Aklına geldiğinde boğazın kitlenir, anlatmak istersin ama hangi kelimeyi seçeceğine karar veremezsin. Atlayıp gideyim yanına dersin ama olmaz bir engel çıkar gidemezsin. Yanına varsam sıkı sıkı sarılırım asla bırakmam dersin, hayallere dalarsın. Sonra bi uyanmışsın derse geçkalıyosun. .D
kollarının arasında kayboluşunu izlemek istersin ama kollarını açtığınla kalırsın. evdeki her şey o mis kokulu sevgiliye dair bir şeyler çağrıştırmaktadır. bardağı, diş fırçası, hatta son gelişine ait olan, mel'un bilet görevlisinin bir cüretle yarısını yırttığı uçak bileti evin içinde salınmaya devam etmektedir, kendi gibi. yarı açık salon kapısına bakarsın, sanki o küçük adımlarıyla içeriye fıtı fıtı girecekmiş gibi. fotolarından, dolabın içinde kendininkilerle harmanlanmış kıyafetlerinden falan bahsetmiyorum bile.
gece kendinle baş başa kaldığında, o sessizlik yetmiyormuş gibi bir de gözlerini kapatırsın ki sevdiceğin gözünde canlanabilsin. geçirilen en güzel anlar olmasına gerek yok, televizyonun karşısında mandalina yerkenki görüntüsü bile gelse o kalp fırlar dışarı. evet senindir o, evet her şeye değer, evet onunla geçirmek istiyorsun ömrünü ve evet sonuna kadar bekleyeceksindir, cidden değişmezdir bunlar ama 1000 km ötededir o an. bitti. öpmek yok, dokunmak yok, kalp ağrısı var, dünyanın en kuvvetli yapıştırıcısıyla desteklenmiş sabır taşı var. balyoz iner. işte o an "sol kolunu temelli alacağız ama bu gece sabah 06:00'a kadar yanında yatacak, fizik kurallarını düşünme sen, onu biz hallederiz" deseler, kendin çıkarır verirsin o kolu.
Onu düşünerek geceleri içinizde fırtınalar kopar, bağırıp çağırmak istersiniz , belki de bir iki damla yaş akıtmak, ama yoktur işte uzaktır. Bir iki lanet kelimeye sığar koca aşkınız, yüreğinizi dağların bile kabullenemeyeği büyüklükte ki aşka emanet etmişsinizdir ama o iki lanet kelime size herşeyi anlatırım ben havası güder. Seni özledim. işte bu iki kelime kadar basittir ifadeniz ama bir o kadar da karmaşıktır anlatamadığınız duygularınız; ; özlemin karmaşası.
bazen onu düşünerek birden sarılma eyleminin içinde buldurur bana kendimi. evet saçma gibidir ama öyle seversin ki aklına gelince sıkarsın kollarını sarılıyormuşçasına. ama hemen ardından anlarsın ki aslında havaya sarılmışsın.
bazen 1000 km ötede varlığını hissedersiniz, deli gibi seversiniz;
bazen 10 adım ötede olur hissedemezsiniz ama yine de deli gibi seversiniz...
kıymetini bilmek gerek her An'ın...
her parçayı ona adamaya neden olur. özledim kelimesini ağzına alıp söyleyemezsin. anca yazarsın sağa sola kendini avutursun çünkü itiraf etmek zor gelir. geceleri uykular haram olur, gündüzleri uykun olsa bile sarhoş gibi kafayla dolanırsın, yaptığın işlerden keyif almazsın, gülmek istemezsin, kabuğunda yaşamak sana en iyisi gelir. kendini kandırırsın sürekli yaptığın başka bir şey değildir. istediğin kadar karnına ağrılar girsin, istediğin kadar inkar et, kendine itiraf etme, özlemişsindir işte ama diyemezsin gururundan. içersin dertli başım diye diye. çünkü elden ve gönülden gelen başka bir şey yoktur.
bazen bir şiir, bazen bir şarkıdır onu size hatırlatan. kimi zaman herşey kimi zamanda sebep yokken birden akla düşüverir. uzaktaki sevgiliyi özlemek aslında hiç uzaklaşmamaktır. o hep kalbinizdedir. taaa içinizde.
hep yanımdasın, benimlesin diye yalanlar atarsın. yanında değil kilometrelerce uzaktadır. dokunmak istediğinde dokunamazsın. kokusuna hasret kaldığında koklayamazsın. kalbinde bıraktığı sızı tesellin olur. sevdiğini bilmen mutluluğundur.
gece gece akla gelendir. özlenendir. uzakta olduğundan acı verendir. yanan sigaranın sebebidir. en azından gözden uzak olandır. gönülden ırak olmasından daha iyidir.
aradaki mesafeden kaynaklanan bir sorundur bu. hastalık derecesinde insanı bunaltır, mayhoşlaştırır. saçlarının kokusunin hayali ile geçer her anınız. "saçlarının kokusunun hayali ne lan?" diye tepki vermeyiniz efendim, dedim ya, hasatalıklı bir ruh haline bürününür insan, ne dediğini bilemez.