34. Piyade alayinda askerlik yaparken mide rahatsızlığı nedeniyle kantinden yemek yedi. 81 li havanı piyade yürüyüşünde sırtına vururmus. ilhan aga dedi arkadasmis askerde.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2377720/+
evime her girişte gördüğüm nottur bu sözler. sisteme karşı ağır ve yenik düştüğüm her an bu sözleri hatırlar ve dik durmam gerektiğini anımsar ve yoluma devam ederim.
Dejenere kefalistlerin gazetecilik kulvarındaki balonu. Elinizin altında internet var açın izleyin hasan mezarcı ile tartışmasını. Bariz şekilde altta kalıyor. Eline aldığını yıkan bir gazeteci falan değil, bunu geçelim. Ülkücü şiddetten yakınırken, ilginç şekilde kendi savunduğu kemalist paradigmayı yıkmaya çalışan solcuların şiddet eylemleri hakkında yazdığı tek kelime görmedim. Eleştirdiği o şiddetin bir kısmı da kendi cici çocuklarına misilleme üstelik (bahçelievler/ümraniye, ÇORUM/GÜN SAZAK vb). Gazeteci taraf tutar tabi ki ama objektif olmalıdır, objektif de değildi. ugur mumcu kemalist paradigmanın adamlarından biriydi, medyanın onların hegemonyası altında olduğu dönemin yıldızıydı hülasa. şimdi yazsa yılmaz özdil etkisi gösterirdi, o da en iyi ihtimal. Katledilmesi üzücüdür, renault 12 , aklıma onu getirir.
Küçüklüğümüzde oynadığımız güzel oyunlar vardır. ip atlarız. Kaydırak oynarız. Bir topun peşinden koşarız. Paten kayarız yokuş aşağı. Bir de “topaç” çeviririz.
Topaç, tahtadan yapılmış bir küçük oyuncaktır. Topaca, “kaytan” adı verilen bir ip sarılır sıkıca. Sonra topaç ileri doğru fırlatılarak ip hızla geriye doğru çekilir. Bu hızla topaç, ekseni çevresinde döner. Bir süre sonra yavaşlar ve durur. Güzel desenli topaçlar vardır. Üstü alacalı bulacalı renklerle süslenmiştir. Topaç dönerken bu renkler birbirlerine karışır ve göze renkli, güzel görüntüler çarpar.
Topaç nasıl döner? ipi sağdan sararsanız sağa döner topaç; soldan sağa doğru sararsanız bu kez sola döner küçük oyuncak.
Türkiye’de inançsız politikacılar da topaçlara benzerler. ihtirasın ipi ne yöne sarılmışsa oraya doğru dönerler. Bir süre sağa, bir süre sola...
Fakültelerde öğretim üyeleri vardır. Konuşmalar yapmış, kitaplar yazmışlardır. Devrimcilik, solculuk, sosyalistlik tekeli kurmuşlardır düşünce hayatı üzerinde. Fakat bir olağanüstü dönemde üç dört aylık tutukluluk yetmiştir iflaslarına. Gazetelerde yazılar yazarlar:
- Bütün inançlarımda haksızmışım. Yanılan bizmişiz... derler. Serüvenleri bununla bitmez. iş ve sermaye çevreleri kucak açar kendilerine. Bu kez işveren avukatlığında sermaye savunuculuğuna başlarlar.
Topaçtır işte bunlar. Tutkularının iplerinde havaya fırlayıp, hoş görüntülerle hızları kesilinceye kadar renkli görüntüler bırakırlar çevrede. Sonra bir küçücük oyuncak oldukları anlaşılır. Yeniden ele alınır ve bu kez tersten sarılır ip. Bu kez de bir başka yöne döndürülecektir. Dönerler, dönerler, dönerler yoruluncaya kadar...
Siyaset sahnelerinde eski ihtilalciler vardır. “Devrimciliği”, “Atatürkçülüğü” kimseye bırakmazlar. Bir güç dönem gelir. Bütün Atatürkçüler, bütün devrimciler ezilmek istenir tek tek. ihtilalci, ezilenlerden yana değil ezenlerden yana çıkmıştır.
- Marksist kışkırtıcılığa karşıyım, deyip istifa ederler partilerinden en güç günlerde, arkadaşları işkence evlerinde can çekişirken:
- işkence iddiaları komünistlerin yalanıdır, diyen başbakanların partisine girerler tebessümlerle. Ve bütün bunları “Atatürkçülük” adına yaparlar. Sonra, siyasal geleceklerini parlak görmedikleri için bu partiden de istifa ederler:
- Partide Atatürkçülük suçlanıyor, derler. Atatürkçülerin, devrimcilerin yargılandıkları günleri hiç hatırlamazlar...
Topaçtır işte bunlar. Tutkularının ipi bedenlerine ne yönde sarılmışsa o yöne dönerler. Bazen sağa, bazen da sola dönerler, dönerler, dönerler yoruluncaya kadar...
