yoğun anlamlı repliklere dolu türk sinemasında cidden başarılı nadir filmlerden. bir çocuk etrafında dönen filmlerin geneli beğeni uyandırır fakat barış türk sinemasında gördüğüm en mükemmel çocuktur. fakat filmin dahasını filmden sıyrılıp gerçek hayatta bilmek barışın gözümüzdeki değerini bitirebilir zira küçük barış büyüyüp filmi ve kitabı ve hikayesini görünce kendisinden izinsiz çıkarılan bu eserler için dava açacağından baheseder.
ayakta alkışlanası ve izlenesi başyapıt. hayatımda izlediğim en güzel filmlerin başında geliyor. türk sineması hep bu çizgide gitsin isteği uyandırıyor içimde.
az bir bütçeyle nelerin yapılacağını göstermiş küçük Barışın sesinin tatlı dokunuşuyla daha bir hüzün kazanmış,her izlenildiğinde ağlatmış unutulmaz Türk filmi.
oyuncu performanslarının harika olduğu film. hepsi rolünün hakkını sonuna kadar vermiş. onu bırak da hayvan gibi film izleyen biri olarak ben, bu filmi nasıl atlamışım?
adının anlamı dünyayı kucaklasaydı taş avluda büyümezdi barış... işte filmin girişi barışın gerçek anlamının ne demek olduğunu bize tekrar sorgulatan bu cümleyle başlar. insanı ağlatıp aynı zamanda güldüren bu kadar güzel bir filme bir daha rastlayamazsınız. bu film sayesinde özgürlük, barış, hayat gibi kavramlarınızı yeniden sorguluyorsunuz üstelik bu kez küçük barışın penceresinden, saflığından...
Bugün ne oldu biliyor musun? Annemle birlikte hastaneye gittim. Annem babamın kucağına vermişti de, babam bana köşeden simit almıştı ya hani. O zamandan beri ilk çıktım dışarıya.
Dışarısı ne kadar büyükmüş! Dışarısının gökyüzü de kocaman. Annemi üç tane ağabey götürdü hastaneye. Tüfekleri var hepsinin. Annem kaçarsa annemi vururlarmış. Ama annem kaçmadı.
Ağabeylerden biri hastanenin bahçesinde dolaştırdı beni. Sonra ne gördüm bil bakalım! Bir uçurtma!
ilk kez senle birlikte görmüştüm geçen yıl. Ben ne olduğunu bilememiştim de sen demiştin uçurtma diye. Kocamandı senle gördüğümüz. Bizim göğümüzdeydi hem. Bu seferki o kadar da büyük değildi. Ama maviydi onun gibi. Ağabeye dedim ki:
"Bak uçurtma kaçmış."
"Hani bakayım! Nereden kaçmış?"
"Bizim göğümüzden kaçmış. Ama sakın onu vurma."
Ağabeyin gözleri doldu ben böyle deyince. Bana simit aldı. Babam gibi.
Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. O uçurtma nasıl kaçmış inci?
yıllar önce sinemada izlediğim, kulaklarıma asılı kalan "inciii inciii" seslenişini bugün bile aynı canlılıkla hatırladığım seyretmeye değer film.
şu anda trt'de gösteriyorlar. çok sevdiğim ve bence türk sinemasının en iyi bayan karakter oyuncularından füsun demirel'i genç haliyle izlemek keyifli. bugünlerde asi'de izlediğimiz nur sürer de çok başarılıydı bu filmde.
hele küçük oyuncu, filmlerdeki yapmacık bücürler gibi değil. sanki orada öyle bir çocuk var. çok doğal. yönetmenin başarısı tabi bu.
rozet hubeş'in güzin özipek'e attığı tokatlan hafızamdan çıkmak bilmeyen film. hatta film demek haksızlık film ötesi film. rozet hubeş sevgisini içimde büyüten koca koca eden film. nasıl da demiş suçun ne sorusuna: "düşünce" diye. nasıl da attı o tokatı şakkadan hak edenin yüzüne. film başka, oyuncular bambaşka, konuya diyecek yok zaar. hep verilsin, hep izleyelim. ve o uçurtma hiç vurulmasın, barış'ın dar alanlarda ağlamasın!
izlediğim filmler arasında beni en çok zorlayanı. şimdi böyle bi giriş yaptım ya, beni zorlayn filan diye, sanki her filmin içerik analizini yapıyormuşum da, yükseklisans tezi olarak sunuyormuşum gibi bi hava oluştu. oluşmasın. çünkü zorlanışım, ağladığımı yanımdakilere göstermemeye çalışmaktandı...
iki kızla izliyordum filmi (yok lan, eve iki rus çağırmışım gibi oldu bu da). erkeğiz ya hani, ağlamamak gerek filan. gözyaşlarımı içime akıttım resmen. yazanın, çekenin, oynayanın ellerine dillerine sağlık.
pazarlama harikasıdır. medya tarafından şişirilmiş ve pazarlanmış osuruktan bir "sanat filmi"dir sadece. ismi de buram buram masumiyet kokunca yufka yürekli yurdum insanı iyi bir şey sanmıştır. uçurtmayı vurmasınlarmış. bak bak bak! bilyelerini, topacını de almasınlar di mi?
çok afedersiniz ama bir tespitim var, onu paylaşıp çekileceğim.
bu filme ağlamayıp da babam ve oğlum filmine ağlayan herkes modaya uymuş, ondan ağlamıştır. artislikten ağlamıştır yani. traştan ağlamıştır. hikayeden, dravdan...
Beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar hapishanesinin ve sevginin öyküsüdür anlatılan. Küçük Barış'ın (Ozan Bilen) bu dört duvar arasında ne suçu vardır ki? Oysa esrardan tutuklanan annesi değil midir? Barış henüz algılayamadığı bir garip dünyanın içinde, her yanı soğuk ve sağır duvarlarla çevrili bir hapishane avlusunda gökyüzünü ve özgürlük uçurtmalarını gözlemektedir. inci Abla’sı (Nur Sürer), Özgürlüğüne kavuştuktan sonra bir gün uçurtma olup geri döneceğine söz vermemiş midir? (Agah Özgüç'ün 100 Filmde Türk Sineması kitabından)
'kııızlaaar' sözünü belleklere kazıyan güzel film. aga ben 40 kere izledim, bu laf hiç de belleğime filan kazınmadı diyenlere şöyle hatırlatayım: bu velet yan koğuşa girip 'kııızlaaar' diyordu. haklısınız, belki de bi tek benim belleğime kazınmıştır.