uşak şehri, tarihi boyunca kendi yağı ile kavrulmuş bir şehir olarak nitelendirilebilir, gerek selçuklu gerek osmanlı gerekse cumhuriyet dönemine ait devlet kaynaklı bir eser görmek pek mümkün değildir. uşaklı kendi müteşebbis ruhu ile şehri bu hale getirmiştir. bu nedenle uşak'ı uşaklıları alkışlamak gerekir.
doğduğum ama büyüyemediğim, doğduğum ama doymadığım canım ilimdir, asıl memleketimdir. nitekim artık ya caneze ya ölüm genelliklede cenazede görebiliyorum. nitekim bu şehrin en güzel tarafı aşırı derece de matrak olan yerlisidir ve eşsiz tadıyla katmerdir. ben sohbetlerde istanbullu olduğumu söylerim genelde çünkü uşaklı bir tarafımız kalmadı ama yine uşaklı olduğumu hatırladım bu başlığı görünce.
ekmek fırını bulmakta zorlandığım *, insanların yol tarif ederken 8 kmlik yolu 700 - 800 metre diye anlattığı, ilginç mi ilginç, bana göre çok küçük bir şehrimiz.
dışardan gelip te il sınırları içinde dolmuşa ilk defa bineceklerin dikkat etmesi gereken bi durum vardır. siz siz olun duyduklarınıza çeşitli anlamlar yüklemeyin bizim gibi. sene 96 üniversite için ilk defa gelmişiz bu şehre bindik dolmuşa arkadan adamın biri elindeki parayı uzatıp "şunu şöföre geçiri ve" diye bi cümle kurdu. bi paraya baktım bi şöfere baktım uzun uzun. ama dolmuştakilere nasıl diyebilirdim ki:"dolmuşu bi boşaltın ben amcanın emanetini şöföre bi geçirim" diye. diyemedim tabi haliyle. ama ne zaman okul arkadaşlarımızla bir araya gelsek bu muhabbet hep dönmekte. sadece benim başımdan değil tüm arkadaşlarımda bunu ilk duyduklarında dumura uğramışlar çünkü.
kar yağdığında herkesin kardan adam yapmak için gece gündüz, çoluk çocuk sokaklara döküldüğü ancak ne hikmetse kimliği belirsiz birinin bu kardan adamları tek tek yıktığı bir şehirdir.
ulan iki dakika arkanı dönüyorsun koca kardan adam yok!
avrupa yakası dizisin de ata demirer'in tek bölüm için canlandırdığı sebastian isimli karakterin
mesleğidir. ata demirer bu tiplemesi ile unutulmaz bir performans sergilemiştir.