uzak

entry131 galeri37
    26.
  1. bir çeşit bağlaç tipidir. yakın olmanın ilk şartıdır.. *
    (bkz: yakın olmak için uzak dur)
    1 ...
  2. 27.
  3. hiçbir ortak noktası bulunmayan ama birbirinden başka da kimsesi olmayan iki adamın anlatıldığı film.*
    1 ...
  4. 28.
  5. Türk sinemasının son yıllardaki başyapıtıdır. Nuri Bilge Ceylan büyük şehirdeki yalnız insanın içinde yaşadığı boşluğu çok iyi görmüş ve doğru şekilde ifade edebilmiştir. Köylü çocuğun gelişiyle birlikte yalnızlığı zedelenir Muzaffer'in. Tüm tepkisi bunadır. Diğer taraftan çocuk da yalnızdır. Araya farklı yaşam düşlerinin girmesiyle değişen insanlar aslında aynı kaderi yaşarlar. Birisi köyde, diğeri şehirde yalnızdır. Köylü çocuğun içtiği sigarayı içmeyen Muzaffer, filmin sonunda güzel bir istanbul manzarasına karşı sigaradan derin nefes çeker. Arabası az kişi alır, ufacıktır. Bu gibi ayrıntılar filmi farklı kılar.
    Birbirinden zorla soyutlanan yaşamları aynı noktada zorunlu olarak buluşturmak Nuri Bilge Ceylan'ı iyi bir yönetmen yapar.
    2 ...
  6. 29.
  7. yaprak dökümünün güzel müziği. ninni gibi sanki, ama hüzünlü bir ninni... garip bi'şey..
    1 ...
  8. 30.
  9. eğlenceli ya da akıcı bir film izlemek isteyenlerin uzak durması gereken bir yapım. edebiyat, felsefe ya da psikoloji gibi konulardan hoşlananların ve biraz da tutunamamış olanların aşık olacağı tarzda bir eser. eser diyorum, çünkü bu yapıma film demek terbiyesizlik olur.

    sakin bir günde yağmuru izlemiş olmak gibi bir his veriyor insana. damıtıyor, pası temizlerken aslında yine biraz da kirletiyor ortalığı. içinizde kırık bir zaman dilimi bırakıyor.

    (bkz: acı çekmekten hoşlandığını fark ettiğin an)
    (bkz: dünyanın en tırt bkz ı)
    2 ...
  10. 31.
  11. yaprak dökümü dizisinin toygar ışıklı * tarafından bestelenmiş, icra edilen şarkısı. 5 kere dinlemek bunalım garantisi getirir.
    1 ...
  12. 32.
  13. uzaklar çeker insanı
    ve hal böyle iken
    uzakları seçenlerin öyküsü
    ve işte karşıdan bakanların...

    ***

    Uzaktın
    Uzak kaldın hiç olmadığın kadar
    Yüreğini alıp gittin benden
    Çevirip başını ve serseri saçlarını
    Alıp gözlerini gözlerimden gittin
    Kayboldun karanlığımda, yine yittin

    Siğindiğim bir limandın
    Fenersiz denizlerde sana yanaştığım
    Hep kaybolacakken yüreğine yaslandığım
    Halatlarımla sıkı sıkı sarıldığım
    Dalgalara kapılıp koyvermeyeyim diye
    Tüm gücümle bağlandığım

    Sessiz bir gemiydim
    Gizlice kestin halatlarımı
    Uzaksın, uzağımda kaldın
    Aldın gittin yüreğini
    Aldın gittin gözlerini
    Gözlerim ardımda kaldı
    Sana derdimi
    Sana yüreğimi
    Anlatamadım
    Uzaklarda kaldın
    Çok uzağımda...
    3 ...
  14. 33.
  15. bütün sahnelerde izleyiciyi döven, son sahnede nakavt yaparak ringden dışarı, kendi hayatlarının içine yollayan film...
    julio cortazar kalemine mürekkebine ne görev yüklediyse, nuri bilge ceylan da kamerasından benzer bir görevi işlemiş.
    1 ...
  16. 34.
  17. eşkıya'dan sonra son dönem türk sinemasının en başarılı eseri.
    her ne kadar maskeli beşler kadar itibar edilmese de.
    1 ...
  18. 35.
  19. nuri bilge ceylan' in istanbul'daki kendi evini filmdeki ev sahneleri icin kullandigi filmdir.

    filmin abarti derecede ve cok uclarda gezinen bir yalinligi vardir. bazen o kadar yalin ve dogaldir ki, film moduna bir turlu giremez insan. sanki iki kisiyi gizli gizli izliyormus gibi...

