okula giderken yürüdüğüm yolda bir dükkan var. 2,5-3 senedir o sokaktan geçiyorum kaç kere el değiştirdi hatırlamıyorum. tatile girerken pastane, dönüyorum eylülde perdeci olmuş. perdeci kapanıyor, emlak dükkanı oluyor, o kapanıyor başka bir şey, o kapanıyor başka bir şey...
yazık günah. aha bugün yine "kiralık" ilanı gelmiş üzerine. bir daha biri kiralarsa gidip insanlık namına diyeceğim, "abi/abla bi kurşun döktürüver!" *
not: gerçi bunun adı "ekonomik bunalım" ama ben o kısmını düşünmek istemiyorum. sinirim iyice geriliyor. esnaf kan ağlıyor...
2013' e girdiğimizden beri yaşadığım ( duran arabama çarpılması, kartın bankamatik tarafından yutulması, kaymak gibi yolda lastiğin patlaması, nüfus cüzdanının kaybolması vs. ) uğursuzluk diye nitelendirdiğim olaylardır.
çok eski devirlerden beri var olduğuna inanılan soyut bir durumdur uğursuzluk. hem de her koşulda var olabiliyordu.
genellikle de bir hayvan eşkalinde belirirdi uğursuzluk. şeytanın çocukları hayvan silüetindeydiler. iblis, yarasa, kertenkele gibi. zaten ortaçağda, pekçok hayvan şeytanın varyantları olarak görülürdü. buna, şeytanın somut bir güç olarak sivrilmesi bile diyebiliriz. doktor faust incil okurken, şeytan mefistonun kendisine siyah bir köpek olarak geldiğini anımsıyorum.
modern çağımızda bile, hala pirimitif insanın uğursuzluk atfı yaptığı hayvanlara kötü muamele ediliyor. yapmayın! baykuşu, yılanı, kara kediye etmeyin bunu.