sevdiğin senden başka bir yerde hatta başka bir ülkedeyse insanı delirten ilişkidir. saatlerce telefonda konuştuğun adamın sesini günde beş dakika duyunca bir tek cümlenin bile ne kadar özel olduğunu anladığın ilişkidir. gün boyu karşında dursa böylesine kalbin çarpmaz heyecandan ama webcam'den gördüğün sınırlı zamanlara heyacanı arzunu sığdırmayı başardığın ilişkidir. başına birşey gelmesin diye her gece dua etmektir. delice kıskanmaktır. çok konuşamadığın için az kavga etmektir. aynı yerde yaşayıp durmadan kavga eden çiftleri gördükçe şükretmeyi bilmiyorlar diye boğmak istemektir. bazen koca bir ilişkiyi küçücük omuzlarına alıp tek başına taşımaktır. sinirini yutmaktır, tartışmak istediklerini o gelinceye kadar sandığa kaldırmak, zaten gelince özlediğin hatta görmek için geberdiğin o gözlere bakınca ne sinir kalır ne dert.. bu ilişkide en büyük düşman sadakat denilen duygu olabilir. eğer karşı taraf bunu es geçerse işte ozaman.. kurulacak bir cümle yok.. işte böyle düşünmek bile istemediğin şeyleri barındıran bir ilişkidir..
o kadar insan demiş girişmeyin diye. kendini kandırmanın,hayal kurmanın tatlı rüyası kabusunuz olur. her gün düşünmeler,kıskançlık krizleri. duygu göçebesi değilseniz ne karşınızdakini üzün ne de kendinizi.
olmayacak şey.
yürütenler vardır mutlaka, biz yürütemeyenlerdeniz sanırım.
oysa ki ne çok sevmiştim...
yollar hiç problem değildi, isterse dünyanın bir ucunda olsundu.
ama bilemezdim ki o yollar kalplere de mesafe koyarmış bir müddet sonra.
işte asıl uzak mesafe ilişkisi burda başlıyormuş.
yoksa yollar nedir ki, aşarsın biter.ama iki kalp arasında ki mesafe ne yaparsan yap aşılamıyormuş.
aradaki mesafenin sonunda oluşan özlemin bir türlü bitmemesidir.sürekli özlenmekte sürekli akılda olmasıdır.geri geldiğinde mutluluktan havalara uçmaya neden olur.
benim ilişkimin en fazla 1,5 sene dayanabildigi durumdur. bundan daha uzun sürdürenler vardır elbet ama bi yerden sonra imkansızlaştıgını anladıgım ilişkidir.
çok mantılı görünerek başlanır ilişkiye. tlefonla geçirdiğiniz zaman hergün artar ve hergün özlersiniz onu. karşılıklı rapor alıp vermelerle devam eden süreç şiddetli geçimsizlik yada hep uzak olacağız görüşemiyoruz gibi bahanelerle hazin sona ulaşır.
insanların birbirlerini kandırdıkları, birbirlerine acı çektirdikleri ve bundan zevk duydukları hastalıklı ilişki türü.
6 aydan sonra sıkıcı bir hal alır. ancak aynı anda aynı şeyleri yaparak unutursunuz ayrı olduğunuzu... ama etrafınızdaki çiftleri görünce biz neyiz o zaman dersiniz.
uzaktan kumanda peki tamam ama uzaktan ilişki, e eh!
günleri sayarsın, ama saymak da istemezsin, her geçen saniye ondan uzak kalmaya atılan bir adımdır çünkü. her görüşünde acaba bu son görüşüm mü onu diye telaşlanırsın, ama belki de son olduğunu bilmeden yaşamak o son görüşmeyi en iyisidir. Bile bile veda ettiğinde çünkü gözyaşlarını tutamazsın, göğsüne bir hançer saplanır, ve duygusal acının fiziksel acıya dönüştüğü anlardan biridir o. Bakarsın, başını öne atmış gözlerini kaçırıyordur, ağlamak istemiyordur karşında besbelli, ama görürsün mavi gözlerindeki hüznü. trenin dakikalarını sayarsın, kalk artık lanet olası tren diye söylenirsin içinden, çünkü o garda durduğun her saniye acın katlanarak artmaktadır. Saatte 200 km hızla uzaklaşırsın sonra ondan. Sonraysa tren yetmez seni taşımaya, bir uçağın penceresinden bulutlara bakarsın, uçabileceğine inandığın o dakikalarda uzanıp dokunmak istersin bulutlara.
Ayrı kaldığınız ilk günler pek anlamazsın ne olup bittiğini. Karar vermeye çalışırsın, ya paranoyak olacaksındır burda ya güveneceksin, ya iletişimin bokunu çıkaracaksın ya da olgun olacaksın. Bunlar kafanda dönüp dururken içine girdiğin yeni hayat süprizlerle çıkar durur karşına. Yeni bir hayat, yeni bir ortam, alışma çabası, hepsi senin aklını kederlerrden uzaklaştırmak için yardım ederler, ama arkada kalan, sevdiğin, aynıdır, aynı evde, aynı yerde durmaktadır. Günlük hayatı paylaşamaz olursunuz. Biraz içip kafan güzelleştiğinde dert etmezsin bunu, düşünmemeye çalışırsın, ama gel gör ki bir gün dersin birinde tutamaz olursun gözyaşlarını.