    mehmen emin toprak'in hayatini filmden hemen sonra hemen kaybetmesiyle, herkese nasip olmayacak dünya sinemasının kalbinin attığı Cannes'da, Elizabeth Hurley'in elinden alacağı En iyi Erkek Oyuncu ödülünü gururla havaya kaldiramamasi da basli basina bir handikaptir.
    1 ...
  20. 36.
  21. oruc aruobanın 1995 yılında metis yayınlarından cıkmıs kitabı.
    3 ...
  22. 37.
  23. iki dus arasinda gezinmek kadar yakin.
    1 ...
  24. 38.
  25. hafızalarda iz bırakacak mükemmel bir nuri bilge ceylan filmi. ben hayatımda metaforun bu derece yoğun ve ustalıkla kullanıldığı bir film daha izlememiştim.
    2 ...
  26. 39.
  27. bir ehl i keyf şarkısı sözleri :

    Bak yine
    Yalnızlığımın nöbetindeyim
    Üşüyorum
    Ellerimden bir şey gelmiyor
    Yorgunum

    Sensizliğinde
    Bu kentte
    Saatler iktidar oldu
    Şehrin tüm iklimleri
    Yüzüme kapandı

    Hangimiz sözlerine
    ihanetten yaralandı
    Hangimiz O sözlere
    Zaten hiç inanmadı

    Bak şimdi ortasında
    Ağlasam, ağlarım hayatın
    Kızsam yine;

    Yine de, bakar mısın
    Yeşil yeşil giderken
    Yine bir kalp çizer misin
    Ben ölürken
    Onlara da sözler verir misin
    Ağlarken
    Yeni bir hayat kurar mısın
    Orada bensizken
    Sen, mutlu ol kalbim
    Ben bakarım anılara;

    Hangimiz sözlerine
    ihanetten yaralandı
    Hangimiz o sözlere
    Zaten hiç inanmadı

    Bak şimdi ortasında,
    Ağlasam, ağlasam yine,
    Kızsam yine;

    Yine de bakar mısın
    Yeşil yeşil giderken (öyle derinden)
    Yine bir kalp çizer misin
    Ben ölürken
    Onlara da sözler verir misin
    Ağlarken
    Yeni bir hayat kurar mısın
    Orada bensizken

    Sen mutlu ol kalbim
    2 ...
  28. 40.
  29. film değil, adeta insanların hayatlarını onlardan habersiz çeken bir gösteri.
    tüm sahnelerdeki doğallığa hayran kaldım.
    oyunculuklar başta çok yadırganıyor, çünkü alışılmışın çok dışında. biz hollywood ve türk dizileri ile, gece saat 11-12 olsa bile takım elbise ile, tahtta oturur gibi oturup, düzgün biçimde telefonla konuşan tiplere alıştık. bu filmin ise her noktasından doğallık akıyor. adamın evinde oturuşu, ayağını sağa sola uzatması, telefonla konuşurken, karşı taraf araya girdiği için sık sık cümlelerini tamamlayaması.
    filmin başında, iç güç, kriz muhabbetinin döndüğü masadaki tavırlar ve laflar, kesinlikle ezberlenmiş olamaz. yoldan iki adamı çevirip, konuşun ekonomik durum hakkında desen böyle bir diyalog çıkar. gene çok önemli olan, doğallık ve gerçekçilik.
    ayrıca mahmut'un porno izlerken, akrabasının odaya dalması, mahmut kanalları değiştirirken akrabanın televizyona dalıp bir türlü odadan çıkmayıp ambiyansın içine etmesi, bu nedir ya? bu kadar gerçek, bu kadar hayatın içinden, bu kadar başarılı, nasıl yansıtılmış filme?
    2 ...
  30. 41.
  31. 42.
  32. --spoiler--
    rahmetli babam da en cok rifat'i severdi
    bu cocukta aga mayasi var derdi
    yani benim gibi derdi
    nazmi bey!
    ankara cok mu uzaktir?
    --spoiler--

    vizontele filminde en iyi bu şekilde yapılmıştır uzağın tanımı... hasret, özlemle karılmıştır muheviyatı. "ankara çok mu uzaktır?" sorusu saflığın ne demek olduğunu da anlatmıştır aynı zamanda...
    2 ...
  33. 43.
  34. oturmuş şehrin yanıbaşındaki parka;
    şehri izliyordu adam.
    şehirden, parktan çok uzakta!

    oturmuş adamın yanıbaşındaki banka;
    adamı izliyordu kadın.
    şehirden, adamdan, banktan cok uzakta!

    zargonyali-xargn 20 haziran 2005
    3 ...
  35. 44.
  36. pohpohlamaktansa kışkışlamayı yeğlediğim curi nilge beylan filmi.

    zira derin bir kış mevsimi ister bu film. karla karışık yağmur bile kesmez. bildiğin kar lazım. beyaz beyaz. soğuk soğuk. ve yalnızlık...birçok güzide şehrimizin birçok güzel insanı, sırf karlı bir gecede bu filmi izleyemediği için onlar adına hüzünleniyorum. inandırıcılıktan uzaklaşıp zevzeklik sınırlarına da girdiik, oh mis. değilmesin keyfime. neyse bir u dönüşü atalım şurdan.

