insanın çok fena ağzına sıçar.neye uğradığını şaşırırsın bi süre içersin içersin içersin içince acın geçiomuş gibi nah geçio.bunu bildiğimiz halde içeriz içip içip etrafımızdakilerin kafasını sikeriz konuşa konuşa.bunların hepsi boş şeylerdir zaman geçince herşey bitiyo hayatına devam ediyosun.
ilk başlarda inanılmaz bir hafiflik duygusu verir. mutluluk hissi tavan yapar. yaklaşık 7 yıllık ilişkimin ardından ilk duygularım bunlardı. bir 3 ay kadar sonra niyeyse geç gelmiş bir içe oturma durumu ortaya çıkar. şarkılarda hatırlanır. mektupları yeniden okunur. sonra yeniden kendine gelmeyle birlikte ilk başta hissedilen mutluluk geri gelir. boşa dememişler zaman herşeyin ilacı diye.
her yerde onun izine rastlamak, her an onu düşünmek, arkadaşlarınla güzel bir ortamda gülüp eğlendikten sonra ''acaba o da şimdi mutlu mudur ?'' diye düşünmek, onun asla bir daha sana dönmeyeceğini bildiğin halde ölene kadar onu seveceğini düşünmek, her gece onu rüyalarında görüp ağlayarak uyanmak, karşı cinse karşı soğumak vesaire gibi duygu ve düşüncelere hapis olursun lakin fazla sürmez. zamanın akışı içinde yeni bir denize yelken açarsın tekrar bunlar yaşanır tekrar aynı hisleri yaşarsın ve doğanın kanunu gereği gerçek anlamda mutlu olamazsın.
dile kolay. 3 yıl boyunca her sabah uyanır uyanmaz aramışsın, aranmışsın. daha güne başlarken derinden hissedilen yalnızlık... öksüz çocuklar gibi hissederdim ben her sabah kendimi. en zoru böyle uyanmaktı güne. lanet okumaktı çünkü. dahası da var. en ufak bir sıkıntıda arayıp paylaştığın insan, sıkıntını, öfkeni alan insan yok artık. bu anlattıklarımı iyi kötü anlarsınız. güçsüz hissettirir insanı. arkanızdan iten güçten mahrum kalırsınız.
bu bahsettiklerim genelde olaylara dayalı olarak hissedilenler. somutlaştırabildiklerim. ruhuma hakim olmuş olan o genel durumun adı yok. hiç bir şeye benzetemiyorum, hiç bir kelimeyle ifade edemiyorum. her ne ise, çok derin çok.
artık bir daha sevmeyeceğini düşünürsün evvela. yorulduğunu, kimsenin nazını çekecek halinin olmadığını beyan edersin.yapılacak en iyi şeyin bir mantık evliliği olduğunu, evlendikten sonra zamanla onu da sevebileceğini hissedersin. iş bu paragraf normal bir uzun ilişki için yazılmıştır.
dünyanın sonunun geldiğini, artık ölümün bile mantıklı gelmeye başladığını, arkandan ağlayacak anne-baban olmasa 2 dakika beklemeyeceğini düşünürsün. gecenin 3'ünde uykuya dalar sabahın 6'sında zangırdayarak uyanırsın. arkadaşların sana hasta gözüyle bakmaya başlar, unut yeaa sana kız mı yok olm sözünü duymaktan tiksinirsin. ne yediğin yemekten, ne soluduğun nefesten tad alırsın. intikam almak istersin, nasıl alacağını bilmeden pervasızca saldırırsın. saldırdıkça küçülür, küçüldükçe en dibe batarsın. iş bu paragraf aynı evde yaşayan ve terkedilen- aldatılan ilişki için yazılmıştır.
söz konusu her iki durumu da iliklerine kadar yaşamış bir adam olarak; zamanla azalacak, azalarak geçecektir diyorum. zamanı gelecek duyarsızlaşacaksınız.
birinci durum yeni sevgilini bulana kadar sürecek, yenisi bulununca unutulacaktır. ikinci durumda ise yenisini bulsanız da, 1-2 sene sürecek, süre zarfı sonunda kendiliğinden geçecektir.
aldığınız her nefes size birden eziyet haline gelmeye başlar, onunla beraber gittiğiniz yerlere istemeye istemeye gidip bir umut onu görmeyi umut edersiniz.
evinin önünden hızlı adımlarla geçip, korkak gözlerle penceresine bakıp, onun tesadüfen de olsa yüzünü görmeye çalışırsınız.
milyon defa telefonunu silip milyon defa sildiğiniz numarayı unutmaya çalışırsınız. unutmaya çalıştığınız numarayı milyon defa aramak ister ve milyon defa vazgeçersiniz.
ve birgün onu bir başkasının kolunda gördüğünüz zaman beyninizden vurulmuşa dönüp, zoraki gülümsersiniz ve arkanızdan kahkahalarla gülmemeleri için dua edersiniz...