dün bilgisayar başındayken öyle bir geçerki adlı dizinin bir kısmına kulak misafiri oldum. osman adlı kişinin büyümüş hali şunları söylüyordu; (hatırladığım kadarıyla) büyükler dünyanın kirlenmiş halinden kurtulmak için ufak çocuğa sarılırlar çünkü temizliği onda hissederler. çocuklar büyüdüğünde ise bu seferde kendileri sarılacak başka çocuk ararlar. gibi...
çoçukken babanın işten geldikten sonra yaptığı hareket.anahtar sesi geldiğinde hemen kapıya koşulur daha baba kapıyı açmadan minik ellerle kapıya asılır.ve gelen babadır.hemen sarılırsınız babanıza.hani bana öpücük diyen babayı öpücüklere boğarsınız.sonra kucağında oturma odasına kadar gidersiniz tıngır mıngır.giderken o gün neler yapıldığı uzun uzun anlatılır babaya.zaten yorgun olan babacık kızının hevesini kırmamak için sabırla ve merakla dinler olanları.arada bir de yorum yapar.küçük kıza hak verir.babalar candır can.seviliyorsun babacık.*
ne kadar yorgun olursan ol veya ne kadar canın çıkarsa çıksın kapıdan girip kızını kucağına aldığında gün içerisinde yaşadığın her türlü olumsuzluk biter gider. evladının sıcacık gülüşü her şeye değer. onu öpersin koklarsın oyunlar oynarsın. anlatılmaz yaşanır.
saflığa sığınmaktır, koşulsuz mutluluğa dokunmaktır, onun dünyadan bihaberliğine ortak olmaktır, "o" olmaktır. hele bir de göz göze gelinen an yok mu... tanımlara sığmayandır.