uzun ömürler şehri

entry1 galeri0
    1.
  1. bir kıvılcım vafi şiiri

    uzun ömürler şehri

    "kısa ömürlü kardeşlerin anısına"

    i.

    sonsuzluk yaşındaydı/ açtı şehrin kapısını/ yorgunluğu girdi
    önce içeri/ yıkıldı yere/ ölü yorgunluğa bakıp, güldü çocuklar/
    çocuklar dünya güzeli kahkaha/ öpücük yağmuru/ baharda dünya...

    diriliği girdi sonra içeri/ durdu şehrin kapısında/ bir çocuklara
    baktı/ çevirdi başını/ bir de düne

    mutluluk özlem olmaktan çıkmış artık
    korkusuzca oynuyorlar dolunay akşamları
    gecelerin bile sevildiği dünyada
    zamanından önce doğsun demiyorlar güneş

    yarımacıklı gülüşle selamladı geçmişi/ çocuklar, dedi/ kısa
    ömürlü kardeşlerin anısına/ koyalım bu şehrin adını uzun
    ömürler şehri

    gözlerinde ağlanmamış ölüler yatıyor
    bak kardeşim
    bu dünya seninle dönüyor
    bu şehir seninle kuruldu
    yaşanmamış güzelliklere gülüyordu gözlerin
    gözlerin kardeşim dünya oldu

    bağırdı çocuklar/ ağızları gökyüzü açıklığında/ yürek
    atışlarıyla bozuldu sessizlik/ küçük yumruklar kalktı
    havaya/ koyalım, dediler, bu şehrin adını uzun ömürler
    şehri/ olsun, dediler, bu şehir koca dünyanın başşehri

    bana verilmiş sözün var,
    unutma
    birlikte gireceğiz o şehre
    ölülerimizden artakalan canımızı
    öyküleyip, sunacağız yaşayanlara
    sonra, dolaşacağız sokaklarında o şehrin
    yüzyıllardır özlemini çektiğimiz
    küçük adımların
    yorulmaz duyarlığıyla

    düşündü/ bundan kaç yüzyıl önce/ yazıyordu ak sakallı bir
    adam/ yaşamın değerini, geçmişin geleceğini/ dili, hepimizin
    dili/ sözü, hepimizin sözü/ bugünün gümüş yüzü/ çağırıyordu
    dünyayı döndürmeye/ üretken gücü

    sen de tut ucundan dünyanın döndür
    daha hızlı döndür
    daha daha hızlı döndür
    dökülsün bütün pislikler
    yalanlar dualar ağzıkalabalık konuşmalar
    umarsız kahkahalar dökülsün
    sen de tut ucundan dünyanın
    tut
    daha sıkı tut
    daha
    daha sıkı tut
    tut ki
    sevginin ekseninde dönsün

    biliyordu/ döner de dönerdi dünya/ fabrikalar siren
    düdüklerinde/ sonsuz devirde çarklar/ topraklar ekin ekin
    patlamada/ boşa konuştuğumu sanma/ bak şimdiki dünyaya/
    doğuma hazırlanıyor analar

    bana bir dünya doğur sevgilim
    mutluluğun çelişkilerinde bir dünya
    sevinçleri şehir şehir

    ağrılar içinde dünya/ kapılar kırılmakta, camlar/ sonsuzluk
    yaşındadır savaşan/ gözlerinde döner geçmiş dünya/
    gözlerinde döner yaşanan dünya/ gözlerinde döner gelecek
    dünya/ gözlerinde dünya dönüyor/ bize dönüyor dünya

    ii.

