Herhangi bir otoriterinin takdiri gerçekten umurumda değil, bir tüketici olarak kendi fikrim aynen şöyle: filmde ne oyunculuk ne de hikaye niyetine bir şey yoktur. Çok ıkınırsanız tabii her saniyesinden bir mana çıkarabilirsiniz bu zor değil. Uzun uzun uzaklara bakma sekanslarıyla, ne idüğü belirsiz sağdan soldan diyaloglarla ve duvar gibi oyunculuklarla bir saat elli dakika doldurulmuş adı da sanat filmi olmuş. tabii cihangir solcuları ve beyaz türkler yere göğe sığdıramayabilir ama bana geçmedi. Hepsinden daha vahimi, muzaffer özdemir ve mehmet emin toprak’ın sadece kamera karşısında hareket ederek altın palmiyeyi almalarıdır. Türk ve hatta dünya sinema tarihinin en talihsiz olaylarından biri olabilir bu durum.
1.752 kilometreyi çok uzak sanırdım, birbirine bakmayan iki göz arasındaki mesafeyi tanıyana kadar..
Bir uçak bileti tüm kilometreleri halledebilirmiş oysa. ama iki uzak kalp arasına hiçbir bilet kesilemiyormuş.
Hiçbir otobüs seferi yokmuş artık iki kalp arasına.
sadece büyükşehir ve küçük şehir arasındaki mesafe uzaklığını değil, iki farklı bölgenin insan doğası arasındaki mesafeyi ve sonuçlarını da anlatan ustaca film.