uzakdoğu ülkelerinde - elbette istisna olabilir - ilahi dine inanan bir topluluğun yok denecek kadar az olmasını farketmem üzerine sebebini merak ettiğim durumdur. tanrı madem kendi varlığını duyurmak, toplumlara düzen sağlamak ve kendi adına ibadet edilmesini istiyor, bu çekik gözlü kardeşlerimiz piç mi? gerçekten ısrarla merak ettiğim ve cevabını aradığım bir durumdur bu.
not: "yüce allah gizli veya açıktan her yere peygamber göndermiştir" demez umarım kimse. yemeyin beni.
dünyaya gelen peygamberlerin sayısını 4 sanan kişi söylemi olma ihtimali vardır. binlerce peygamber gelmiştir. ve her topluma allah'ın varlığını, doğruları ve yanlışlarını aktarmaya çalışmıştır bunlar. ama büyük toplumları etkilemiş olan peygamberler isimleri bilinenlerdir. ve çok garip ki bilinen peygamberlerin bile farklı düşünceleri savunduğunu düşünenler var. hepsi tek doğruyu savunmuştur kendi dönemlerinde. ancak zamanla deforme olan halk yüzünden yeni peygamber yollanmıştır. he zaten bu saatten sonra dabaşka peygamber beklemesin de kimse. son peygamber olarak hz. muhammed'in olacağı bilindiğinden kıyamete gün saymak mantıklı olandır. orada binlerce peygamberi gösterir yaradan size.
kimse bunu iddia edemez. gelmiştir. hatta maorilere bile gelmiştir. bunun delili, onların efsaneleri arasında mevcuttur. ben size, çin'den, japonya'dan falan da bir sürü "ilahi din" kırıntısı bulurum.
yanlıştır. illa her peygamberin gönderilmiş ilahi bir kitabı ve ayrı dini olacak diye birşey yoktur. kendisine kitap yollanmamış çok sayıda nebi vardır. ayrıca kur'an'da adı geçmeyen, her millete gönderilmiş binlerce peygamber olduğu islami kaynaklarda geçmektedir.
ama dünyada bu peygamberlerin dönemlerinde yaptıkları çağrıdan haberi hiç olmamış insanlar, topluluklar, kabileler var mıdır, vardır. onlar da ahirette bu durum dikkate alınarak değerlendirileceklerdir.
"Ve andolsun ki biz bütün ümmetlerin içinde resuller beas ettik." (Nahl 36. ayet) acıklamasını yapayım o zaman sana madem bu kadar bilgisizsin ve arastırma zahmetindede bulunmuyosun
rab her millete her kavime peygamber göndermiştir. dünyaya tam olarak 124.000 peygamber gönderilmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned 5/265-266; ibn Hibbân, es-Sahîh, 2/77)
google'a adult,nude photo,naked pictures,anal porn ve blowjob yazacağına birazda kafandaki sorulara cevap bulmak için uğraş.
büyük ihtimal buda muda peygamberdir lakin işin garip yanı uzakdoğu'ya kitaplı peygamber gelmemesidir. Neden hep ibrani dangalaklara ve akabinde de ibranilerin yandan yemiş akrabası olan işe yaramaz Araplara kitaplı peygamber gelip gelip durmuştur? illa ki bir noktada toplanmak zorunda mıdır bu kitaplar ve bilinen peygamberler? Tanrı'nın varlığından ve peygamberler gönderdiğinden hiçbir şekilde şüphem yok lakin insan düşünmüyor değil Tanrı'nın amacı neydi buralara kitap yollamayarak. Hadi Türklere ve diğer TUranik kavimler asil, ahlaklı, kahraman, hak tanır ve zaten özel olarak yaratılmış kavimlerdi de Çinliler ve bilimum garip garip türevi kavimlere kitap lazım değil miydi? 1000 küsür yıl uğraştık didindik Türkler olarak, Tanrı'nın ordusu olarak onun dinini sadece ve sadece balkanlardan Çin sınırına kadar yoğun olarak yayabildik, (ki çine müslümanlığı yoğun olarak götüren ilk lider Türk ama müslüman olmayan Kubilay Kaandır) tek nokta anlaşılan o ki 1000 küsür yılda yeterli olmamış, islam'ın adını yaymaya. acaba bir 1000 küsür yıl daha mı gerekecek? yoksa tanrı'nın planı daha mı farklıdır? E peki Tanrı her insana eşit muamele ederken öte dünyada Onların topraklarına Türkler tarafından ulaştırılmamış islamiyet yüzünden biraz daha farklı değişkenlerle mi davranacak? sorular sorular.
Sonuç olarak bildiğim bir şey varsa o en sapkın kim varsa onlara yoğun olarak peygamberler gelmiştir ve tarihsel kayıtlar göstermektedir ki peygamberler gönderildikleri milletleri uzun vadede adam edememiştir. Nitekim ibraniler ve araplar, diğer ortadoğulu kavimler peygamberler öldükten sonra ahlaksızlıklarına hemen dönmüş aşağılık nice iktidarlarla Allah'ın dinini saptırmışlardır.
Türk ise elinde kitap olmasa da her daim onu özel olarak yaratan tanrı'sına en güzel şekilde başeğmiştir. Ta ki Arap ve farsların hastalıklarını Tanrı'nın dini diye kapıncaya kadar. ama bu öykünmede bile güzellik vardır çünkü tekrar edelim bu sapkınlıklara Tanrı'nın olduğunu düşünerek düşmüşlerdir, keyiflerinden değil.
uzakdoğu felsefesini ve dinlerini hiç bilmeyen insanlar örnek olarak "buda"yı gösterebilir.
ama buda'nın ve felsefesinin ortadoğu'daki peygamberlik ve din anlayışıyla zerrece, ama zerrece ilgisi yoktur. şimdi çıkıp birileri "ama o değiştirildi tamam mı! tahrif edildi!" diyebilir. ulan doğru düzgün hiç mi benzerlik olmaz o zaman. yahudilik ve hıristiyanlıkla iyi kötü benzerlik var. bununla hiç yok.
kısaca bahsedeyim, özet geçeyim:
buda kuzey hindistan'da yaşamış ve zengin yönetici kesimdendir. hindu kültürü içindedir aslen. ülkesindeki fakirliği ve sefalete karşı çözüm üretmeye çalışır. esasında bir filozof sayılabilir. kendisi "ben yeni bir din ortaya atıyorum, bu da budizmdir" dememiştir. daha sonra onun öğrencileri, onun görüşlerini yaymaya devam etmiş, ayrı bir din haline gelmiştir.
budizmde tanrı yoktur. doğa ve ruhlar vardır. tanrısal özelliklere sahip olabilirler. ruhun amacı belli bir üstünlüğe ulaşmaktır. bu da iyi ve doğru bir insan olmaktan geçer. ruh o seviyeye ulaşana kadar defalarca dünyaya gelir ve gider. kimi zaman insan olur, kimi zaman başka bir canlı. en sonunda aydınlanır ve bir daha gelmez. buda'nın özelliği de bu. buda aydınlandığını ve bir daha gelmeyeceğini söyler (bu şekilde söylemese de, bunu demeye getirir). ama ruhu doğada yaşamaya devam eder. budizm'de yaratıcı bir tanrı yoktur. zina muhabbeti yoktur. ibadet şekilleri islam'dan inanılmaz farklıdır. cihad anlayışı kesinlikle yoktur. buda birinden görev almış bir elçi olarak görülmez. buda tanrı olarak da görülmez.