bu başlığı açtığımda sürecin dibine kadar içindeydim. açtıktan yaklaşık 3-4 ay sonra ise bu süreçten tamamen kurtuldum. hatta 2 gün önce bana bu süreci yaşatan ilişkinin yıldönümüydü, ona bile çok takılıp, içlenmedim. bir süre sonra bu süreç bitecektir efendim, sabrınızı kaybetmeyiniz.
ilk önce boşlukta olma hissi verir insana, hayat anlamsızlaşır ve mutsuzluğun dibine vurulur. ama belli bir süre sonra alışılır artık kendinizi kötü hissetmezsiniz ve özgürlüğün veridiği mutluluğun tadını çıkarırsınız.
hele bir de yaşananlar her gece rüyanıza giriyorsa zordur, velhasılı hiç bir ilaç tedavi edemez, her iki bünyeye de zararı kesinken buna sebep olan şeyler aslında incir çekirdeği ebadındadır, belki de yaşanılması gerekenler yaşanmış, okunması gereken kitabında sonuna gelinmiştir, fakat o değerli kitap hiç bir zaman eski kitapların bulunduğu kitaplığa konamayacak kadar değerlidir, hiç bir kitap da o kitabın yerine konamayacak kadar değersizdir, akabinde karşılaşılacak herhangi bir yeni kitap eğer önceki kitapları sıradan fasiküllere koyabiliyorsa işte sıradaki kitap odur... vicdanı yaralar, kalbi incitir, kör kütük beden sallanır sonrasında.
depresif, çileli bir süreçtir. yıllarca sürebilir, mantıkla duygular çelişir, kişi içi boşaltılmış boş mukavva kutu gibi bir şey taşır kalp yerine. zaman içinde duygusuzlaşır ve acımasızlaşır, aşka ve insanlara olan güvenini kaybetmiştir artık.
cok zorlu bir surectir.eger cok seviyorsamiz her zamankinden fazla dusunursinuz,caresizlik icinde kivranirsiniz.zamanin aci aci gecmesini beklersiniz.yasiyor gibi yaparsiniz ama aslinda yasamassiniz.
çivi çiviyi söker mantığıyla harekete geçilmesi gereken durumdur. ama karşı taraftan önce davranılmalıdır çünkü eski sevgiliyi yeni sevgiliyle gördüğün anda ölmüşten beter oluncaktır o yüzden seri lütfen.
bol bol alkol ve sigara tüketiminden ötürü, hem maddi olarak, hem de fiziksel olarak çökmeyi gerektiren; insanı şizofrene bağlatan; geceleri bitmez, gündüzleri kısa kılan süreç.
hep taze yazılanları okuyacak değiliz ya, bir kere de tazesini yazalım. 4 gün oldu daha, mis gibi kokuyor.
illa ki sıkıntı yaşatacaktır, bu konuda herkes hemfikirdir. en siklemeyen insan bile aniden içine düştüğü bu boşluğu yadırgayacak, hayatının düzeninin aniden değişmesiyle biraz sarsılacaktır. ortada ağır bir acı çekme durumu olmak zorunda değil, ama bu boşluk ve getirileri olmak zorundadır. başka biriyle doldurma imkanınız bile olsa bu tam olarak mümkün değildir, o tabaktakiler bitecek.
tabii çoğu insan için acılı da bir süreçtir bu, genellikle bir şeyleri gözünde büyütüp fazlaca anlamlandıranlar için bu acı katlanarak artar. bu handikapı vaktiyle aşmış olduğumdan rahatım bu konuda, ki her zaman sıkıntıdaki insanlara önerdiğim yegane davranış "koy götüne" olduğundan kendim de bunu birinci elden başarıyla uyguluyorum. akıldan çıkarılmaması gereken şey, eğer saçmasalak bir insana takılıp yıllarınızı aptalca yemediyseniz o ilişkinin hatrı sayılır sıkıntılar neticesinde noktalandırılmak zorunda kaldığıdır. mantıklı bir nedene dayandırabildiğiniz durumlara karşı tahammülünüz çoğunlukla daha sağlam olacağından doğru hareketi yapmış olduğunuzu bilmek içinizi rahat tutmanıza çokça fayda sağlayacaktır. ama aptal aşık triplerine saplanıp kaldıysanız belediye bile kurtaramaz sizi.
ara ara zayıf düştüğünüz anlarda kancık gibi arkadan vurur bu süreç sizi, o anda işiniz will save tutturmanıza bakar. yani kendinize hakim olacaksınız sike sike, yoksa iyice işleri berbat etmeniz hiç zor değil. onla tanıştığınız güne kadar nasıl yaşadıysanız yine öyle yaşayacaksınız, illa ki bugünler de geçecek ve ömrünüzün kalanında farklı renklere bir şekilde yeniden sahip olacaksınız. bu esnada tutup da "kimbilir şimdi kimlerle tokuşuyordur" gibi arabesk bazlı düşünceleri de atın bir kenara, mal mısınız yani niye kendinize zorla işkence ediyorsunuz?
