Başlığı okuduğumda aklıma ilk gelen beethovenin gizli aşkına yazdığı üç mektup oldu. Sonundaki "ever thine, ever mine, ever ours" sözleri beyine kazınıyo. http://www.cafrande.org/?p=7120
bembeyaz kağıda, kırmızı mürekkeple yazılmıştı sevda sözleri.
çünkü, kadının en sevdiği renk kırmızıydı.
gözyaşları katık olmuştu erkeğin, yazdığı şiirlere.
bir 14 şubat sabahı deste deste kağıtları vermişti kadına.
kadının masumca sevincine ortak olup, o sırada yaptığı günahları affettirmek için.
gönlüne biraz olsun su serpmek için.
çok geçmemişti ki, kırmızı mürekkepli şiirlerin kadına ulaşmasının üstünden,
erkeğin günahı ortaya çıkmıştı.
erkek, ortaya çıkarmıştı günahını.
sevdasını yok sayıp, gönlünü başkasıyla paylaştığını.
ve tam o sırada, kırmızı mürekkepli kağıda döktüğü gözyaşlarının yalanlığını.
yazık demişti kadın, nasıl bu kadar aptal olabilirim?
gözlerime bakıp sevişirken ağlayan adam, gönlünü nasıl bir başkasıyla paylaşabilirdi?
hemde sevda sözlerini yazarken..
yazık dedi kadın,
resimdeki gülüşlerine baktı,
yaktı fotoğrafları,
yaktı kırmızı mürekkepli sevda sözlerini.,
bir yalancıya duyduğu sevda bir türlü kül olmadı, sevda sözleri gibi.
ta ki, bir sonraki darbeyi yiyene kadar.
nerede olduğunu bilmiyormuş abdurrahim karakoç. "bir gün mihriban'ı göreceğinize inanıyor musunuz?" sorusuna da şöyle cevap vermiş:
"...Bilmiyorum, görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya... insanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir."
tabii can sıkıcı ayrıntılar da var bu şiirle ilgili. çok daha önceden yazılmış olduğu, 'arak' olduğu da söyleniyor. dünyamı güzelleştirdiğini düşündüğüm ne varsa bir şekilde çirkinleşiveriyor, çok berbat. bilmediğimiz, adı anılmayan o şair de varsa, ona da bin selam olsun, sayıp da incitmeyeceğim kadar çok selam olsun.