Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Karasu’nun kaleme aldığı ikinci eser. Yer yer kesilen, zamanın iç içe geçtiği ve hatta çizgiselliğini yitirdiği bir anlatım içeren kitap, postmodern türün iyi bir örneği olarak değerlendirilebilir.
Biraz ağır gibi gelse de kesinlikle okunması gereken, okuduktan sonra da ufku açan bir kitap. Özellikle kitabın başında isa benzetmesini beklemiyordum * birçok şeyi daha. Tavsiye olunur.
bilge karasu'nun 1971'de sait faik öykü ödülü sahibi uzun öyküsü. ada ve tepe adlı iki bölümden oluşan öykü, kesinlikle türk edebiyatı için yepyeni bir soluk getirmiş, özellikle ilk kısmı ile beni benden almıştır.
eserde bizans döneminde iki manastır adamının iç hesaplaşmalarını, çemberi kırıp kıramadıklarını okuruz muhteşem bir örgü ile. hele ki adanın tepesindeki suyu bulmaya çalışan adamın gidip gelirken düşündükleri, bu bölümün uzunluğu kesinlikle adamın duyduğu gerginlik ve iç sıkıntısını okura on numara yansıtabilmiştir sanıyorum.
unutmadan, kitabın bir de dutlar diye ayrı bir kısmı da bulunmakta ve bu bölüm iki öykü ile ilintili olmasa da iki öykünün özünde anlatılan korku, baskı, endişe gibi kavramların tümünü barındırdığından cuk oturmakta yerine.
"bir zamanlar... insanlar arasında yaşadığı zamanlar; düne değin... düne değin; insanlar arasında yaşadığına inandığı, yaşadığına kendini inandırdığı, inandırmaya çalışarak aldattığını anladığı güne, düne değin. Dün değil önceki gün. Sabah oluyor şimdi, dün de bir günlük geride.
Vakit bol bundan sonra. Vakit çok. Ölmek için de, bir şeyler yapmak için de, vakit bol, çok, çok bol. Bolluğun değeri, anlamı olmayacak ölçüde bol. Ne yapmalı bu vakti? Bir şeyler yapmalı, bir şeyler kurmalı. Ama kurmak... kurmak için, kurmak gücünü bulmak için..."
Bilge Karasu Ioakim'in akılyürütüşünü şöyle yazar:
Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi,
...
Bir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl yaşamanın bütün kaygıları, işleri, oruçları bayrama yönelirse, o kaygılar, o işler, o oruçlar nasıl o bayramda gerekliliklerinin dogrulanışını bulursa
Ama bayram gelirse
Bayram, gelirse...
Ama bütün bir ömür bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse...
Bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca, kaç kez "işte geldi artık" dedi, kaç kez gelen bu bayramla
Bugün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?
...
Bayramın en büyüğü, ölümdür.
Bu yol bitmez herhalde. insan ölür, o yolun bir yerinde kalır.
Yıllarca dilim alıştığı, aklım alıştığı için inandığımı sandığım şeylere, gerçekte inanmadığımı bugün anlıyor, bu inanç uğruna zindana atılmağı korkusuzca yüzleme gücünü kendimde bulamıyorsam, yeni bir şeye nasıl inanabilir, nasıl herkesle birlikte kendimi de bir kez daha aldatabilirim?
ayaklarını uzatıp çerezini alıp en sevdiğin her sahnesini ezbere de bilsen bıkmadığın filmi izlemek, varsa sevdiceğinin öpücüğü ile * pekişecek aman sabahlar olmasın akşamıdır.