hüznün merkezine yolculuktur.
çerçevesinin içi cam yerine muşambayla doldurulmuş pencerenin arkasından dışarı bakmakla başlayıp, bir çiçeği sular gibi bakıp büyüttüğün, hayata dair ne varsa bir fazlasını da kendinden vererek güzelleştirdiğin, arkadaşlarınla dönemin havasına uygun ninja kaplumbağalardan biri olup mahalle arasında boy gösterdiğin, ilk bmx bisikletinle ellerini bırakarak gitmeyi öğrendiğin, elma şekeri yanaklı kıza ilk vurgunluğun, o gün aldığın montu kızakla kayma sevdasına hibe ettiğin, düştüğünde yaralarının acısına ağlamak yerine giden topun peşinden koşmaya devam ettiğin yılların yükü hangi kamyona sığar ki?...
2,5 yil yasamissinizdir o evde. kendi evim lafi agzinizi doldurarak cikmistir. elektrik, su, telefon, kira odemesi, buz dolabi doldurmak ne demek o evde ogrenmissinizdir. arkadaslarinizi agirlamissinizdir, dahasi ailenizden birini agirlayip, bak ben yaban elde bile ev kurmasini basardim diyebilmissinizdir. catisi akmistir ayri eziyet cekmissinizdir, cati yapilirken ayri eziyet. komsunuzda fare cikmistir, bir iki hafta diken ustunde oturmussunuzdur. an gelmis komsuculuk oynamissinizdir. sonucta o evde gecireceginiz 2 ay 10 gununuz kalmistir. ancak isin ucunda asil evim dediginiz yere, yuvaniza ulasmak olunca icinizi huzun degil, aksine sevinc kaplar.
babamın işi yüzünden her 2 yıl da bir kez yaptığım aktivitedir.belki uzun yıllar yaşanan yerden taşınmak değildir yaptığım şey, ama bi yerde 2 yıl kalıp tam oraya alışmışken tekrar en başa dönmek çok daha gariptir..acı mıdır ne ayaktır bilmiyorum da insanı bi süre sonra duygusuz yaptığı kesindir.ilk başta en çok sevdiği yerlerden, en çok değer verdiği insanlardan ayrılmak insana koysada bu artık bi düzene bağlıyınca insanda en ufak bi his olmaz, gayet normal bi durum gibi gelir.*zaten gittiği yerde de aynı dostlukları kuracağını bilir.alışma devresi uzun sürebilir, hatta s.kerim böyle şeyi yine yalnız kaldık abi iş mi bu bile diye bilir ama oraya alıştığı zaman eski hayatına geri dönecek ve geri de bıraktıklarını unutacaktır..en azından unutmasa bile vaktinin çoğunu geçirdiği insanlar olmadan da yaşamaya alışacaktır...tabii tam oraya alışmışken tekrar çekip gitmek lazımdır, bu işler böyledir.*
taşınma günü yaklaştıkca sanki kıyâmet günü geliyormuşcasına gerilinen durum.
alışkanlıklar zor bırakılır, misÂl her gün girilen siyah kapılı apartman, 35 yıllık binanın verdiği yüksek tavanları görmek, örgülerle çevrili asansör, geniş ama az sayıda odalar...
tekdüze gibi gözüken bu durum insana sâbit düzeniymiş gibi gelir. hayat mücÂdelesinde dalgalarla boğuşan bir gemi gibidir evi, yaşadığı yer. şimdi ise gemi değiştirecektir. yeni gemi nereye götürecektir onu? hızı nasıldır? özellikleri nedir?
düzeni bozulurmuş gibi hissettiren eylemdir bu. yeni yer eğer beğenilmiyorsa istenmez günlerin geçmesi. dursun .mına koduğumun günleri...
anneniz önünüze boyunuz kadar koliler atar, "git kütüphÂneyi boşalt, bilgisayarını topla, gitarlarını kaldır, bak hÂl oturuyo kalk o kara sayfanın başından canım çıktı" diye arka planda fon müziğiymişcesine söylenir durur.
beni buraya demirleseler...
yaşadığımız ülke gerçeklerinden birisi de halkı soymanın, seçilmiş yöneticilere zevk vermesidir. yeni bir eve su bağlatmak için ankara'Da 900 milyon lira bayılmak gerektiğini söylesem ne dersiniz? ne düşünürsünüz?
gazı kestir, kartı değiştir, telefon numarası iptal et, yeni numara al, elektrik bağlat, internet kestir, yeni hat al, ebesininki artık...
bir de yeni mekÂnın şehirdeki konum farklılığı koyar. bilmediğiniz otobüs numaraları, bilmediğiniz yollar, bilmediğiniz sürede eve varışlar, şehir merkezine indiğinizde eskiden hiç hissetmediğiniz bir telÂş, geri dönüş düşüncesi...
hayat deli gibi akan bir nehirse ileride kollara ayrılır ya da bir yerlere bükülür, siz de s.ke s.ke tâkip etmek zorundasınızdır.
acı verir.
geçmişin bütün anılarını bi evde bırakır gidersin.
acı, tatlı birsürü anının tebessümle sonlanmasıdır.
arkaya son bi kez daha dönüp bakarsın, ve yeni bi yaşama doğru ilk adımı atarsın.