uzayda Yaşam Hakkında Bilmediğiniz 20 Şey sizin için derlenmiştir.
1. Neredeyse tüm astronotlar, kulaklarından gelen kafa karıştırıcı bilgiler sebebiyle uzay tutması denilen durumu yaşarlar. Bulantının yanında baş ağrısı ve kendi uzuvlarını işaret edememe gibi semptomlar da görülür.
2. Bunlar en az kafa yormanız gereken şeylerdir. Ağırlıksızlık durumunda sıvılar yukarı doğru gider ve burun tıkanıklığı, yüz şişmesi gibi durumlara sebep olur. Kemikler kalsiyum kaybeder, böbrek taşı oluşur, kas atrofisi, bağırsak yavaşlaması ve kalp küçülmesi gibi sorunlar yaşanır.
3. Yer çekiminin olmadığı yerde omurganıza uygulanan baskının azalması, çoğu uzay yolcularının boylarının uzamasını sağlamıştır.
4. Hamilelikleri sırasında fetüslerinin iç kulakları gelişirken uzaya gönderilen laboratuvar fareleri kafası güzel yavrular doğuruyor.
5. Uzayda doğum yapan bir insan henüz olmadığından tüm bunlar hayal gücümüze kalmış durumda.
6. 2001de yapılan bir araştırmaya göre yeryüzünde horlayan astronotlar, uzayda sessizce uyuyor.
7. Günde 16 gün doğumuna şahir olmak, günlük ritimlerini ciddi anlamda bozuyor.
8. Uzay mekiğindeki iş gününün başlamasıyla Houstondaki görev kontrol merkezi, çoğunlukla akıllarında belli bir astronotu bulundurarak uygun bir uyanma müziği seçiyor. Sürekli iş yapmayı gerektiren ve eğlenceye pek vakit ayrılmayan Uluslararası Uzay istasyonlarında mürettebat alarm ziline uyanıyor.
9. Üzerinizde bir takım yokken uzay vakumuna maruz kalırsanız nefesinizi tutmayın. Ani basınç düşmesi ciğerlerinizin patlamasına sebep olabilir.
10. Ayrıca dilde, burunda ve gözlerde bulunan su da kaynayıp buharlaşabilir. 1965 senesinde bu olay yaşandı. NASA deneyi sırasında bir uzay takımı işlevini yerine getirmeyince teste giden astronot 15 saniye boyunca vakuma maruz kaldı.
11. Ancak Hollywoodda gösterilenin aksine patlamazsınız. Kanda oksijen eksikliği sizi öldürecek olan şeydir. Ancak bu da yaklaşık 2 dakika alır.
12. Richard Bransonın uzay turizm şirketi Virgin Galacticin, göğsünde silikon olan kadınları patlayabilir korkusuyla yolculuklara dâhil etmeme olasılığını göz önünde bulundurdukları belirtildi.
13. John Glenn yemeklerini güçlükle yutabiliyordu ancak bunun sebebi yer çekiminin olmaması değildi. ilk astronotlar yarı-sıvı lapa, yemek küpleri ve kuru yemeklerini alüminyum tüplerden yiyorlardı.
14. Bugün astronotlar yemeklerini sıvı biber ve tuzla tatlandırabiliyorlar. Toz baharatsa burnun gıdıklanmasına ve hava deliklerinin tıkanmasına sebep oluyor.
15. Uzay mekiklerindeki ve Uluslararası Uzay istasyonundaki o hava delikleri kayıp eşyaları bir araya getiriyor. Bir yerlere monte edilmeden etrafta uçan her şeyi bu havalandırmalar yutuyor.
16. Mekik konsolu, astronotların tuvalet oturaklarının tam ortasında bulunması gerektiğini öngörür. Mekikte bulunan tuvaletin sahte versiyonuyla da kendilerini nasıl pozisyonlandırmaları gerektiği anlatılır.
17. NASA uzay takımlarının içine bir tuvalet yerleştirmeye çalıştı ancak daha sonra bu uğraşından vazgeçerek herkese lazımlık bezi dağıttı.
18. Uzaydan dönen astronotlar, dünyaya gelişlerinin hemen ardından kolları ve bacaklarını hareket ettirmede zorluk çektiklerini anlattı. Bu yüzden de yere inişe ikinci doğum adı veriliyor.
