Alışkanlıklar diye başlacağım cümleme.. Ama gün gelirki gerçekten çok seversiniz ve onsuz nefes alamayacağınızı düşünürsünüz ya hani işte öyle zamanlarda bir ömür sürer gider.
karşılıklı güven tam olarak sağlandığı ve diyologlar birbirini dinleyebilme üzerine kurulduğu için cevabına sahip sorudur. sevgi ve saygı zaten kendiliğinden geliyor böyle çiftlerde en önemli olan şey güven ve konuşabilmek / dinleyebilmek.
iki tarafın da birbirini tartarak karşı taraf konusunda bir şeylerden emin olduktan sonra bir şeyler yaşamaktan emin olmasıyla ilintilidir. işin flört kısmında rasyonel kafayla çok fazla ölçüp biçme demektir bu. sağlıklı mı bilmiyorum. keza bu ilerleyen zamanlarda büyük bir takıntıya, kolay kolay biriyle iletişim kuramamaya, kendini izole etmeye ve yalnızlaşmaya kadar gidiyor. o yüzden kısa süreli ilişkisi olan insanlar hep daha çok ilgimi çekmiş, imrendirmiştir beni. sonuç olarak takıntılı düşüncelerle birini daha yakınen tanımadan onu kafamda biçimlendirmek, yargılamak pek hoşuma gitmese de kurtulamadığım bir huy. oysa ben gönlünü har vurup harman savuran biri olmak isterdim. böylesine ürkek olmaktansa, kısa da sürse güzel şeyler yaşayacağım bir olasılığı elimin tersiyle itmek istemezdim. o yüzden uzun süreli ilişkiler yaşamış, kısa süreli ilişkiler inşa edemeyen insanlara çok imrenmeyin derim.
tam manasıyla kavuşulamayan , gizemli , aşk ve acı olan ilişkiler bir de içinde menfaat olan ilişkiler uzun sürer. iki tarafı birbirine bağlayan bağlar olmalıdır. ya sevdiklerinden kopamazlar ya da menfaatleri onu gerektiriyordur.
Bu konuda, herkesin, hepimizin söyleyeceği iki çift laf vardır elbette.
Erdemlerden dem vurarak, güven deriz, sadakat deriz, dürüstlük deriz, paylaşım deriz, Özlem deriz, aşk deriz...
Deriz de deriz, sıralarız.
Ama hepimizin söylemeye çalıştığı şeyi, üç cümleye sığdırmış dalai lama öğretisi.
"Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar,
Geri dönmeleri için kökler verin.
Ve yanınızda kalmaları için nedenler..."