"Uzunca bir aranın ardından sevdiğim kadın karşıdan geliyordu. Gülümsedi. Yıllardır içimde büyüyen koca boşluk bir anda dolmuştu. Ben ne yapacağımı bilemeyip gülümsedim. Ayağa kalktım. Elimi nereye koyacağımı bilemediğimden ceplerime koydum. Bir cebimde 2 lira 30 kuruşum bir cebimde de annemin yolda yerim diye cebime koyduğu kuruyemişten kalan sarı leblebilerim vardı. Eğer bu şanslı bir adamın hikayesi olsaydı az sonra farklı satırlar okuyabilirdiniz. Ama bu benim hikayemdi. Uzunca bir aranın ardından ilk defa gördüğüm kadın, dokunmaya kıyamadığım saçlarını az önce kestirdiğini söyledi. “Çok güzel olmuşsun” diyemedim yanlış anlar diye. Zaten beni hep yanlış anlamıştı. “Sıhhatler olsun” dedim. Yeni kestirdiği saçlarını rüzgarda savurup yine gitti. Ve ben cebinde 2 lira 30 kuruşu ile bir kere daha sevdiği kadının arkasından bakakalan bir adamdım."
"Nereye kadar süreceğini merak ettiğim sessizliğime hoş geldiniz. Az önce dibine bir köpeğin işediği ağacın gölgesinin sessizliği… Birazdan yağacak yağmurun kara bulutlarının sessizliği… Etrafı güvercinlerle sarılı bir bankın üzerinde öylece uzaklara dalmış gözlerimin sessizliği… Kelimeleri boğazına kaçmış benim sessizliğim… Ve bu sessizliği bozan cebimdeki 2 lira 30 kuruşum…
Gidecek yerim olmasa da kurulacak onca hayalimin ortasındayım. Verecek aklı olmayıp da akıl verenlere inat hayattan bir şeyler koparmaya çalışıyorum. Sevgi ile büyütülüp nefret ile yaşayan insanlara hayret ediyorum. Ve çoğu zaman 20’lik diş gibi hissediyorum. Daha ortaya bile çıkmadan benden kurtulmanın yolunu arıyorlar."