Mesajlar yetmez, mektuplar yetmez, görüntülü konuşmalar bile hasret gidermez aslında. Kapıdan girişini görüdüğünde hissettiğin mutluluğu yaşayamadıktan, elini tutup kırmızı burnunla ankara soğuğunda yürüyemedikten, yanında sarılıp uyuyamadıktan sonra... Beklersin.
bilirsin dönünce yanına düzelir işler. yine de yıpratırsın, onu, kendini, ilişkinizi. bazen farkedersin ki en uzun diyaloglarınız kavga etmek için yapılmış...
sevgiden bir şey eksilmiş mi peki?..
acıyor göğsümün bir kenarı, özlemden mi, korkudan mı, çok sevmekten mi, bilemiyorum.
yaşamasını bilene ayrı tadı olan bir ilişkidir. görüşme imkanı kısıtlı bulunduğundan her biri özeldir. cepte de bir şube bulunsun diye bakılmıyorsa, gerçek bir ilişkiyse eli öpülesi ilişkidir. zordur çok. bakarsın böyle millet kumrular gibi salınıyor, senin sevgilin uzakta. acıtır. paranoyak eder. gözünün önünde olmadığından ötürü hep yakınında bir başkası gönlünü çalarsa diye endişelenirsin. bir gün bitecektir. bunu hep bilirsin ama hep bir umut vardır. bi taraf taşınacaktır, mesafeler bitecektir. inci tanem i defalarca dinlersin. bazen o varmış gibi uyanırsın. rüyanda görmüşsündür, çok gerçek gelmiştir. o rüya bile mutlu etmeye yeter. web kamerasını bulana duacı olursun. en hesaplı tarifeyi kullanırsın. saatlerce telefonda konuşabilirsin. konuşacak birşeyler hep vardır. bazen nefesini dinlersin telefonda. gün, bazen saat sayarsın görüşeceğin güne kadar. mesaj kutun hınca hınç doludur ve bir tanesini bile silmeye kıyamazsın. o siyam ikizleri gibi beraber gezen ama sizin kadar birbirlerini sevmeyen çiftlere bakıp 'adaletin bu mu lan dünya' dersin. onu hergün gören bakkal bile gözünde çok şanslı bir insandır.
birgün korktuğun başına gelip de sevgilin yorulur. yakınında biriyle olmak ister. her istediğinde görebileceği biriyle. biter.. özleminden isyanlar kuşandığın günlere bakıp, meğer şükretmem lazımmış dersin. çok uzakta bir şehir senin için çok farklı anlamlar yüklenmiştir artık. özlemin bir ömür sürer. uzaktaki bir ilişki herzaman tadında bırakılmıştır. doymadan, bıkmadan, yarım kalır hep .. o uzaklığı aşıp da sonsuz mutluluğa ulaşabilenler varsa ve bu yazıyı okurlarsa eğer, bilsinlerki onlara gıpta eden insanlar var. biz başaramadık. biz yenildik. bir daha da ikimiz de öyle sevemedik. 2 ay sonra düğünü var. ayrıca ağlamıyorum, gözüme anıların tozu kaçtı.
çok yorar, çok yıpratır. tarafların ciddi aşık ya da ciddi sabırlı olması lazım. uzun mesafe ilişkisi hapisteki insanların çentik atmaları gibidir. her zaman bir tarih vardır geriye doğru sayılan. büyük özlemlerden sonra beraber geçen her saniyenin kıymeti bilinir ama uzaktayken de her saniye "acaba ayrılsam mı?" larla geçer. cesur olan taraf "ayrılalım ama irtibatı kopartmayalım" der. ayrılırsınız ama hayatınızda birşey değişmez. sadece daha az telefonla konuşur daha az mesajlaşırsınız. . zamanla bir mesafe oluşur arada ister istemez. bir süre sonra taraflardan birinin hayatına birisi sızar usul usul belki de hiç haketmeyecek birisidir ama öyle bir açsınızdır ki çift aktivitelerine kapılırsınız. sinemaya beraber gitmek, beraber yemek yemek, beraber alışveriş yapmak vs vs herşey hoşunuza gider. "nihayet gerçek bir ilişki yaşıyorum" dersiniz. ama aklınız hep uzaktaki sevgilidedir.iki kişi arasında kalmanın vicdan azabını çekersiniz her gece. sanki o hala hayatınızdaymış da aldatıyormuşsunuz gibi. bir gün "o" mesaj atar . ne diyeceğinizi bilemezsiniz. birkaç mesajdan sonra "hayatımda birisi var....birkaç haftadır..." dersiniz. ağlayarak yazarsınız mesajları. ama o farketmez siz çoktan "acımasız" olmuşsunuzdur. ve hatta "değersiz". bir buçuk sene boyunca duygularını dile getirmeyi beceremeyen sevgili o gece canınızı yakmak için her zaman duymak istediğiniz şeyleri söyler. çok yakar canınızı.
uzun mesafe ilişkisi böyledir. kolay gibi görünür ama çok zordur çok. izi bir türlü geçmeyecek bir suçluluk kalır geriye.