Ha bir de deniz kenarında yazlık bir gece kulübünde sandalyeleri birleştirip üzerine perde örtüp uyumak vardı.
Yeditepe: olum ben de hayatım renksiz falan sanıyorum. mutfak yazmış, otobüs koltuğu yazmış la adam.
Otobüs koltuğunda uyumanın sahip olduğu normallik nerdeyse yatakta yok AMK.
Bi kere kapı eşiğinde uyumuştum. Bi tarafı parke bi tarafı fayans. Allahtan annem görmedi görseydi varya on sen anlatır ve on sene hiç usanmadan kızardı.
O sene çalışıyorum. istanbul'un bunaltıcı sıcağında firma seminerler koymuş. herkes tatilde biz çalışıyoruz. seminerlerde uyuklayan uyuklayana. işe dört elle sarılmak istiyorum ama sıcak ve nemden mümkün değil. bir ara ne oldu bilmiyorum ama sanırım konuşmacının ses sisteminde bir sorun oldu. kimse de cesaret edemeyince gidip düzelttim. bir de ışık sistemine baktım. o ara arkadaki kulisin boş olduğunu gördüm. Tekrar milleti rahatsız etmek istemedim. kalktım oraya geçtim. bir masa vardı sadece. O masa üzerinde uyuduğum süre seminerden daha faydalıydı.
Sözlük yazarlarının uyudukları garip yerlerdir.
küçük bir çocukken kapı ağızlarında uyumaya bayılırdım. Rüzgar eser gibi gelirdi.
sobalı odaları da çok severdim. Tavanda tuhaf ışıklar yansırdı. Sobayı kaldırıp başka bir sisteme geçtiğimiz de sobamızın ışıklarını özlemiştim. kardeşimin mama kabında minik minik tahta parçalar yakmış ve tavanı izlemiştim. Tabi Soba gibi olmamıştı. Gündüz Gibi aydınlanınca ortalık anneme feci yakalanmıştım. Malum yaktığım tahtalar cilalı, kutuysa küçücük bir şeydi. Boyum kadar ateş fışkırmıştı. Yine de hala soba olan odada uyumayı severim.