çok kötü sayılabilecek bir yolculuk yapmamış olmama rağmen, her uçak yolculuğumda daha da artan, bir türlü önüne geçemediğim korku. öyle ki artık profesyonel yardım almayı düşünüyorum. yılda en az 2 defa yurtdışı, zaman zaman da yurtiçi yolculukları yapmama karşın atlatamadığım korku. şu anda yapabildiğim tek şey bunun yolculuklarıma engel olmasına izin vermeyip korkunun üzerine gitmem. biliyorum ki bir kere uçak korkusu yüzünden planımı iptal edersem bir daha zor binerim.
Sadece dusup geberme kaynakli korkudur. Ama otobus yolculugu yaptigin sirada karsidan gelen kamyon ya da otobusle carpisip olme ihtimalin sanirim daha fazla.
ilk binişimde hiç korkmayıp büyük bir heyecan ve hevesle bindiğim uçağın hava boşluğuna gelerek sallanmasının üzerine artık her binişimde uçaktan korkmam kaçınılmaz olmuştur.
şimdiye kadar 30'dan fazla uçuş yapmama rağmen bir türlü üzerimden atamadığım korku.
kalkış öncesi kemeri takmamla birlikte uçaktan inemeyeceğimi, artık kaçışın olmadığını kabullenmek en zoru. önce derinden bir karın ağrısı, kasılma.
ardından son kontroller ve pist başına gelme. burada "artık uçsak da ne olacaksa olsa, bu işkence bitse." duaları.
motora tam gaz verilmesi ve kalkıştaki o "g kuvveti"ni iliklerine kadar hissetmek. pencereden artık evlerin kaybolması.
türlü manevralarla rotaya oturmayı beklerken, tüm günahların (ettiğin küfürler dahil) film şeridi gibi geçmesi.
rotaya oturduktan sonra kabin ekibini gözlemlemek. en ufacık bir hareketten senaryo yazmak. motor sesinin ara ara kesilmesiyle yusuflamak. küçücük türbülanslarda sucuk gibi terlemek.
"iniş için alçalmaya başlıyoruz." anonsuyla en tehlikeli anın iniş olduğunu farketmek, fakat bitecek diye de sevinmek. arada kalmak. bitsin artık bu işkence diye dualar etmek.
en son patır patır sallanırken tekerlerin piste değmesi, hafiflemek, hafiflemek, şükretmek.
işte böyledir uçak korkusu. mantıkla açıklanacak bir tarafı da yok. tüm diğer korkularda olduğu gibi. üstelik bunu yaşayan bünye uçaklara hayran olan, uçakların dünyanın en güvenli ulaşım aracı olduğunu bilen ve herkesi uçakla seyahat etmeye özendiren kişidir.
Hıc ucaga bınmedıgım ıcın olan bır korkudur belkı. Gunu geldıgınde ucaga bınıp oraya gıtmem gerekıyor. O yuzden boyle bır sey olsa da bınılmesı gerekıyor. Gunu geldıgınde nasıl hısler ıcınde olacagım bılmıyorum oraya gıdecegım ıcın heyecan, ucaga ılk defa bınmenın korkusu yanı asırı bır sey de olabılır bunlar oldugunda ama olmayabılır de o hıslerle.
Uçaklardan çok korktuğumu üst komşunun kızı bile biliyor. Korkulacak bir şey yok, kendini teslim etme duygusu sadece, ölmek mesele değil.
Uçakta yanımda kimse yok, kimse. Boş koltuklarla seyahat ediyorum. Yanıma biri otursa kendimi anlatacağım, diyeceğim aşık olamıyorum artık belki birkaç damla gözden kayıntı. Yazdım ben de.
sahte korku uçağa binme fobisi olanlarda görülür. Uçak düşecek endişesiyle korku duyarlar. Burada söz konusu olan olasılık, onları korkutmaya yeter. Bu yüzden hissettikleri sahte bir korkudur.
gerçek korku, daha önce uçağa binmekten korkmayan ve çok kez uçakla seyahat etmiş kişinin , günün birinde büyük bir talihsizlik sonucu binmiş olduğu uçakta yaşadığı, ancak travmatik olarak tanımlayabileceğim, uçağın kontrolden çıktığı anki büyük dehşet hissini defalarca yaşadığı ve artık öleceğini bildiği anda hissettiği korkudur.