Siyaset sahnesine atılmış profesörler vardır. Kitaplarında özgürlük şarkılarına güfteler yazmışlardır. Söylevler vermişlerdir özgürlük için. Konferanslarda, açıkoturumlarda konuşmuşlardır. Siyasi iktidar kendilerine üniversite kapılarını kapayınca, peşinden gelen öğrencilerine:
- Nabza göre şerbet veren münevverlerden olmayınız, derler. Sonra da şerbet pınarlarından kaseler doldururlar durmadan. Tutkularının ipleri öyle sarılmıştır o günlerde, Sola doğru dönmüşlerdir bir süre. Sonra ele alınıp bir başka yöne fırlatılmışlardır.
Bir güzel oyuncaktır topaç. Döner durur kendi ekseni çevresinde. Bedenindeki ip ne yöne sarılmışsa o yöne döner topaç. Politikacılar vardır topaçlar gibi... Profesörler vardır topaçlar gibi... ihtilalciler vardır topaçlar gibi... Dönerler, dönerler, dönerler yoruluncaya kadar...
Başbakanlar vardır. işkencelerin yapıldığını, bunları kimlerin yaptığını da bilirler. Görevde oldukları günlerde susarlar. Amaçları iktidar merdivenlerinde tırmanmak, başbakan kalmak, cumhurbaşkanlığına seçilmektir. Partilerinin toplantılarında:
- Sosyalist Parti olduğumuzu ilan edelim. derler. Başbakanlığı döneminde yargılanıp mahkum olan “Sosyalist Parti” yöneticilerinin cezaevlerinde kalmaları için çırpınır dururlar. Özgürlükleri ülkenin coğrafyasına aykırı bulurlar. Özgürlük dendiğinde:
- Özgürlük lükstür ve de jeopolitiğe aykırıdır, diye konuşmalar yaparlar.
Ne güzel oyuncaktır topaç! Büyüklü, küçüklü, renkli, renksiz topaçlar... Bedenine sarılan iplerle hem sağa hem de sola dönen topaçlar. Yoruluncaya kadar dönen, döndükçe yorulan topaçlar...
Araştırdığı konunun ucu çok kötü bir yere çıkıyordu, o zamanki egemenler tarafından kötü şekilde katlrdildi.Şimdi gerçek gazeteci olarak Barışlar ve Murat Ağırel gibi genç arkadaşlar bu misyonu sürdürüyor.
Ülkenin gerçek ve değerli aydınlarından biriydi. Günümüzde yaşanan tarikat ve terör sorunlarına dikkat çekip uyaran, hatta dudak uçuklatan noktalarla temasları olduğunu öğrendiği için öldürülen güzel insandır. Gerçek aydındır.
24 Ocak 1993'te henüz 17 yaşındaydım...
Annem kahvaltı hazırlamıştı, ne rahmetli babam ne ben sofraya oturamadık. Boğazımız düğümlenmişti o lanet sabah. Türkiye'nin en namuslu insanlarından birinin kahpece katledildiği haberi ile mahvolmuştuk milyonlarca vatandaş olarak.
"Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını yeni bitirmiştim ve "Tarikat, Siyaset, Ticaret" kitabını okuyordum üstelik...
O gün Ankara'nın zemheri ayazında pusudaki hainler sadece Uğur Mumcu'nun değil milyonlarca Türk'ün bedenini paramparça etti.
O şarapnel parçaları sadece namuslu bir gazetecinin bedenine değil, vatanı için, bayrağı için, namusu için yaşayan milyonların bedenine saplanmıştı...
Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana...
Yürekli Yiğit, Şeref ve Namus Timsali Ugur Mumcu'ya saygılarımla...!!!
tekrar tekrar rahmet dilediğim namuslu şerefli vatansever gazetecidir, aydındır. gazeteci derken bugünkü gibi havuz medyası mensupları gibi veya bazı örgütlerin kalemşörleri gibi değil hakiki gazeteci idi. belkide ülkedeki son gazeteci, araştırmacı, aydın idi..
adımın konmasına vesile oldu zamanında babam kendisini çok ama çok severdi ondan esinlenip ismimi vermiş. bu fetö denilen şer yuvasına ve terör örgütlerine ilk savaş açan kişidir. bu yapılanmaların gerçek yüzünü bundan 30-35 sene önce görmüş ve bunları deşifre etmek üzere iken katledilmiştir. mekanı cennet olsun. günümüzde kalemini para karşılığı satanlar kendisinin ismi anılınca bir gerilirler doğal olarak..
Uğur Mumcu; 1942-1993 yılları arasında yaşamış vatansever, Türk milliyetçisi ve Atatürkçü bir Türk gazeteciydi. Uğur Mumcu, sırf bazı siyasi çevrelere iyi sapladığı için 1993'te Ankara Konur Sokak'ta Araptapar islamofaşistler tarafından aracının altına bomba koyularak şehit edildi.
Uğurlar olsun sana eyyy uğur mumcu!.. Uğur Mumcu'ya Tengri rahmet eylesin; Uğur Mumcu'nun kutlu tini şad, mekanı uçmağ olsun.. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2321552/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/2321553/+