Boş teneke çok ses çıkarır lafına istinaden sözlükteki en boş eylem. Düşünebilme süresi yarım nanosaniye olan klavye müsvetteleri kullanır genelde bu eylemi.
Sözlüğün Mesut Yılmaz'larıdır bunlar. Laf gevelemeyle öğretmenine ödev yapmama mazeretleriyle ilkokulda tanışmış, uzun cümleler kurup kızlara hava yapacam diye lisede ustalaşmıştır. Ergenliğin sonraki dönemlerinde ve iş hayatlarında ise çevresindeki insanlara dolu gözükmek amacıyla boş konuşma/uzun cümle kurma alanında master'a girişmişlerdir. (bkz: master degree)!
Bu insan güruhları için, bir anlamı, bir ifadeyi veya duyguyu 500 milyon saatte anlatmak onlara ayrı bir hava katar, karşısındaki kişiyi daha çok etkilediği zannederler.
Uzun entry girmeyi kendine görev edinmiş ebleh beyanatı :
A harfi denince aklıma sonbahar gelir, son baharda düşen yaprakları düşününce o harf belirir bir anda..
Bir gün malezyadayım, mevsimlerden ne tahmin edin? elbette son bahar.. Malezya deyince aklıma geldi, geçende ansiklopediyi açtım ne yazsa beğenirsiniz? "2006 sayımlarına göre Malezya'nın nüfusu 26,640,000'dir.Bunların 5.44 Milyonu Doğu Malezya ve 21.2 milyonu Batı Malezya'da yaşamaktadır. Malezya'da yıllık nüfus artış hızı 2.4%'dür.15 yaşın altındaki insan sayısı toplam halkın 34%'üdür. Halkın 50.4%'si Malay, 23.7%'ü Çinli, 11%'i Yerli, 7.1%'i Hint ve 7.8%'i diğer etnik gruplardır. Malezya Güneydoğu Asya ülkeleri içerisinde yıllık kalkınma oranı en fazla olan ülkelerden biridir. Malezya, ekonomik açıdan kendi kendine yeterlidir. Enflasyonu düşük, güçlü bir sermaye yatırımına sâhip ekonomisi, sürekli gelişme içerisindedir.işşizlik oranı % 7 civarındadır. Önceleri kauçuk ve kalay'a bağlı kalan ekonomisi, 1980 yılından sonra daha başka alanlara da sarkmıştır.Serbest dış alım ve hür teşebbüsün tesirindeki ekonomi 1980 yılında % 8,5 luk artış hızı göstermiştir.Kişi başına düşen milli gelir 2000 dolardır. Yıllık milli hasılanın % 18 ini imalatçılık , % 23ünü tarım, % 4'ünü de madencilik teşkil eder.
En önemli ürünleri kauçuk, hindistancevizi, pirinç, muz, patates, ananas, hurma, mısır, çay, tütün'dür. Orman ürünleri bakımından oldukça zengin olup, özellikle kerestesi çok makbuldür.
Maden bakımından da zengin bir ülke olan Malezya, kalay üretiminde dünya birincisi olup, dünya kalay üretiminin % 70'ini karşılar. Diğer önemli madenleri demir, boksit, petrol, manganez, altın, tungsten ve titandır. Sanayide Güneydoğu Asya ülkeleri arasında ileri bir seviyededir. Başlıca ihracatı kalay, kauçuk, demir filizi, boksit, kereste, teneke kutu ve palmiye yağıdır.Dışarıdan makina, kimyevi maddeler, teknik araç ve gereçler almaktadır.Balıkçılık ve turizm önemli gelir kaynaklarıdır. 2006 sayımlarına göre Malezya'nın nüfusu 26,640,000'dir.Bunların 5.44 Milyonu Doğu Malezya ve 21.2 milyonu Batı Malezya'da yaşamaktadır. Malezya'da yıllık nüfus artış hızı 2.4%'dür.15 yaşın altındaki insan sayısı toplam halkın 34%'üdür. Halkın 50.4%'si Malay, 23.7%'ü Çinli, 11%'i Yerli, 7.1%'i Hint ve 7.8%'i diğer etnik gruplardır. Malezya Güneydoğu Asya ülkeleri içerisinde yıllık kalkınma oranı en fazla olan ülkelerden biridir. Malezya, ekonomik açıdan kendi kendine yeterlidir. Enflasyonu düşük, güçlü bir sermaye yatırımına sâhip ekonomisi, sürekli gelişme içerisindedir.işşizlik oranı % 7 civarındadır. Önceleri kauçuk ve kalay'a bağlı kalan ekonomisi, 1980 yılından sonra daha başka alanlara da sarkmıştır.Serbest dış alım ve hür teşebbüsün tesirindeki ekonomi 1980 yılında % 8,5 luk artış hızı göstermiştir.Kişi başına düşen milli gelir 2000 dolardır. Yıllık milli hasılanın % 18 ini imalatçılık , % 23ünü tarım, % 4'ünü de madencilik teşkil eder.