19. Ancak uzun süreli kozmonotlar, yeryüzündeki yaşama tekrar alışabilmenin en zor tarafının bir şeyleri bıraktığınızda yere düşmeleri olduğunu söylüyor.
20. On sekiz kişi uzay görevleri sırasında öldü, ancak bunların hiçbiri uzayda ölmedi. Ya uzaya gidiyorlardı ya da uzaydan dönüyorlardı.
enteresan bir yer. içindeyiz. bırak biz insanları, dünya yok olsa, bu durum uzay için, vücudumuzda bir kol kılının yok olması gibi bir şey bile değil, sanki sadece bir dna'mızın kaybolması gibi. öyle böyle büyük değil, ve biz içindeyiz. ucunu, sonunu bilen yok henüz. gerçekten çok enteresan. nasıl bir yerdeyiz.
popüler bilimin anlayabilmemiz adına iki boyutlu olarak bizlere sunduğu "düzlem". halbuki uzay bildiğimiz üzere özünde üç boyutludur. sorun şu ki üç boyutlu uzayın içerisinde yer alan üç boyutlu bir kütlenin o üç boyutlu uzayı nasıl deforme ettiğinin görsel ifadesi ne yazık ki hayal edilemediği için üç boyutlu bir şekil ile gösterilemiyor. örneğin boyutlu bir topu hayalimizde bükebilmek mümkün iken o topun bulunduğu üç boyutlu uzayın bükülmesini hayal etmek mümkün olmuyor. normal bir kütlede hal böyle iken bir karadeliğe sebep olan bir kütlenin bu "düzlemi" tekilliğe bükmesi hayalin ötesinin de ötesine geçiyor.
burada özellikle "düzlem" ifadesini tırnak içine aldım çünkü iki boyutlu uzay bir alan iken üç boyutlu uzay için hacim ifadesini kullanıyoruz fakat hacim dediğimiz şey zaten uzayın içerisinde yer alan bir bölgeyi temsil ediyor. yine de "uzayın genişlemesi" (boşluğun içinde genişlediğini ya da durmadan kendini yani kendi hacmini yarattığını kabul ediyoruz) gibi bir gerçek söz konusu olduğundan "uzayın hacmi genişlemeye devam ediyor" gibi bir ifade kullanıyoruz. uzayın hacminin neyin içinde genişlediği konusu ise elbette klasik tartışmalardan biri. bilimsel anlamda "uzayın dışı" diye bir tanım yok çünkü uzay zaten her an kendi kendini yaratan konumunda olarak kabul ediliyor. bu noktadan sonra ileriye gidersek işin içine felsefe de girmeye başlıyor. varlık ve yokluk gibi kavramlar ile iş içinden iyice çıkılmaz bir hale dönüşüyor. bilimsel kanıtlar ve teoriler ise henüz evrenin kendisinden öteye geçebilmiş değil bu yüzden bu konu felsefi anlamda tartışmaya daha yatkın bir konu deyip geçmek daha uygun olur.
ilki klasik iki boyutlu uzay iken ikincisi gerçeğe daha yakın olan bir görseldir fakat yine de tam anlamıyla gerçek uzayın kendisi değildir. dediğim gibi gerçek uzay henüz hayal edilmesi güç bir şey fakat tüm bunları açıklığa kavuşturduğumuz gün evrende var olması muhtemel uzaylıların ezkaza gördüklerinde taşak geçeceği bu iki boyutlu görsellerden de kurtulmuş olacağız. yine de şimdilik bu tip görsellerle onu anlamaya çalışmak elbette önemli.
anlık olayları takıntı yapıp morali bozuk gezenlerin gözlemlemesi gereken yer, feza. uzay ile alakalı mesleği olan herkes istisnasız keyifli insanlar. sadece bilim adamı olmanız gerekmiyor, burçlarla kafayı bozmuş astrologlar için de geçerli.
Uzay heryerdir yaşamın tamamındadır, parmak aralarından saçımızın arasındaki zerre aralıklara kadar.
Düşünün ki petronas kulesini, buradaki uzay mekanı terkederse büyüklüğü sadece pirinç tanesi kadar, fakat ağırlığı milyonlarca ton olacaktır.
Uzay boşluk değildir, varlığa şekil veren mutlak hakimdir.