Ve o anda bilir ki düşen uçaklarda yolcular asla filmlerdeki gibi çığlık atmazlar, ölüm sessizliği vardır.
sahte korkunun tedavisi vardır, ancak gerçek korkunun tedavisi mümkün değildir.
gerçek korku, sizin hiç yaşamamış olduğunuz ve bilmediğiniz bir yerde hüküm sürer. Umarım hiç karşılaşmazsınız.
Lanet bir korkudur. Hele ki ticaretle uğraşıyorsanız ve arada yurt dışına gitmeyi gerektiren bir işiniz varsa hayatınızı daha bir zindana çevirir.
Onun yüzünden kaybettiğim paralarla küçük bir uçak alabilirdim.
Senin ben ta amına koyayım uçak korkusu.
ucagin dusmesinden korkanlar rahat rahat karayolda seyahet edebilirler. Zira karayolda hiiic ama hic kaza olmaz. Sofore emanet gitmeniz, pilota ihtiyac duymadan otomatik gidip gelebilen ucaklardan daha guvenlidir.
Yukseklik korkusu olupta ucaga binemeyenleri ayri tutarim. Benim yerdigim tipler "ya ucak duser de olursem" diyen cani kiymetllilerdir.
türkiye merkezli en uzak noktaya kesintisiz ve yine en uzak noktaya aktarmalılar da dahil, sayısını hatırlamadığım kadar uzun ve kısa uçuşlarım, havada yaşadığım onca türbülans ile, insanı koltuğuna kilitleyen tecrübelerim varken, birkaç ay önce ilk defa uçak ile kayseri'ye giderken ciddi ciddi yaşadığım korkudur. o nasıl bir iniş manevrası, o nasıl bir uçağın tamamen kontrolden çıktığı hissidir arkadaş.
en az bir kaç defa bile uçakla seyehat edenler bilir, havada daha tecrübesiz olanları korkulu gözlerle etrafa bakmaya, koltuğun iki kenarını sıkıca tutup dualar okutmaya iten, endişe verici bazı rutin anlar vardır. eğer durum rutinleri biraz aşıyor gibi olursa, ben genelde kabin görevlisi arkadaşlara bakarım. sakin ve gülümser bir şekilde devam ediyorlarsa endişe etmem. neticede onlar da insandır ve görevleri yolcuyu en tehlikeli anda bile sakin tutmak olsa da, hayati ciddiyeti olabilecek bir durum hissettiklerinde bu, çaktırmadan aldıkları tedbirlerden, yüzlerindeki endişeye kadar az da olsa hissedilir.
fakat gelin görün ki, ilk defa (muhtemelen de son) yaşadığım kayseri uçuşunda, yanımda oturan yozgatlı bir öğrencinin * sohbet esnasında, "ben haftada bir kayseriye uçup memlekete gidiyorum. kayseri'ye devamlı uçarım" gibi söylemlerinden sonra, kendisini o güzergahta tecrübeli bir yolcu ilan ettim bilinçaltımda. iniş anonsundan sonra, manevra yapılırken uçak inanılmaz davranışlar sergilemeye başlayınca, önce rutindir diye düşündüm. şiddetin dozu biraz daha artınca, bu meydana mahsus bir hava koridoru vs. olabilir dedim. ama bir baktım ki yanımdaki arkadaşın rengi benzi attı, koltuğa tutunup gözlerini falan kapatıyor, içimden "her hafta uçan adam, bu korkuyu yaşıyorsa bu işte bir iş var" dedim. bununla da yetinmeyip, "yahu sen her zaman uçuyorum dedin, bu ilk defa mı oluyor?" dediğimde de "evet abi, düşüyoruz galiba" deyince, o iniş bitmek bilmedi.
inişten sonra, koltuklarımızı yan yana alamadığımız uçaktaki diğer arkadaşıma, "o nasıl inişti yahu, düşücez zannettim" deyince, "abi kayseri meşhurdur duymadın mı burada çok sık yaşanır bu durum dedi. o öğrenci arkadaşı aradım bir an ama, çoktan uzaklaşmıştı *
kesinlikle eğer böyle bir korku varsa üstüne gidilmemelidir. allah göstermesin sonu kemal sunal gibi olabilir. gerekli ilaçlar alınmalı eğer fayda etmiyorsa üstüne gidilmemelidir.