En önemli ürünleri kauçuk, hindistancevizi, pirinç, muz, patates, ananas, hurma, mısır, çay, tütün'dür. Orman ürünleri bakımından oldukça zengin olup, özellikle kerestesi çok makbuldür.
Maden bakımından da zengin bir ülke olan Malezya, kalay üretiminde dünya birincisi olup, dünya kalay üretiminin % 70'ini karşılar. Diğer önemli madenleri demir, boksit, petrol, manganez, altın, tungsten ve titandır. Sanayide Güneydoğu Asya ülkeleri arasında ileri bir seviyededir. Başlıca ihracatı kalay, kauçuk, demir filizi, boksit, kereste, teneke kutu ve palmiye yağıdır.Dışarıdan makina, kimyevi maddeler, teknik araç ve gereçler almaktadır.Balıkçılık ve turizm önemli gelir kaynaklarıdır. 2006 sayımlarına göre Malezya'nın nüfusu 26,640,000'dir.Bunların 5.44 Milyonu Doğu Malezya ve 21.2 milyonu Batı Malezya'da yaşamaktadır. Malezya'da yıllık nüfus artış hızı 2.4%'dür.15 yaşın altındaki insan sayısı toplam halkın 34%'üdür. Halkın 50.4%'si Malay, 23.7%'ü Çinli, 11%'i Yerli, 7.1%'i Hint ve 7.8%'i diğer etnik gruplardır. Malezya Güneydoğu Asya ülkeleri içerisinde yıllık kalkınma oranı en fazla olan ülkelerden biridir. Malezya, ekonomik açıdan kendi kendine yeterlidir. Enflasyonu düşük, güçlü bir sermaye yatırımına sâhip ekonomisi, sürekli gelişme içerisindedir.işşizlik oranı % 7 civarındadır. Önceleri kauçuk ve kalay'a bağlı kalan ekonomisi, 1980 yılından sonra daha başka alanlara da sarkmıştır.Serbest dış alım ve hür teşebbüsün tesirindeki ekonomi 1980 yılında % 8,5 luk artış hızı göstermiştir.Kişi başına düşen milli gelir 2000 dolardır. Yıllık milli hasılanın % 18 ini imalatçılık , % 23ünü tarım, % 4'ünü de madencilik teşkil eder.
En önemli ürünleri kauçuk, hindistancevizi, pirinç, muz, patates, ananas, hurma, mısır, çay, tütün'dür. Orman ürünleri bakımından oldukça zengin olup, özellikle kerestesi çok makbuldür.
Maden bakımından da zengin bir ülke olan Malezya, kalay üretiminde dünya birincisi olup, dünya kalay üretiminin % 70'ini karşılar. Diğer önemli madenleri demir, boksit, petrol, manganez, altın, tungsten ve titandır. Sanayide Güneydoğu Asya ülkeleri arasında ileri bir seviyededir. Başlıca ihracatı kalay, kauçuk, demir filizi, boksit, kereste, teneke kutu ve palmiye yağıdır.Dışarıdan makina, kimyevi maddeler, teknik araç ve gereçler almaktadır.Balıkçılık ve turizm önemli gelir kaynaklarıdır."
şok oldum birden, ben malezyayı böyle mi bilirdim? gerçekten kendimi çok kötü hissettim, en son bu duyguyu yaşadığımda arkadaşa sibirya hakkında bir kaç bilgi veriyordum, gerçekten çok kötüydü o anımda, sibiryanın etimolojisini beni dinlemeyen arkadaşıma aktarmak için yanıp tutuşuyordum, dedim ki : "sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler. Saysız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında Sibir adı görülür. 13. yy.'da iranlı yazarların eserlerinde "Sebur" olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz. sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler. Saysız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında Sibir adı görülür. 13. yy.'da iranlı yazarların eserlerinde "Sebur" olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz. sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler. Saysız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında Sibir adı görülür. 13. yy.'da iranlı yazarların eserlerinde "Sebur" olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz. sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler. Saysız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında Sibir adı görülür. 13. yy.'da iranlı yazarların eserlerinde "Sebur" olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz. sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler. Saysız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında Sibir adı görülür. 13. yy.'da iranlı yazarların eserlerinde "Sebur" olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz."
Kendimden öyle geçmişim ki, gözleirm kapalı ağzımdan salya saçılıyor, bir de baktım ki kaçmış gitmiş sığır.. Oyyşş...