eğer dağınık bir hayat yaşıyorsanız**, muhtemelen bu süreçte yakın arkadaşlarınızla alabildiğine zamansız görüşmeler yaşayacak ve sıkı bir okul/iş programınız yoksa -hatta bazen olsa bile- uykunuzu darmadağın edeceksiniz. bunun kaçarı göçeri yok, o uyku piç olacak bir kere. gece sabaha kadar bilgisayar başında kalıp sabah "hadi uyuyayım" diyecek ve uyuyamayacaksınız, hele ki bu sabah yaşadığım üzere kaç gündür adamakıllı uyuyamayıp da en sonunda uyku çöktüğünde "birkaç saat ağız tadıyla uyuyayım bari" diye kıvrıldığınızda sanki biri sizden gizli şekilde eşe dosta "işte uyuyor, haydi telefonuna abanın" demişçesine telefonlar muhtelif nedenlerle üzerinize yağacak. zaten pamuk ipliğine bağlı olan uykunuz da bu şekilde piç edilecek, uykusuzluktan her yeriniz ağrısa bile uyuyamaz durumda mal gibi kalacaksınız orta yerde.
kız sulugözlüklerine prim vermeyin bu süreçte, zira ne deseniz bir boka yaramaz. ben yıllarca dedim, bir boka yaramadı çoğu. akıllanmaya niyeti olanda yarıyor yani bir tek, çoğu da sikko duygusallıkları matah bir şey sandığından kendisine hayrı olmadığı gibi sizi de çileden çıkarabilir ve aranızdaki arkadaşlığı fatality ile bitirmenize neden olabilir. erkekler halihazırda kafa dağıtmaya yöneldiğinden işleri daha kolaydır, gerçi bazıları hala aptallık derecesinde ezik hislerle yaşayıp bunu da insani erdemlere yorma salaklığında ısrarcı olduğundan onları da kız kategorisine paslayıp yakanızı kurtarmanız çok yerinde bir tercih olacaktır.
uzun lafın kısası, her şartta çok yıkıcı sonuçlara sahip olmak zorunda değildir bu süreç. eğer kendinize hakimseniz biraz sıkıntı çeker sonra hayatınıza eski rahatlığınızla devam edersiniz. aradaki farkı yaratan tek şey, elinizdeki sıkıntıya dair niyetinizin bu noktada ne olduğu. eğer rasyonel bir insansanız bu sınırlı miktardaki ek sıkıntıyı adabıyla çeker, kısa sürede geri toplanırsınız. ama adına "duygusallık" denerek makul gösterilmeye çalışılan, üstelik entelce iğrençliklerle süslenip püslenerek olması gereken insani erdemlere yamanmaya çalışanları pohpohlayan, insanın sahip olabileceği en yaygın ve büyük aptallıklardan birine sahipseniz büyüttükçe büyütürsünüz, sonra da "niye böyle" diye ağlar durursunuz. yapmayın diyebilirim ancak, ama yapacak kadar şuursuzsanız da geberin gidin yani bana ne. zerre acımıyorum böylelerine, naçizane önerim sizin de acımamanız yönünde olacaktır zira bu yersiz ağlaklıkta en ufak bir haklılık payı bile görüyorsanız, size zombie apocalypse esnasında ısırılıp taze taze infected statüsüne geçmekte olan, ve haliyle ömrünün son demlerine gelmiş insanlar gözüyle bakılmasına hazır olmanız gerekiyor. güçsüzlüğün, ezikliğin, ağlaklığın sürekli masalsı saçmalıklarla süslenip püslenerek afiyetle yedirildiği bir dünyada şu başlığın gördüğü rağbetin tek nedenisiniz, ayılın artık.
metafor olarak kullanılan arafın vucud bulmuş halidir.
şimdi bu süreçle en fazla dalga geçenler bu süreci yiyip bitirmiş tiplerdir çünkü o ara zaman bittikten sonra geçmişe dair pek bir şey kalmaz insanın kafasında asla yakınını kaybetmek gibi koymaz adama.acıtır ama öldürmez.
başarı, güç, irade .. vs hep bu zamanlarda dik durabildiğin ölçüde gelişir.öldürmez ama arkadaşlıkları, okulu, iş hayatın içten içe çürütür.
velhasıl kerim siklemeyin efendim, elbet bi can kurtaran teknesi filikasıyla sizi o derin sulardan kurtarıp başka bilinmezliklere götürecektir.
süresi; eski sevgilinin iç yüzünü ortaya çıkarmasına endeksli olabiliyor. aylarca süren süreç 5 saniyede bitebilir. sonrası malum; çalsın sazlar oynasın kızlar...
bir süre salya sümük gizli gizli takılırsın, geçirdiğin günlere, haftalara, aylara belkide yıllara yanarsın, sonra birşey hayata kaldığın yerden devam edersin.
uzun bir ilişkinin bitmesi tarafların arkadaşları için de oldukça moral bozucu ve üzücüdür. ayrılan şahıs tüm gün kafa siker. saçma sapan fikirler söyler. alınganlaşır. bi triplere girer anlayacağınız.
o kadar uzundur ki, ondan önce nasıl yaşadığını bile unutmuşsundur. depresyona girmek demek kelimenin tam anlamıyla bu süreçtir işte. ayrılık acısını dibine kadar yaşayıp o acıyı tüketmek lazım. hala seviyorsan ve sana yaptıklarını hazmedemiyorsan ustanın dediği gibi; "ölüm gibi bir şeydir"
bekle dedi gitti
ben beklemedim, o da gelmedi...
ölüm gibi bir sey oldu
ama kimse ölmedi...