uğur kaymaz

    1.
  1. 21 kasım 2004 de, mardin'in kızıltepe ilçesinde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren çocuktur.babasıyla beraber öldürülmüştür.yapılan incelemenin sonunda,12 yaşındaki çocuğun vücuduna 13 mermi isabet ettiği açıklanmıştır.
    27 ...
  2. 4.
  3. adım uğur olsun
    bahtım kara
    masal okusun
    bana ankara

    adım uğur olsun
    yaşım on iki
    bedenimin on üç tepesinden
    güvercinler uçsun

    gözlerimin bacasından
    dumanlar yükselsin
    uçurtmalarım gökyüzünde bozulsun
    ama adım uğur olsun...
    *
    20 ...
  4. 3.
  5. halk arasında 13 kurşun davası olarak bilinen olayın en önemli şahsiyeti. onu öldürenlerin başta teröristleri öldürdük diye gururlanması ve daha 12 yaşında bir çocuğun yanına koydukları kalaşnikof marka silahla bunu teyyit etmeye çalışmalara acı vericidir. nihayetinde hangi zihniyetle bunu yaptıkları ve bunu yaparken ne amaçladıkları ortadır. kaos ortamından beslenenlerin uşaklığını yapanlar bu ve bunun gibi olayları hep yapmışlardı zaten sivas'ta, maraş'ta, çorum'dai gazi mahallesinde. diğer taraftan bu olayın mahkemesinin eskişehirde devam etmesi ayrı bir tartışma konusu. benzer şekilde öldürülen gazeteci metin göktepe nin davasıda türkiye de bir çok il dolaşmış ve mahkeme sürüncemede kalmıştır. yapanların yanına kar kalır mı bilinmez ama bu ülkede bu takım olayları yapanların mükafatlandırılırcasına sahiplenilmesi şaşırtıcı!! bir durumdur.
    mardinin kızıltepe ilçesinde uğurkaymaza ait bir heykel bulunmaktadır.
    (bkz: sivas katliamı)
    (bkz: çorum katliamı)
    (bkz: maraş katliamı)
    (bkz: gazi olayları)
    19 ...
  6. 10.
  7. kendisini öldürenlerin, açılan davada beraat ettiği yaşındaki çocuk.

    http://istanbul.indymedia...g/news/2007/04/182905.php

    (bkz: üzülerek yazılan entry)

    not: seri eksi oy veren ibnenin nasıl bir ibne olduğunu gösteren haberdir. dedim ya işte haberdir.
    20 ...
  8. 9.
  9. Bazı hayatların yazgısı hep acıya açılıyor galiba.. Mutluluk ne arka bahcelere gelip yurt kuruyor ne de sokaklarında soluklanıp yol alıyor. Baştan başa acılara bulanmış bir ömür işte, hep acı, hep acı.. Kısa sevincleri saymazsak yaşamdan kalan tek tortu huzun ellerinde.. Huzun nedense bu ulkede çoçukları da esir alıyor, oradan da bize kendini anımsatıyor. Uğur'un yazgısı da hep acıyla ilintili. epistemesi mutlaka bir acıdan yontularak ilişen kaderlerden. Koyu bir sis örtusu gibi, gecemizi ele geciveren bu huzun kuşağının altından uğurumuz da geride tek bir fotograf karesini bizim dünyamıza hapis ederek gecti gitti.. Kısacık ömrunun diyetini delik deşik edilmiş bir beden ile ödedi.
    Elimizde kalan tek fotografla yaşadığına tanığınız uğur'un.. Tek bir fotograf karesi bu yaşamda yer aldığını kanıt kılıyor. Tek bir kareden yaşamda soluklandığını öğreniyoruz..
    ilk defa objektifin kadrajına sokulan suretinde, gururla utangaclığını paylaşıyor. bu fotograf karesi çekilirken sekiz yaşının ilk gunlerinde.. Sımsıkı kapattığı dudakları yuzune ince bir gulumse havası katmasına ragmen, asıl guzelliği gozlerinin siyahlığında.. Bakanın direkt gözbebeklerine sokulan iki çift gozle, çoşkusu kırmızı fonu aşacak kadar yoğun.. Mahçup, utangac, gururlu ince gulumsemeli bir karede, yaşama hukum duştuğunun farkında olmadan heyecan dolu iki çift gözle bakıyor bizlere uğur..
    Bir anı karesi bu.. ileride bir yaşta mutlaka zuladan çıkarılacak, esrikliğin iç titreten ağırlığıyla gecmişin masum zayıflığına hayıflanılacak bir kare. Belki de sevgilinin avuc ayalarına usulca işte ben buydum denilerek emanet edilecek, belki de babasının çoçukluğunu merak eden bir çoçuğa gösterilecek.. Ama mutlaka yarına ulaştırılacak bir hazine bu. Yarınlar da anlam kazanacak bir yaşam kesiti.
    Yarınlara en çok inanılan zamanların kesiti.
    Hepimizin albumlerine kattığımız çokça bulunan o an'lardan bir an.. Hepimizi ''vuran zamanların '' içimizdeki taş ağırlığının dönemi...
    Yarınlarına inan Uğur yok artık... Bir karede sıkışmış bir ömür bırakarak çıkıp gitti yer küremizden. Tek bir kare kesitten verdiği pozla gerceğimizi sundu önümüze.
    uğur un koyu siyah gozleri öldürmeye inan yuzumuze bakıyor, küçük bedenleri harcayan hıncımıza bakıyor, kirli bir dunyada yalanlara inanmaya bakıyor, vicdanı çürüyen bir halkın fosil kalıtlarına bakıyor..
    Kurşunlardan aşırıp mardin taşına işlediği bedeni ile baktığı yerden hala sesleniyor '' beni unutma türkiye '' çünkü buradayım tamda ece ayhan'ın bahsettiği yerde;