    yaşadığımız şehirdir bu bizim
    bu bizim öldüğümüz şehirdir
    bu şehir ki
    uzun ömürler şehri'nin
    insan iskeletleriyle
    atılan temelidir

    kimlerdir dolaşan sokakları/ bu susturulmuş şehirde, kimlerdir
    ıslık çalan/ bu gece hiç doğan yok mu/ hep ölündü mü bu gece/
    desene, sabaha cenazemiz çok yine/ yine taşıyacak kollarımız
    acı ağırlıkları/ bunu biliyoruz/ biliyoruz ya/ tünel açıp, iskele
    kurarken işçiler/ rayları niye ter keder trenler/ gemiler neden
    karaya oturur/ işte, bunu bilmiyoruz/ desene, yine döğüşeceğiz
    kendimizle/ ama niye kendimizle/ bırak bana kurşun sıkmayı,
    beni öldürmeyi bırak/ nerede makinist, kaptan nerede/ bu şehir
    kimsesiz değil/ bu şehir, kalabalıklar şehri/ makinist, makine
    başına/ kaptan, dümen başına/ yolcular var taşınacak/ bu
    şehir baştan kurulacak

    geceleri gülmek yasaksa bize
    bize şehirlerce gülmek yasaksa
    geceleri de değiştiririz
    şehirleri de

    bu şehir resimlerle donatılmış/ bu şehir nasıl bir şehirdir ki,
    insanları hep resimlere sığınmış/ çerçeveler içinde sıkışıp
    kalmış bu şehir

    ne zaman gördüysem seni
    hep tablolardasın
    sen hep resimlerde mi gülersin yaşlı kadın
    sen hep resimlerde mi güleceksin yaşlı kadın
    sen hiç yırtmayacak mısın ince gergin tuvalini
    sen hiç bağırmayacak mısın
    benim de dünyada yerim var sizin gibi

    açılın
    dökülmüş dişlerimle dünya meyvelerinden yiyeceğim
    ağaçlar altında kahkahalarla güleceğim
    hem de öyle bir güleceğim ki
    tüm suskun resimler konuşacak
    yırtılacak ince gergin tuvaller
    çürük çerçeveler kırılacak
    şaşıracak ressamlar, sergiler şaşıracak
    bizim de
    bizim de dünyada yerimiz olacak sizin gibi

    sen hep
    sen hep
    sen hep
    resim mi olacaksın yaşlı kadın

    sen hiç
    sen hiç
    sen hiç
    yaşamayacak mısın

    hiçbir şeyi geride bırakmadan yürüyorum sokakları/ varsın
    üzüntüler sürüklensin peşimden/ bana düşen görev ne/
    uzanmak için geleceğin şehrine

    ben içimde taşıdım hep o şehri
    yaşarken bu şehrin kanlı sokaklarında
    koştum, koştum o şehirde, mutluluk doluydu içim
    işte, bunu anlatmaya çalıştım yılgın kardeşime
    o şehrin mutluluk çığlıklarını duysun diye
    o şehrin mutluluk çığlıklarını duysun diye
    duysun diye

    ben gördüm o şehri diyorum, inanın
    inanın gördüm
    gördüm diyorum size
    ölen kardeşlerimin gözlerindeydi o şehir
    neden inanmıyorsunuz bana
    neden değiştirmiyorsunuz gözlerinizi
    işte, bunu anlatmaya çalışıyorum size değiştirin gözlerinizi değiştirin ellerinizi
    değiştirin kendinizi
    değiştirin de
    gelin
    birlikte kuralım şehrimizi

    iii.

    durdular şehrin çıkışında/ gülümseyerek konuştu sonsuzluk
    yaşındaki/ dedi, gitmenin zamanıdır yeni çağlara

    ben o günlerden geldim
    haritaların paramparça olduğu günlerden
    kaldırın yorgunluğumu, gömün
    kanlı şehirlerin kokusu var onda
    üstünüze sinmesin
    kaldırın, gömün yorgunluğumu
    kanlı şehirlerin görüntüsü var onda
    gözleriniz kirlenmesin
    yorgunluğumu kaldırın, gömün
    korkmayın, ağlamam
    biliyorum
    acılar yok olmaya zorunludur
    yoksa nasıl doğardı mutluluklar

    usulca çıkıyor şehirden sonsuzluk yaşındakinin diriliği/ ölü
    yorgunluğu gömüyor çocuklar/ yeni yorgunluğa doğru yürüyor
    zaman/ bir şarkıyla akarak...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük