uludağ sözlük için daha çok ''uzun entry yazmaya çekinmek''tir bu durum. çünkü eğer yazdığınız uzun entry'de aşk, seks, futboldan bahsetmiyorsanız, emeğiniz karşılığını alamazsınız. okunmazsınız.
çok kötü bir durumdur. sık sık başıma gelmekte. hayır, baştan "amaann kim yazacak boşver" desem neyse. bazen bildiğin yarılıyorum konuyu, ordan sonra vazgeçiyorum. sildikten sonra da sildiğime pişman oluyorum. pişmanlıklar silsilesi oluşuyor anlayacağınız. o kadar uzun entryyi zaten kimse okumazdı diye kendimi teselli etmeye çalışıyorum ama sonra belki de çok kişiyi bilgilendirecektim vazgeçerek onların hakkına girdim diye kederleniyorum. dersanede öğretmen derdi zamanında, "en doğru tercih, ilk tercihtir" diye. çok doğru. ikinci bir karara ne gerek var ki? salak mısın sen? birinci kararın da yeterince iyi olmasaydı zaten böyle bir karar almazdın, uygulamazdın. ne gerek var vazgeçmeye? hem de ne için? üşeniyosun. halbuki üşenip vazgeçmesen bu mevzu daha az vaktini alacak. yazacaksın, bitecek. sürsün sürsün 10 dakika sürsün. ama yazmaktan vazgeçince, yukarda bahsettiğim şeyleri düşünüyorsun. hep aklında, fikrinde, zikrinde o konu. pişman olup yeniden yazmaya başladığım bile oldu düşünün.
neyse, uzatmayayım. sonuç olarak; uzun entry yazmaya üşenmek doğal bir durum. kendi adıma konuşayım, ben öyle uzun uzadıya yazamam...