    "buraya bakın, burada,
    bu kara mermerin altında
    bir teneffüs daha yaşasaydı,
    tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
    devlet dersinde öldürülmüştür
    15 ...
  10. 15.
  11. her yaşadığı yıla , bir fazlasıyla "kurşun" hediye ederek nasıl uzandı o kirli elleriniz gencecik , savunmasız bir bedene...

    sizin de çocuklarınız , torunlarınız yok muydu?
    14 ...
  12. 13.
  13. 23 nisan bayramı kutlu olsun...

    tanım: arkasından vurularak öldürülen küçük bir çocuk. davası aihm'e gitti malesef. onu öldürenler suçlu bulunmadı, çocuk çok vahşi bir yaratık veya uzaylı olacak ki öldürenler meşru müdafaa yapmışlar ve beraat ettiler.
    10 ...
  14. 7.
  15. henüz 12 yaşındayken, "terörist" olduğu gerekçesiyle, yani hiç bir akla ve mantığa sığmayacak bir gerekçeyle, gözü dönmüş yurdum polisleri tarafından açılan ateş sonucu, minik bedenine isabet eden 13 kurşunla hayatını kaybeden çocuk...

    polislere ne mi oldu ? bugün itibariyle hepsi aramıza salıverildi...

    böyle adalete de böyle düzene de binlerce kez yazıklar olsun !
    12 ...
  16. 11.
  17. 21 kasım 2004 günü kızıltepe'de yapılan operasyondan sonra resmi ağızlarca yapılan açıklama çok netti. iki terörist karakol basmış ve öldürülmüşlerdi. daha sonra açıklama değişti. iki terörist karakol basmamış ama dur ihtarına uymadıkları için öldürülmüşlerdi. kızıltepe savcısı pınar akkoç haktanır olayın hemen ardından yaptığı açıklamada yaşananların bir yargısız infaz olduğuna kesinlikle inanmadığını dile getiriyordu.

    fakat henüz ortada bir adli tıp raporu yokken neden bu kadar erken bir açıklama yapma ihtiyacını duyuyordu sayın savcı? bir suçluluk duygusunun üstünü mü örtmeye çalışıyor yoksa bir yerlere mesaj vermeye mi çalışıyordu? (ki böyle erken açıklamalar nedense hep mehmet ağar'ın susurluk kazası'ndan sonra yaptığı "hüseyin kocadağ, abdullah çatlı'yı yakalamış, emniyete götürüyormuş" açıklamasını aklıma getirir)

    daha sonra adli tıp'tan raporlar geliyor ve herşey netleşiyordu. iki kişiye de yakın mesafeden ateş edilmişti. uğur kaymaz'ın vücudundaki 13 kurşunun 8'i ve ahmet kaymaz'ın vücudundaki 9 kurşunun hepsi 6-8 mm çapındaydı ve yakın mesafeden tabancayla atılmışlardı.

    ve sorular...

    - eğer çatışma çıktıysa neden maktüllerin vücudundan başka hiçbir yerde kurşun izi yoktu?

    - maktüllerin kalaşnikof kullandıkları bir çatışmada polisler karşılığı tabancayla mı veriyordu?

    - 12 yaşında çok zayıf bir çocuk 3,6 kg ağırlığındaki bir makinalıyı kullanabilir miydi?

    - uğur kaymaz eger bir terör örgütü mensubuysa , 5-C sınıfındaki devam çizelgesinde niye devamsızlığı gözükmüyordu?

    - ölenlerin her ikisinin de ayaklarında terlik vardı. eyleme terlikle mi gideceklerdi?

    polisin cesetleri teşhis etmesi için çağırdıkları kişi, Ahmet Tekin görür görmez öğrencisini tanıdı. "bu benim öğrencimdi" diye üzerine kapaklandı. polisler şaşkınlıktan 3 kez "emin misin" diye sordular. ışık, ortamı biraz daha aydınlatınca uğur'un babasını da tanıdı ahmet öğretmen. "şoförlük yapıyordu" diyebildi. polisler daha fazlasına izin vermedi. savcı polislere kızmaya başladı.

    olayın artık örtbas edilecek bir tarafı kalmamıştı. hemen bütün bulgular bir yargısız infaza işaret ediyordu. fakat her ne hikmetse kamuoyunun ağır ceza beklentilerinin tam aksine, 2 yılı aşkın süren dava sonunda polislerin hepsine beraat kararı çıktı.

    adaletin bu topraklarda henüz hüküm sürmediği bir kez daha kanıtlanmış oldu.
    14 ...
  18. 16.
  19. devletle saklambaç oynamaya çalıştı, nerden bilebilirdi ki devletin acımasız ve mızıkçı olduğunu, tek derdi oyundu, saklandı, çık dediler çıkmadı hala saklambaç oynuyordu; ama babasıyla beraber sobelendi 13 kurşunla sobelediler, şeker de yiyebilsinler diye türkü olarak söylediklerimizdendi.Ne şeker verdik ne başka birşey sadece kurşun verdik.sadece üzgünüm elimden birşey gelmiyor sadece üzgünüm, her olayda olduğu gibi üzüntülerden koleksiyon yapıyoruz ama hiç kimseye gösteremediğimiz bir koleksiyon...
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük