--spoiler--
UYUŞTURUCUNUN ÖNEMLi KISMI AFGANiSTAN'DAN
Dünyada üretilen uyuşturucunun önemli bir kısmı Afganistan'dan çıkıyor. Ülkedeki siyasi istikrarsızlık bunun en önemli nedeni. Araştırmalar son 10 yılda eroin üretiminin yüzde 40 oranında arttığını gösteriyor. Dünyada afyon üretiminin yüzde 90'ı bu Afganistan'da yapılıyor. Bu rakam, Taliban'ın yönetimde olduğu dönemde yüzde 77 düzeyindeydi.
Rusya Federal Uyuşturucu Kontrol Servisi verilerine göre NATO’nun 2001’de “Terörizmle Savaş” adı altında Afganistan’ı işgal etmesinin ardından ülkedeki eroin üretimi 40 kat arttı. Bu tarihten itibaren dünya genelinde Afgan eroininden ölen insan sayısı ise bir milyonu aştı. işgalin ardından afyon üretiminin ülke ekonomisinin en önemli parçası haline geldiği belirtiliyor.
işgal öncesinde Taliban yönetimi, islam’da haram olduğu gerekçesiyle afyon üretimini yasaklayan bir yasa yürürlüğe sokmuş, bu da üretimi azaltmıştı. Ancak işgal sonrasında afyon üretimi eski seviyesine geldi ve şu anda da dünyadaki toplam üretimin yüzde 90’ına denk geliyor.
BM’nin 2012 rakamlarına göre, Afganistan’ın gayri safi milli hâsılasının yüzde 15’i, bir yılda 2 milyar 400 milyon dolar gelir getiren uyuşturucuyla bağlantılı ihracata dayanıyor. Uyuşturucuya ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir ülkede, bağımlıların durumu ise içler acısı. Ülkede en az bir milyon aktif uyuşturucu bağımlısı bulunduğu tahmin ediliyor. Afganistan'ın özellikle kırsal kesimlerinde halk, esrarı çok sayıda hastalığın tedavisinde ilaç niyetine kullanıyor.
Yüksek bağımlı sayısına rağmen hükümetin rehabilitasyona ayırdığı bütçe 2 milyon 200 bin dolar. Yani Afganistan'da uyuşturucu ile mücadele için kişi başına yılda 2 dolar düşüyor. Uzmanlar Afganistan’daki uyuşturucu ticaretini sona erdirmenin 20 ila 30 yıl alabileceğini belirtiyor.--spoiler--
Sakın başlamayın, sakın, sakın, sakın. Hayatınızı bitirme ihtimali olan çok tehlikeli bir şey. Uyuşturucuya düşman olun, pis şey, çok pis.
Ama illa da denemek istiyorum, merak ediyorum vs. diyorsanız da ayda birin ötesine geçmeyin, o da hafif doz olsun. Ayda birin ötesine geçmezseniz beyninizdeki endorfin resöpterlerinin etkilenme olasılığını dolayısıyla bağımlı olma olasılığınızı ciddi oranda azaltırsınız.
not: iş bu entride uyuşturucu düşmanlığı yapılmıştır, sadece kullanacak olanların yararına bir yavsiye içerir.
bundan seneler önce henüz evlenmemişim, inşaatlarda iş kovalıyorum, biz de içerdik. iş bulman garanti değil, bulsan kuş kadar para alırsın, aile kurmak istesen babadan para kalmamış, elin kızına vaad edecek hiçbir şeyin yok. sana kim kız versin? eve gidiyorsun işsiz güçsüz utancından ananın elini öpmeye çekinirsin. arkadaş arasında herkes senin gibi, iskambilden başka beklentin yok.
işte bunu içince kopup gidiyorsun bütün bu dertlerden. ama hep geri geliyorsun, bu sefer bütün beklentin yeniden içebileceğin anı kovalamaya dönüşüyor. isterse sağlığa faydalı olsun, isterse beş yüz sene yaşatsın, sen yaşamaya çalışmıyorsun yani anlatabiliyor muyum?
ama onun mutluluğu da geçicidir ha. çünkü hiçbir şeyi çözmüyor, hala sana kimse kız vermiyor, hala babanın önünde başın eğik, hala iş yok, ama hayat ilerliyor da. yirmi ikiyim derken bir bakmışsın otuzuna gelmişsin, sekiz dediğin nedir ki? geçip gider sekiz dokuz göz açıp kapayıncaya kadar. her şey birikir, çözülmeyen her şey yığılır, daha fazla uyuşmak zorunda hissedersin, daha fazla daha fazla derken geriye hiçbir şey kalmaz.
bundan sıyrılamayan kaç arkadaşımın eriyip bittiğini gördüm anlatamam size. hafızam çok kötüdür benim, hele öyle dönemleri hiç hatırlamaz insan silinip gider kafasından. ama bir halil vardı bizim iki çocuklu. erken yaşta evlendirmişler bunu, çok saf adamdı. hepimizin boynu büküktü ama bu ayrı, sanki böyle sürekli üzerinden birileri bastırıyor gibi bir hali vardı kardeşimin. karısı sakattı ayrıca çok zor yürüyordu, bu döverken sakat bırakmış derlerdi ama bilmezdik işin aslını. çok rakı içince hemen başlardı karımı çok seviyorum diye sayıklamaya. bu adam mı karısını dövmüş derdik yani. öyle herhangi bir şeye zarar verebileceğine inanmak zordu, çok iyi kalpli filan olduğundan değil ha normal insandı o da bizim gibi ama farklı bir şey vardı işte halinde.
