidir.
ic ic nereye kadar be kardesim zirvesi'ne tesadüf eseri yoldan geçerken katılmış iyi ki de katılmış yazar. tıp okur oğlumuz * . boş insan değildir, diyalog yaşanabilirliği yüksektir. sonu gelmeyecek muhabbetlerde kaybolabilirsiniz aman dikkat.
yunanistan'a türk bayraklı t-shirtüyle gitmemesi gereken yazardır. ayrıca onlar yani yunanlılar, türk kahvesine yunan kahvesi derler ve eğer sen gidip orada türk kahvesi dersen de seni yine döverler. bence sen açıp bir tarihini oku. özellikle de türk tarihini. tecavüz edilmiş kadınlar çocuklar aynısından bizde de var. haa orta asyandan gelen atalarımız işgal etmişler topraklarını diyelim ki öyle roma tarihinden haberi olmayan var mıdır bilinmez? roma tüm dünyayı alma gayretindeydi ve türk akınları sayesinde bu duraksadı. sonra onun yaramaz çocuğu bizans doğdu. bizans'ta aynı amaçtaydı. ama gene türkler durdurdu. dünya barışı türklerin elinde olduğu dönemde dünya nüfusu daha çok arttı. hadi bakalım yunanistan'a yazarı.
dr,
dağlari karlı bıraktım bugün bursayı, gitmek hep aci verir ya insana! ben neden bursaya giderken değilde bursadan giderken acı duyuyorum peki? sanırım arkamda çok şey bıraktığımdan böyle hissediyorum. en iyi dostlarımı, en akıl almaz abukluklarımı, sinem li hatıralarımı. ben istanbulda kimin evine giderim sabahın köründe adam uyurken? kim açar kapıyı "yatıcaz ama" der rahat rahat? bursaya gelirken hiç düşünmedim nerde kalacağimi ve senin kapını anahtarla açıp girerken hiç hissetmedim başka birinin evine girmekte olduğumu. her insan bişeyler katar sana mutlaka, seni biraz da olsa değiştirir. bende kattım çevremdekilere bi çok şey ve çevremdekilerde bana! inan mesela; beraber büyümüşüz, evrim geçirmişiz gibi geliyor bana. çok şey bıraktım arkamda diyorum ya, bursada inan onlardan biri, sende ordasın ve seninle geçirmemiz gereken biçok evrim vardı sanki! özlemiştim uzun zamandır kafası çalışan insanlarla konuşmayı, beyin fırtınası estirmeyi! geri de bırakmak bi şekilde kaybetmektir sanırdım herşeyi ama artık sanki değerini anlamayı öğretiyo geride kalanların. ben gibi saçmasapan kaçtane adam varki bu dünyada yeniden iletişebiliyim, onlardan bikaçıyla? keşke daha önce tanışsaydım dediğim adamlardansın dr.! keşke bursada kalsaydım dedirten bi kaç adamdan birisin. sanırım herkes gibi bitane bulunur ama 13 senedir tıp okuyan, yarı sapık, hannibal lectar tadında bi doktor bulunamaz biyerlerde! bir inan bulamam mesela biraz sarsık, fazlaca takıntılı, benim kadar dedikoducu ve benim kadar hayatı umursamayan ama inadına kafası çalışan. hiç kurbağa arkadaşımda olmamıştı mesela benim öpünce prense dönüşmek yerine çenesi düşen=) karar ağacindan bahsettik ya hani senle , bizim isteklerimiz değil geleceğimizi belirleyen şartlar demiştik. istediğim orda olmakken şartlar beni buraya sürükledi. çok gayce belki ama ne kadar heteroseksüel biri olduğumu bildiğin için söylemekte zarar yok; kalbimin bi parçasi orda sizinle hep. siz takılırken, eğlenirken, bişey yapmayı planlarken benim bi parçam arsız fikirler empoza ediyo size telapatik olarak. normal insanlar burda solunum yoluyla benim içime dolarken ben bursa kaçamaklarıyla suni tenefüs yapıyorum kendime. belki yıllar sora görüşemiycez bu kadar. sen şark hizmeti için doğuya gidersin mesela ya da tabipler odası senin diplomanın sahte oldugunu farkedip seni hapse tıkar. ne olursa olsun ben çalabileceğim bir kapı olduğunu ve kapıyı açanının beni dostu olarak gördüğünü biliyorum. sen de unutma dünyanın hangi köşesinde olursam olayım sanada ardına kadar açık bi kapı var ve içerde bi dost, bi sigara, biraz muhabbet, bi miktar melankoli! kafan gibi hayatının da hep güzel olması dileğiyle.