arkasında aynen şöyle yazan bir can dündar kitabı..
ah! yollara çıkmak lazım şimdi...
geride tükenmez krizler, nafile rutünler, virane ilişkiler bırakarak
yelkenleri şişirmek lazım...
doldurup bavula ertelenmiş coşkuları, rüzgarları sırtlamak, martıların
peşine düşüp asfalt bilmez topraklara koşmak lazım...
serseri bir şişede imzasız bir mektup olup
meçhul kıyılara vurmak lazım..
kış bastırdıkça baharın izini sürmek lazım...
unutulmuş paslı bir hançer gibi çekilmek kınından ve yollara
sürtündükçe yeniden bilenip ışımak lazım...
ah! gökten yıldız yağıyordur oralarda;
dallar hazdan kırılıyordur.
şimdi uzaklarda olmak lazım...*
Ülker Köksal'ın içinde gençlerin yaşadığı sorunlara çok başarılı ve itinalı bir şekilde parmak bastığı muhteşem tiyatro eseri...
(eserin içinde geçen ve esere adını veren tirad)
"kırmızı bir gemiydi.
beyaz yelkenleri vardı. üç tane. biri büyük ötekiler küçük.
çocuk parkındaki küçük havuzda okyanuslar aşar, kıtalardan kıtalara giderdim gemimle.
bekçi izin vermezdi gemimi yüzdürmeme. kızardı. niçin yasaktı bilimiyorum. bekçiden korkardım.
o gün bekçi hiç yoktu ortalıklarda.
gemimi yüzdürmeye başladım.
rüzgarın hafif esintisi fırtına, küçük su kıpırtıları okyanus dalgaları, kuru dallar yapraklar düşman gemileri oldu.
gemim tam güney amerikalı yerlilerle güney afrikalı zenciler arasında ilerlerken birden bekçinin çizmelerini fark ettim.
gemim havuzun ortasından bekçiye doğru ilerliyordu.
artık yapılacak hiçbir şey yoktu. gemimi kurtaramazdım. bekçi gemimi aldı. bir daha da geri vermedi.
ne yaptımsa işe yaramadı.
parktakilerden hiçbiri benden yana çıkmadı.
ilgilenmediler bile.
çünkü haksızlıkların en kolayı bir çocuğa yapılanıdır.
gemimin adı UZAKLAR'dı.
benim alıp uzaklara götürdüğü için bu ismi vermiştim ona.
başka hiç gemim olmadı.
artık hiçbir gemi beni alıp uzaklara götüremezdi çünkü..."
her daim bana cazip gelmiş "uzak"ın çokluğu, daha bi cazip hali, okudukça dünyayı tanımadan bilmeden durduğun her ana lanet ettiğin can dündar kitabı...
Osman Atasoy'un dünyayı dolaştığı minik yelkenlinin adı. aynı zamanda seyir defteri konseptinde de bir kitap yazmıştır. denizcilikle içli dışlı olanların bir çırpıda okuyabileceği büyükçe bir kitaptır. sürükler, uzak diyarlara götürür.
Yaşadığı kenti kim bilir kaç kez sevmiş, ondan kaç kez nefret etmiştir insan...
Kaç kez kaçmış, kaç kez geri gelmiştir; tıpkı eski bir aşka döner gibi özlemden tutuşarak; biraz pişman, çokça naçar...
herkesin dilinden düşürmediği ve fakat kimselerin ulaşamadığı yer. söyledikleri şey ise şu: "uzaklar diye bir yer var ve herkes orada". madem herkes orada, o halde biz neredeyiz? ben de mi uzaklardayım şimdi? "şimdi uzaklardasın, gönül hicran ile doldu" diyordu zeki müren değil mi. yok, düşünemedim ben bunu pek kafam çok karıştı. uzaklar diye bir yer yok ve hiç kimse orada değil. bırak orayı, burada bile değiller.