zordur sevdiğiniz birinin siz uyurken ölümü. zorudr sabah sarsarak uyandırmaya çalıştığınız bedenin soğukluğunu farketmek. ve ağırdır son bir umutla hastaneye yetiştirmeye çalıştığınız beden.ama güçlüdür kolar sevdiğini son kez kucaklarken..
yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz gideceğiz diye gözyaşlarınızı öpen annenizin uyudu uyanmadı olması zordur. uyumaktan korkarsınız, babanız uyumasın istersiniz.
bir çocuğun ağzından dökülüyor ise aslında anladığı ama reddederek gerçekliğinden kaçmaya çalıştığı ölümün ifadesidir.
ilk hayvanındır, mavi yeşil şirin bir muhabbet kuşu.
kafesin içinde eve ilk geldiğinde daha bebek, uçmayı bile bilmiyor.
kafesi açınca çıkıp sadece yürüyor.
bir gün kanadını açarak koşmaya başladı, her adım arasında hafiften havalanarak.
bir iki üç derken uçmayı öğrendi gözünün önünde.
ilk günlerde sağa sola çarptı, canı yandı canınız yandı.
sonra bir anda ustası oldu çıktı uçmanın.
uçup uçup omuza konmayı öğrendi.
omuzda gıdıklayarak yürüyüp dudağını ısırmayı öğrendi.
kafesteyken yaptığı şaklabanlıklarla seni güldürdü.
kraldı adı senin muhalefetin ile fıstık kral oldu.
ve bir tatil öncesi anneanneye emanet edildi.
sen döndüğünde bronz ve mutluydun.
o hasta ve durgun.
uçmuyordu bile öylece duruyordu kafesinde.
heyecan ile veterinere götürdün.
verdiği ilacı içirdin ancak ondan sonra kahvaltıya oturdun.
bir ara fıstığına bakmaya gittin.
döndüğünde kırpıştırmadığın gözlerinle,
-öylece uyuyor, ama uyanmıyor dedin.
aslında anlamıştın tekrar uyanmayacağını,
amadilin varmadı öldü demeye.
kahvaltı masasının altına girdin ve ondan sonra geldi gözyaşları.
annen kahroldu, keşke hiç kuş almasaydım diye kendine kızdı.
ölümle tanışmana ve saatlerce ağlamana katlanamadı.
ellerinle anneannenin bahçesine gömdün kuşunu
bir daha kuş istemedin hiç
ama her aklına geldiğinde gözlerin doldu.