alt yazili izlenmesini siddetle tavsiye ettigim bas yapittir. v'nin o her cumlesindeki siirsellik -ve tabii ki ingiliz aksaninin sanatsalligi- filme baska bir tad baska bir keyif veriyor. hele evey ile tanisirken kurdugu ve neredeyse hey kelimesi v ile baslayan cumle sonlarina dogru allah allah nidalari attiriyor insana. zeitgeists ile ard arda izlenmesi pek tavsiye edilmez. yoksa kendinizi beyaz saraya metro hatti doseyip patlatma hayalleri kurarken bulabilirsiniz*.
izlediğim andan itibaren kanımı hareketlendiren, ateşlendiren; zihnimi ise duman eden film. sonu cok dramatiktir. Verdiği mesajlarla deprem etkisi yaratmıştır.
türkçe dublajının orjinal halinden çok çok daha başarılı olduğu, ulen ben bu v'yi bir yerden tanıyorum diye düşündüren sonra erkan serçe lan bu diye düşündüren, kişide anarşik duyguları hareketlendiren, natalie hanım kızımızın her haliyle taş mertebesinde olduğunu bir kez daha gösteren, izlemeyenin çok şey kaybettiği film. yalnız koca ingiltere'de sadece tek kanalın izlenmesi de ayrı bir konudur neyse.
v: sana bi hediyem var evey ama onu vermeden önce senden son bir şey isticem.
evey: tabi.
v: benimle dans eder misin?
evey: dans mı hem de tam devrim gecesinin öncesinde?
v: danssız bir devrim yapılmaya değmez.
"Yer altında olduğumuzu biliyorsun...taşların rengini de.." Bir film karakteridir ki, söylediği hiçbir söz boş değildir, o Vendetta'dır, Babadır...Büyüktür!
Hiçbir repliği senaryo doldurmak için yazılmamış olan filmdir. Ancak 5'in katları kadar izlemiş olmama rağmen V'nin kör olup olmadığı sorusuna açıklık getiremedim. Zira V'nin yüzüne zoom yapıldığı sahnelerde maskede gözler için delik bulunmadığını açıkça görebiliyoruz ayrıca adli tabibin günlüğünde yazdığı üzere V'nin gözlerini göremediğini ancak ona baktığını hissedebildiği söyleniyor. Bir diğer husus, dedektif Finch'le eski bir ajanın isim ve kılığında yaptığı konuşmada körlerin kullandığı değneklerden görüyoruz elinde. Bütün bu fikirlere karşın filmin başında maskeyi taktığı sırada göz kısımlarının delik olduğunu görebiliyoruz. *
Kafamı kurcalayan çok şeyin bulunduğu filmdir.Evet uzun incelemelerden sonra başroldeki V karakterinin aslında kör olduğuna kanaat getirdim. Eğer ki değilse kesinlikle çekim hatası falan bu.
iyi tarafları fazla. ancak eleştirilecek tarafları da var.
öncelikle dikkatli izleyiciler için, bu kadar özenle kurgulanmış filmlerde en ufak hataların dahi göze battığını belirtmek lazım. filmin bütününe kötü dedirtmeyecek ama olmasaymış iyi olurmuş denecek cinsten hatalar var.
bir kısmı yukarıdaki yazılarda anlatılmış.
filmin sonunda o kadar maskeli adamın çıkması hoş olmamış. v'nin böyle bir organizasyon çabası yok. evet halkın uyanmasını istiyor ama şu tarihte şuraya gelin gibi bir çağrı yok. faşizan bir devlette, o kadar maskenin imalatı ve sipariş süreci dahi derhal dikkati çekecek, sert tepkiyle karşılaşacak bir durumken, adamların sağ salim orada zuhur etmesi yanlış olmuş. Bu açıdan film, bizim tanzimat dönemi romanlarına benzemiş.
yanlış olmuş derken, adamlar bunun üzerinde kafa yormamışlar. atladıkları bir şey değil yani. sen bu ayrıntıyı boşver, ana fikre bak diyorlar. bu düşünce yanlış işte. ana fikri anladık, kafamıza vurmanıza gerek yok. detaylarıyla da ilgilenecek kapasitemiz var.
gelelim şu anarşi meselesine. evet bir felsefesi, bir komplo teorisi var. bir miktar aforizma ile desteklenmiş. ama bu aforizmaların hepsini toplasanız bile bir manifesto çıkmıyor malesef. anarşizmin temel sorunlarından biri, sadece yıkmak ve başkaldırmak üzerine kafa yormasıdır. henüz dünyada bir alternatif medeniyet yaratabilmiş bir anarşist hareket yok.
daha derin bir ironiden bahsetmek gerekirse; devrim her zaman ötekine büyük nefretle beslenir ve başarıya ulaştığı zaman bu büyük nefret iktidarın gücüyle yeni bir faşizme yol açar. (bakınız, bolşevik devrimi)
filmde olmamış dediğim bir konu, aşk meselesi. bu konu biraz derin bir mevzu.
