sevgiliye, yakına, eşe, dosta herşeye tercih ettiğim tek fiildir. ve hep öyle kalacaktır. zaman kaybının pîridir fakat o an geçirdiğim keyifli dakikaların, tatlılıkların yerini hiç bir şey dolduramaz. hele ki 10 numara bir rüya görüyorsam, değmeyin keyfime. (bkz: kralı gelse uyandıramaz beni)
Aklı Başında olan hiçbir insan, ömrünün üçte birini yastığa bağışlamaz.
"Erişkin bir insan günde en az 8 saat uyumalıdır."; palavrasını ve / veya önyargısını kırarak 8 saat uyumanın bir alışkanlıktan ibaret olduğunu öğretmek gerekmektedir.
güneş uyanık, ay uyanık, dünya uyanıkken senin uyuman ahmaklıktır!
depresyon ve sıkıntılı dönem geçiren insanların sığındıkları eylem. unuttuklarını sanarlar. ama maalesef ki yanılırlar. sıkıntılar uyuyarak sadece erteleniyor. uyanınca makara baştan sarıyor. major bir depresyon geçirdiğim dönemde akşam saat 7 de ilaç alarak uyuyup yarın saat 11 de uyandığımı bilirim. faydası olur sanıyordum acılarımı hafifletmeye ve unutmaya ama yanıldığımı bu alışkanlığımı bıraktığım zaman anladım. uyanık kalıp savaşmak zor olsa bile daha kestirme bir yol olsa gerek.
eskiden sevmezdim uykuyu. annem anlatır, küçükken uyumamak için göz kapaklarımı tutar kaldırırmışım yukarı doğru. düşünün ne kadar sevmediğimi uykuyu. ben de hayal meyal hatırlarım yaşıtlarım saat 9-10 gibi yatağa koşarlardı, ben ise en erken 11-12 gibi uyurdum. o da koltukta uyuya kalarak. az taşımışlığı yoktur babamın beni koltuktan yatağıma. yatağa gittiğimi çok gören olmamıştı o yaşlarda anlayacağınız...
ama gelgelelim yaşayamadıklarım ve göremediklerim, yaşadıklarım ve gördüklerimi gölgede bırakmaya başlayınca; gözlerim yıldızlardan çok kaldırımları görünce; benliğim, gönlümü taşıyamamaya başlayınca ister oldum uyumayı. eskiden en fazla 6-7 saat uyuyan ben, 13-15 saat uyur olduğum günleri gördüm. sever oldum uykuyu. artık küçücük yatak sığınak oldu sanki. uyku, başka bir alem. dert, tasa, gam, keder yok. hiçbiri yok. düşünmek mi? o hiç yok. hayat mı? o ne ola ki?..
Dünya tüm ağırlığıyla üstüne geldiğinde başvurulacak kaçış yoludur. ancak ne zaman ki bu firarda kabuslara yakalanılır; işte o zaman sözkonusu ağırlık altında daha beter ezilinir -ki gerçek hayatta buhranlarda olan bir kişinin bu buhranlarını zihninden yatağa girerken kenara koyup öyle uykuya dalması sözkonusu olmadığından sözkonusu kabuslarla yüzleşmek ne yazık ki kaçınılmaz olacaktır. gerçekleştiği anda geçici de olsa bir kaçış imkanını sağladığı muhakkaktır; ancak ne yazık ki bu kaçış öyle her istendiğinde gerçekleştirilebilecek bir eylem de değildir, zira gerçekleşmesi uykuya dalma şartına bağlıdır ve bu da yine o kaçılmak istenen ağırlık beyni çökertmekte olduğundan kolay gerçekleşememektedir.
söylenişi bile ayrı bir güzel olan büyülü kelimedir. zor bir günün ardından sacacık yatağınıza girip yorganınıza sarılırsınız, gözleriniz yavaşça kapanır ve işte doyumsuz mutluluk anı.
(bkz: yorgunum dostlarım yorgunum yorgun)*
72 yasindaki bir insanin saglikli bir yasam gecirmesi icin 24 yilini uyumus olarak gecirdigini dusuncedugumuzde saskinlik yaratan bir durum olsa da yine muazzam bir olaydir.
(bkz: ben olsam 71 senemi veririm)