    ...

    uzak filmini izledikten sonra, filmi çok beğendiğini ve türk sinemasını artık daha da merak ettiğini mesaj atan bir katalan arkadaşım vardı. hatta beni, filmdeki mehmet emin toprak'a inceden inceye benzettiğini yazmıştı. " allalla, benzemiyorum aslında! sen çok özlemişsin beni, ondandır " diyemedim...üzülmesindi kızceğiz. "hadi ya" dedim. buna benzer ingilizce bişeyler işte, her neyse...şimdi aramızdaki mesafeyi tanımlamaya ne uzak kelimesi ne de uzak filminin damaklarda bıraktığı harbici hüzün yeter.

    hayat diyorum başka da bişey demiyorum.
    1 ...
  37. 45.
  38. Uzak diye bir yer varsa
    yer diye bir uzak olmalı
    yeri bulmaya gidiyorum ben
    sen uzaklarda kal...

    Nuri Bilge Ceylan... iyi film , asil ruh.
    2 ...
  39. 46.
  40. oruç aruoba nın 1995 de çıkan şiir kitabı. içinde "Özlem Çekene Kılavuz" diye bir bölüm vardır ki, her özlem çeken okuyup, acısını sevmelidir bu sayede.
    2 ...
  41. 47.
  42. " .. birkaç yudum içebildiğin kahveni yudum yudum içtim, sen gidince -ama bitirmedim; bıraktım biraz. sonra yürüdüm. anlamsız cadde boyunca. öylesine. amaçsız. bir yerlere girdim. oturdum bir süre. sonra, dışarıdan, ışığın geldiğini gördüm. kalktım, çıktım, yürüdüm... geldim. gürültüler vardı -oysa tamamiyle sessiz olmalıydı. değildi. ama bomboştu -gürültü aralarından işitiliyordu boşluk.
    kafam gibi.
    gitmiştin -ben ne zaman gelebilecektim?-
    gözyaşların içimde duruyor: 'daha kötü mü olur?' -' daha kötü oldu ' ..
    üç kez dönüp bakmıştın.
    bugün gökyüzü apaçıkken, şimdi, batıdan gelen bulutlar kaplıyor her yeri. önce çelik mavisi, sonra kapkara.. ışık, azıcık -geçiyor. ve hep gürültü..
    nasıl dayaranırım..
    şimdi maviler mora dönüşüyor; karalar da siyaha.
    kara ve siyah - kapkara, simsiyah. artık böyle olacak. hiç renk olmayacak. gri bile olmayacak.
    yalnız, karanlık..
    şimdi, artık, simsiyah. "
    2 ...
  43. 48.
  44. herhangi bir yere değil; istanbul'a veya büyük şehirlere yabancılığın en iyi anlatıldığı film.
    filmin anlatmak istediğini, benim gibi anadolulu bir insan, doğma büyüme istanbullu olan birinden çok daha iyi anlar. biz; küçük şehirlerden gelenler..
    biz; büyük şehirlerde aile büyüklerinin hatrını kıramayıp, hiç tanımadığımız, bizden nefret eden ama en küçük tebessümünde sevmeye hazır olduğumuz akrabalarının yanında kalanlar..
    evde olsa bi ayakkabıyı bir yana, öbürünü bir yana atmak, ev ahalisine bağırmak varken; misafirlikte kendi eşyalarını, ev sahibinin eşyaları önünde aşağılayanlar.. ev sahibiyle göz göze gelmeye çekinip, ona siz diyenler.. ona, içinden küfretmeye bile korkanlar..
    üstünü değiştirirken bile ses çıkarmaya çekinenler..
    pasaklı biri zannedilmemek için, elini yüzünü aşındırırcasına yıkayan, "bak ben güvenilir biriyim" imajı vermek için, bavulunu ev sahibinin gözüne soka soka toplayanlar...
    vücut diliyle "ben buraya gezmeye tozmaya gelmedim, başı boş değilim, aslında yapacak işlerim var haa" demeye çalışanlar..
    kendi geldiği şehirde aynı yüzleri görüp, karşısından bir anda bu kadar farklı simayı görüp şaşanlar..
    o bilinmeyen şehrin sokaklarında gezerken, aslında aynı şehirlerden geldiğiniz; fakat burada karın tokluğuna garsonluk, tezgahtarlık yapan hemşeriye abartılı bir saygıyla yaklaşanlar,, o hemşeriden ise küçümseyici karşılıklar alanlar...

    işte,, bu film bizimdir, bizi anlatır.

    pink floyd'un hey you'su varsa; nbc'nin uzak'ı var!
    5 ...
  45. 49.
  46. toplamda 20 dakikada zar zor bitirdigim film. sıkıntıdan patlatan, delirten, kafada sac bırakmayan eser. bayılmadan kurtulduguma sukrediyorum.
    3 ...
  47. 50.
© 2025 uludağ sözlük