uzaklara gitmek

    42.
  1. 25.
  2. Kesinlikle ihtiyacım olan eylemdir.

    Şöyle Fas’a, Japonya’ya, italya’ya, Mısır’a.
    9 ...
  3. 29.
  4. O zaman üstad-ı azam martin heidegger ne demiş dinleyelim:

    insan, daima uzaklara özgüdür. hep kendinden başka yerdedir.
    10 ...
  5. 46.
  6. tıpkı uzaklara bakmak gibidir, ama bu sefer eyleme dönüşmüş hali veya dönüşmek istemek halidir. yakınında olmayan bir hikayesi vardır. kim bilir belki de kendi "benliği" dahi yakınında değildir. fiili olarak da özellikle yaz aylarında bir yerlere gitmek bünyeye iyi gelebilir.
    10 ...
  7. 6.
  8. kendi'nin yakınına gitmektir.

    ülkeler terk etsen, firarın kaç cm?
    6 ...
  9. 5.
  10. tam vira demir deyip demir alinirken limana söyle bir göz atıldığında vazgecilip demiri yerinde oynatmamakla karar vermekle kaduk olacak hadisedir.

    hani milyarder filminde diyordu ya piyangocu mahmut hoca mesudiyeli mesut efendiye 'peki kacacaksin, peki mesut bey kendinden kacabilecek misin?' mesut bey ise 'bilmiyorum' diyordu.

    aklıma simyacinin santiago'nun babasinin sözleri düstü nedense dünyayi dolasip eninde sonunda geri döneceksin mealine geliyordu.

    sahi ya bavullar toplanmış biletler alınmış bilinmiz yerlere pusula nereyi gösterirse denerek yola ciktiğinizda nasil ki miknatis demiri ceker siz de yola ciktiğiniz yere mevkiye geri dönmez misiniz?

    belki de kulaklarinizda cinlayan if you go away'dir.

    ama bütün bunlara rağmen hödüklüğün başat oldugu bir toplumda, hödük bir çağın hödükçe yaşam sartlarında yasamak kişiyi ciddi anlamda azar azar damla damla tüketir.

    yudum yudum ölümün en feci hali hastalık kanser ise birakip kaçilmak istenen yer kanserlesmiştir artik.

    hiç bir tatlığı olmayan olan tatliliklarin ise egzos dumani gibi sizi boğum boğum boğduğu diyarlardan gitmek gerekir ama nereye?

    nereye gitmek gerekir?

    insan gittiğinde sadece yer mekan ve ad değiştirdiği vakit egzos dumanlarinin genizde kalan kokularini dayanında götürür.

    hayat büyük değişikliklerden ibaret değildir.

    damla damla biriken günler hayatınizin nihayete varacaği mevkiyi belirtir.

    kişiliğiniz, karakteriniz, düsünceleriniz ve hissetikleriniz bu yolu cizecek kalemdir.

    kim istemez herşeyi boşvermeyi sabahlari kalktiğin da? boktan bir günün mirasini yeni doğan günün baslangicinda bir kalemde silebilmeyi. basagirisini yok edebilmek için kahveye ihtiyac duymamayi.

    kim istemez huzuru?

    kim istemez dünyaya yepyeni gözlerle bakabilmeyi ve sasirabilmeyi?

    kim istemez kendini kandirmamayi?

    bu konu bayaği teferruatli ve ince ince işlenmesi gerek bir konudur elbette.

    herşeyden önce insan hafizasini komple kazimalidir ki birakip gitmek bir işe yarasin.

    üzgünüm ki haklıyım....
    6 ...
  11. 26.
  12. yks mağdurlarının şu an istediği tek şey.
    5 ...
  13. 4.
  14. insan garip varlık azizim. hücreleri göz önüne alındığında hayvan kategorisinde yer alır. ancak hayvanların en temel özelliği olan "kanaat etme" güdüsüne sahip değildir ne yazık ki. insan hep elinde olmayanı ister. fakirdir araba ister. kazanır, araba alır, en iyisini ister. kazanır, onu da alır, uçak ister. çalar çırpar, onu da alır, kuş olmak ister. olamaz, ölür. insan hep elinde olmayanı ister. elinde olanlarla yetinebilme yetenekleriyle donatılmamıştır. esasında işin sırrı olin'de falan değildir. beyinde biter. düşünme yeteneği ile övünür insan. "beni hayvanlardan ayıran şey düşünebilmem ve düşündüklerimi aktarabilmem." der. zekasıyla övünür, düşünebilmesiyle övünür. bir aslan düşünmez. içgüdüsel olarak avını yakalar, öldürür ve yer. sonra ev bellediği yere geri döner. insan yetinmez. düşünür hep. "ulan biraz da şundan olsa, biraz da bundan..." elde ettikçe açlığı artar insanın, elde edemediklerine.. dertler derya olur insanın dünyasında. tek sebebi vardır aslında bunun; "düşünmek". küçücük bir problemi zihninde canlandırır, evirir, çevirir büyük bir yumak haline getirir. sonra kendisi de çözemez. kaçacak delik arar. hep kaçma isteği duyabilecek kadar korkaktır insan. bu korkaklığa iten de kendisini diğer hayvanlardan ayıran o nadide özelliği, "düşünmek".

    küçüklükten beri sorardım kendime; "bu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde neden bir düşünen adam heykeli var?" diye. cevap basitmiş esasında; "düşünmekten giriyor insanlar oraya". son zamanlarda insanların toptan kafayı üşütmesi neticesinde "hayvan psikolojisi" kavramı çıktı gerçi ama halen inanmam bir kedinin depresyona girdiğine. düşünmüyor ki hayvan. düşünse sen olurdu, ben olurdu. düşünmüyor ki halen kedi o. reflekslerini kullanıyor kaçarken. kaçarken bile uzaklaşmıyor kendi muhitinden. oysa sen öyle misin? ya da ben? en küçük problemde binbir tilki cirit atıyor zihnimizde. "şöyleydi, böyle oldu. aha sıçtık böyle olacak.".. küçücük bir kar tanesinden çığ yaratıyoruz beynimizde. sonra da kendi yarattığımız çığdan kaçmaya çalışıyoruz var gücümüzle.

    uzaklara gitmek istiyoruz, çok uzaklara... peki gerçekten de kurtulabilecek miyiz o çığdan? dünyanın bir ucuna gitsek de yırtabilecek miyiz paçayı? asla. o çığ zaten seninle. işte o çığ yıkılıyor gün be gün yararlı fikirlerin üzerine. örtüyor bütün yaratıcı kısımları. sonra sen alıyorsun soluğu o düşünen adam heykelinin yanında. uzaklara gitmek değil çare. gerekli olan sürmek o düşünceleri bilinmeyen yerlere...
    4 ...
  15. 21.
  16. Bir çok insanın hayali. Yapmayın amaa hepimiz yapamayacağızın farkındayız. Gerek yok böyle uçuk kaçık hayallere.
    4 ...
  17. 31.
© 2025 uludağ sözlük