yakından bakamamaktır, platonik aşkın doruk noktasıdır, bunu yaşamak büyük keyiftir, senin için bir masal perisi gibidir. acı ile tatlı karışık güzel bir duygudur. (sadece sevgiliye olan aşk söz konusu değildir, ulaşılamayanlar söz konusudur.)
bakıyorum. baktıklarımı anlamaya çalışıyorum, başaramıyorum.
zaman zaman geri tepip duruyor çürütmeye çalıştığım bütün fikirler. küf kokusu genzimi yakıyor, nefes alamıyorum. içine girdiğim hesaplaşmalardan bir türlü kazançla çıkamıyorum. her şey dengesiz. terazi bir doğru tartsa bir yanlış tartıyor. kendime sorduğum soruların ardı arkası kesilmiyor ya, en önemli olanı; neden.
bu nefretin nedeni ne mesela? ya da ortada olanların ne kadar boş olduğunu görmemenin nedeni?
evet birileri tartışmak, birileri savunmak, birileri anlatmak zorunda. ama böyle değil. bu şekilde değil.
bazı insanlar vardır, konuşmalarıyla sizi öyle etkiler, öyle derin bir yolculuğa çıkarır ve öyle mükemmel bir bilgi hazinesine sokar ki muhabbetiniz hiç bitmesin istersiniz. biliyorum; hepiniz biliyorsunuz bu duyguyu. o size farkında olmadıklarınızı, bilmediklerinizi ya da yanlış bildiklerinizi gösterirken sanki rahatlarsınız, nereden geldiği belli olmayan bir huzurla dolarsınız. ve işin önemli tarafı sizin düşündüğünüzün aksi bir şey anlatıyordur o esnada size. yine de hayran kalırsınız.
anladım; ben hayalim, siz gerçek.
romantik belki de.
belki de fazla iyimser ya da kötünün de kötüsü kötümser.
çarkların arasında kalmaktan feryat edenlerin, her biri kocaman bir çark olmuş.
farkında değilsiniz.
birbirini ezmeye, yok etmeye çalışan bir toplum dünya.
sanırım haklısınız, sanırım sorun bende.
gidiyorum olmuyor, kalıyorum duramıyorum.
birbirine nefret besleyen yüzlerce insan sadece gördüğüm. sürekli değişiyormuş gibi görünen mahlasların her ortaya çıkışında midem daha da kalkıyor.