Aaa ne diyorduk? evet A harfi, bak cümle başında gene kullanmışım. Çok severim bu A harfini, özellikle sonbahar ile birlikte düşündüğümde.. karizmasından doyum olmaz.. (ismi A harfi ile başlayan sözlük kızlarına selamlar)
Edit(Düzenleme anlamında kullanıyorum bu kelimeyi, daha havalı) : + oy önemli değil, maksat duygu paylaşımı (:dil çıkaran smiley), çok öptüm kibbyee
kendini ifade edemeyen yazarların işidir.
lafı dolandırır dururlar.
okunmazlar da.
sadece duygusal boşalım sağlar yazmak.
duygusal mastürbasyon da denebilir.
neyse çok uzattım.
neden kısa entry yazamıyorum diye kendime sorup duruyorum. sanırım "türkiye şartları" beni böyle yazmaya zorluyor. entryde öncelikle belirlenen sorunda yanlış yorumların neden yanlış olduğunu kanıtlar göstererek trollerin itiraz edemeyeceği kadar basitleştirerek anlayabileceği düzeye indirmek zorunda kalıyorum. sonra durumu tespit ediyorum. ve sonra kendi fikirlerimi, ardından da çözümü savunuyorum. bunların hepsini yapmak çok zaman alıyor.
gelişememiş bir ülke de sorunun ne olduğunu farketmeden, araştırmadan, bilmeden yanlış yargılara varan insanların yanlış tespitlerini düzeltmek ve doğru tespiti yapmanız gerekiyor. oysa herkes sorunları bilse ve farklı tespitler yapmasa çözüme yönelip zamanımızı daha verimli harcayacağız. karışık konularda farklı tespitleri anlarım ama bir konuda biri ak biri kara denmesini anlayamıyorum.
mesela dağdan bir kaya köye doğru yuvarlanmış geliyor. biz o dağdan mı geldi, o dağ değil de tepe mi, gelen kartopu mu, köye kadar gelebilir mi ve bunun gibi şeyleri tartışıyoruz. görüneni söylemiyoruz. orda bir dağ var ve gelen bir kaya var. bunu tespit edip duracağımıza önüne neler koyabiliriz de köyü kurtarırız demiyoruz. yoruyorsunuz beni...
bugün farkettim. uzun entry girince rahat rahat bolca küfrediyorsunuz kimse okumadığı için farketmiyor. okumaya değer deyip okuyanlar ise zaten yazdığınızı hoş karşılıyor.
bir başka avantajı da başka sözlüğe geçtiğinizde yazarlığınız hemen kabul ediliyor.
gırgır şamata konularında girilen bir entry ise küfür sebebidir. merak ederim x kişisinin giydiği slim mayo ya da y kişisinin z kişisiyle konuşurken amuda kalkması hakkında nasıl paragraflarca yazılar yazılır? bilgi içerikli giriler canımı yesin.
hayal gücü zengin yazar belirtisidir zira bir nefeslik entry demek bir nefeslik düşünce demektir ve bunu da kaliteli yazarlar kendine yediremeyip bir yığın imla hatasını da beraberinde getirecek olan, başı ile sonu arasında her ne kadar anlam ve ilgi yönünden pek bir alaka olmasa da belli bir düşüncenin daha iyi anlaşılmasını sağlayan kaliteli yazarlığın alameti sayılabilecek eylemdir.
kimsenin okumayacağı entryler girmektir. bazen tek bir entry için saatlerce uğraşır, girmekte olduğunuz entryi güçlendirmek için diğer kaynaklardan yararlanır, kitaplar karıştırır, sonra da boşu boşuna oturup oy almayı beklersiniz. okumaz ki kimse.
zordur efendim uzun entry kasmak.. klavyeyle bütünleşirsin bi an aklında bide hayal gücünü devreye sokarsın böyle ışıklar gelir gider felan...
hayal gücün, parmakların ve klavye aynı anda işler o zaman. ama normalde düşündüğünden daha yavaş moda alırsın hayal gücünü.. yazmak o kadar kolay değil efendim.. hayal gücündeki mehmet hiperaktif çıkarsa boku yersin lan dur bi cümleyi bitiriyim dersin eğer sıkı çalışıyorsa aklın onuda durdurursun...
zordur uzun entry kasmak..
sözlükte makale yazmak gibidir de denilebilir, kitap okur gibi okunası entryleri ile dikkat çeken, yazma konusunda üstat kişilerin düşüncelerinden faydalanmamızı sağlayandır, yapılmaya devam edilsindir.
Okunmıyacağını bile bile yapılan amelelik. Kompozisyon derslerinden yeteri kadar bilgi öğrenememiş bünyenin eğilimli olduğu hareket. Önemli olan azla çoğu anlatabilmektir.
cok zor is oncellikle akıcı olması gerekir eger oyle olmazsa giri bosa gider cunku bunu okuyan yazar ve misafir "lan o kadar okudum bi b.k yok" psikolojisi ile giriyi yarı da bırakır yani riskli olaydır lakin yazar kendini tatmin etmis klavye bosalmasını saglamıstır.
caylak olanlar icin bir nevi zorunluluktur. başlıklar önünüzde sıralanır gider. ama sizin tek düşünceniz kabul edilecek uzunlukta, bilgi içeren, formata uygun bir entry girmektir. ankete katılamaz ya da düşüncenizi iki kelimeyle özetleyemezsiniz. yaz babam yaz durumudur.