neyse bu bazen haftalarca beş kuruş bulamazdı, pek ayık gezmediğinden iş vermek de istemezdi buna kimse. o gelince onun işini de yapmak zorunda kaldıklarından kimse yanında götürmezdi de. yine ben çağırırdım iş buldukça. böyle yakınlaşınca bir kere evine davet etti beni, normalde kimseyi davet etmezdi. ailesinden ve evinden utandığı için yapardı bunu hissederdik.
bir sakat kadın, bir yaşlı anası, iki de çocuk düşününce evin halini canlandırmak çok zor olmasa gerek gözünüzün önünde. zaten iki göz ev demeye bin şahit isteyen taş yığını. beni en çok etkileyen şey çocukların her şeyin farkında olmasıydı. bu kadar sessiz, utangaç çocuk olmaz olsun. çocuk dediğin koşar oynar, yaramazlık yapar, şımarıklık eder, bunlar artık korkularından mı neden bilmem öyle bir bakarlardı ki hani evin çocuğu değil de sahibi bunlar dersin. bütün ev işleri bunlara kalmış tabi, bir yandan okul, hatta sanırım çalışıyorlardı ama ne iş yaptıklarını öğrenemedim ya da unutmuşum.
işte bunu gördükten sonra halil'e asla aynı gözle bakamadım. kafası güzel gelince gülerdik mesela, "ulen yine ne içtin" diye alay eder laf dokundururduk. ya da beraber içerken filan çekinmezdik. ama bundan sonra onu ne zaman kolunu kaldıramayacak kadar sarhoş görsem "bu adam nasıl o eve gidip o çocuklara babalık yapacak?" diye sorar oldum.
sonra bir gün ne işlere ne kahveye gelmez oldu. bir süre sonra da taşındılar, memlekete gitmişler diye duydum. sonra ne yaptılar hiç bilmiyorum, tekrar ne gördüm ne haber aldım. nasıl yaşadılar, hatta yaşadılar mı hiç bilmiyorum. o çocuklara ne oldu, okudular mı, bizim gibi mi oldular hiç bilmiyorum. ama ben uyuşturucuya elimi sürmedim tekrar onu biliyorum.
"Uyuşturucu kullanmayın, çünkü uyuşturucu kullanırsanız hapse düşersiniz ve hapiste uyuşturucu cidden çok pahalıdır." John Hardwick hz leri söylemişler.
dikkate aldım ve sigarayı bıraktım amk.
zehir. nesilleri mahvetti. ülkemizde ise artık nefes aldırmıyor ak parti iktidarı bu zehir tüccarlarına. narkotik ekiplerinin son yıllardaki başarısının arkasında ak partiden aldıkları güç vardır.
Van ve Hakkari'de tespit edilen 'Pavlov' yöntemi iran sınırında güvenlik kuvvetlerini bile şaşkına çeviriyor. Ünlü bilim adamı Pavlov'un 'şartlı refleks' adını verdiği sistem atlar üzerinde uygulanıyor. Türkiye'de sürekli uyuşturucu enjekte edilerek bağımlı hale getirilen atlara, asker kamuflajı giymiş kişiler tarafından günlerce işkence yapılıyor ve onların askerden korkmaları sağlanıyor.
Bu işlemlerin ardından iran'a sokulan atları, karşı taraf istediği gibi yönlendirebiliyor. Uyuşturucu enjektesi kesilip krize sokulduktan sonra sırtlarına yüklenen uyuşturucuyla serbest bırakılıyorlar. Şartlı refleks sebebiyle atlar doğruca kendilerine ilk olarak uyuşturucu verilen köye gitmek istiyor. Atlar asker görünce de korkarak uzaklaşıyor. Böylece sınırdan uyuşturucu en kontrollü şekilde taşınmış oluyor.
Seriatsizliga seytanin yoluna zevke keyfe devam...Taki bir köşede sisene kadar...Analar babalar sakin cocugunuza dinden imandan bahs etmeyin ha cunki cocugunux dindar biri olursa alkol almaz, zina yapmaz, uyusturu cu kullanmaz .....Bunlari yapmazsa akil sagligi yerinde olur....Akil sağlığı yerinde olursa düşünmeye baslar.
.Dusunurse kendini somuren duzeni gorur.....Kendini somureni gorurse proje dedifre olur.... Burdan sonrasi na siz gidin.....
Onun icin ickiye zinaya kumar ve uyusturucuya devam...
Bundan yillar once harun kolcak in dedigi gibi" uyusturucu ve seks her sanatin branşında vardir.."
Onun için anne ve babalar cocugunuzu dindar yetistirerek bagnaz etmeyin....Sebest bırakıp ozgur edin...Kemalist voldumu herseyini kurtarmistir!!!!!!!