Namık Kemal intibah'ın önsözünde; "Ancak bu faydalı bilgileri okuyuculara kuru kuruya vermemek için, tiyatro eserinde olduğu gibi, romanda da aşkın cazibesinden faydalanmak gerekir" diyordu. Aşk meselesi bu filmde böyle bir rol üstlenmiş. Bence gerek yoktu.
üstelik, bu aşk, v'yi kahraman olmak durumundan son anda sıradan bir kan davası güden adam derecesine indiriyor. Bir insan, ancak şahsi kavgasından aşkı uğruna vazgeçebilir. üstelik o kadar yaklaşmışken. bir ülkeyi özgürleştirmek, faşist bir yönetimi devirmek isteyen bir adam, bundan bir aşk yüzünden vazgeçemez. işte bu, mazereti olmayan bir ihanettir: gerçeğin farkında olup, gücü yetecekken bunu yapmamak!
öyleyse filmin kahramanı, bizzat kendisine yapılandan yola çıkıp topyekün bir kurtuluş mücadelesinin felsefesini oluşturan bir adam olmuyor. bilakis, kendinen yola çıkıp, intikamını alan bir ilkel kan davası sahibine dönüşüyor. illa da aşk olacaksa eğer, ölümü yenen kıza, metroya birlikte binmeyi teklif edebilir, kız da kabul edebilirdi. böylesi daha etkileyici olurdu.
v'nin vurulduğu sahne de gerçeklik bakımından özenilmemiş bir sahne. çok fazla kurşun altında kalıyor ama hepsi de vücuduna isabet ediyor. kolu, bacakları, kafası bu kurşunlardan isabet almıyor. yine filmin bütününün güzelliğini gölgelemez ama daha kuvvetli illiyet bağlarıyla kurulsaymış daha güzel olurmuş.
bunun gibi bir çok eksik, hata, yorum bildirilebilir. son söz olarak,
asla sıradan bir film değil. onun için birden fazla izlemek gerekir. hatta belki üstüne gidip, atıf yaptığı kişiler, olaylar, semboller üzerinde bir miktar okuma yapmak da keyifli olabilir.
izlediğinizde sadecee görüntülerden keyif alınıp ayrılabileceğiniz gibi biraz bilgiyle düşünerek daha da güzel anlamlar yükleyebileceğiniz ve sonra tekrar izleyip ben bunu böyle düşünmemiştim diyebileceğiniz bir filmdir.
Blue-Ray ile bilrikte Türkiye'de tekrar çıkması da boşuna değil.
bir sinema severin kaçımayacağı türden bir film. Ülkedeki radikal sağ iktidarı ve onların baskıcı zulmünü 6 yaşında bir çocuğun bile anlayabileceği şekilde net açıklamışlardır. Film, günümüzü değil geleceği konu alır. Filmin yazarını bilmiyorum ama kuvvetlle muhtemel george orwell'ın 1984 kitabından esinlenmiş. ileride devlet, halkı dinleyecek ve görüntüleyecek, her yerde kameralar olacak attığımız her adım takip altına alınacak önermelerini güzelce anlatmışlar. o günler çok da uzak değil aslında, günümüzde kameralar ve ses sistemleriyle bizi dinlemiyorlar daha gelişmiş ve kolay yöntemlerle bizi takip altına alıyorlar. En basit örneğinden kredi kartları.. Kredi kartlarının üstündeki çiplerle bizi kolayca takip edebilirler, ne aldığımızı ne tükettiğimizi, demografik ve psikografik yapımızı kolayca çıkarabilirler. Konudan sapmadan şunu diyebilirim ki 'izle'..
Bu arada filmin sonu ayrı bir zevk. insan hemen düşünüyor ''ben de mi yapsam lan..?''
Film boyunca maskesini hiç çıkarmayan Hugo Weavingin ruhunuzu titreten ses tonu maskenin altındaki insanı merak etmenize sebep olsa da, Vnin bir insandan çok bir fikrin sembolu olduğunu daha iyi anlamanızı sağlıyor...