Lanet bir şey. Uykusuz geçirdiğiniz geceden sonraki akşam saat 10 gibi bilgisayar başından azıcık uzaklaşıp kestirmeye/uzanmaya başlamışsınızdır, tam uykuya dalınacaktır, fakat ses yapan bilgiyarı kapatmaya kalkınca (ki 15 saniye kadar sürer) bir daha uyuyamazsınız, kaçar uyku, saat yine 2 olur, sonra yine sabah olur, neyse ki 3. gün buna dayanılmaz*. Yeter be arkadaşım... Bırak peşimi...
depresyon belirtisi olabilir. feci halde uykunuz vardır ama yatağa yattığınızda sanki sizi şeytan dürtüyormuş misali zıplar kalkarsınız. çok zordur kısacası. başına gelmeyen anlamaz adamı.
gecenin bu saatinde hala yazıyor olmanıza sebep olmanın yanı sıra , zihninizin pelte gibi olmasına, göz altlarınızın morarmasına sebep olan hastalıktır.
''abi hadi be elflerin geldiği sahneyi de izleyelim bitsin'' şeklinde repliklerin tükenmemesi durumunda yaşanan ve ertesi gün yarı uyur bir şekilde, elflerle ve orklarla yağ satarım bal satarım gandalf ölmüş ben satarım tarzı oyunlar oynadığınız durumlardır.
kendimi bahadır baruter'in uykusuzluk posteri gibi hissediyorum bugünlerde: bkz: http://img89.imageshack.u...p?image=uykusuzluk8tg.jpg
evet insan kendini bir çizgi(roman) gibi hissedebilir yeri geldiğinde. oysa tabi ki ben de kendimi "süt ve kurabiye hikayeleri" gibi hissetmek isterdim. kahramanım, süt ve kurabiyeli mutlu bir son. olmadı. bir tek süt mevcut. o da uykusuzluğa çare olmuyor güzide kâri.
çok acayip şeyler yapasım vardı. içimde heves kalmadı, kalamadı. bedenim nürnberg'den gelecek oğlu için beni dışarı attı. çok da umrumda. depozitoyu önemsemediğimden duvarlara kırmızı filli boyayla "Jedes Herz ist eine revolutionäre Zelle" yazarken elimi korkak alıştırmadım. boyanın hepsini bitirip duvarın önünde poz vererek "en güzel kırmızı" demedim.
az önce oda arkadaşım dedi ki:dışarı çıkalım'mış. hava çok güzel'miş. "ben görmedim" dedim, "haberim yok". istanbul'da olsaydık beşiktaş sahiline gidermişiz. yaaa yaa, keşkelemişim ben de. şimdi içim beni kovduğundan mıdır nedir, tüm sesler böyle bir uzaktan uzaktan çalınıyor kulağıma..."bugün kederliyim, beterim bugün..."
kişide içinde bulunduğu hale göre değişik etkiler yaratan durum. kimi zaman hayata karşı bir isteksizlik yaratır, kimi zaman sinir. kimi zaman saçma bir yalnızlık korkusu yaratır, kimi zaman delirtici bir karamsarlık.
kötüdür.
mideniz ekşir, uykusuzluğunuz artmaya devam eder. belki, oturduğunuz yerde gözleriniz kapanmaya başlar ama yatağa girdiğiniz anda uykunuz tekrar kaçar. hiçbir şey işe yaramaz: gün boyu hayvanlar kadar yorulmuş da olsanız, sevgilinizle saatler geçirmiş de olsanız fayda etmez. bir defa huzursuz bünyeye girdi mi kesin istemediğiniz şeyleri hissettirir.
bu tecrübeyi defalarca yaşamış zavallı bünyeler, illa düşünmeleri gerekir ya, "acaba aslolan, doğru olan bu halim mi?" diye düşünmeye başlarlar. "gerçekler, beraberlikler, mutluluklar bu kadar ince bir pamuk ipliğine mi bağlı gerçekten" diye düşündürür. üzücüdür, dedim ya, kötüdür. kötüdür, dedim ya, yorar.
bir iptal mesajıyla başlar bazen her şey. uykular kaçar, gözler dönmeye başlar. her zamanki ilaçlar, eylemler faydasızdır. tamamen boşalmış ve yok olmuşsunuzdur.
ta ki, uyuyana kadar.
klişesiz olmasın da değer kazanmasın:
"merhaba dünya, ben geldim."*
uyku düzenini sağlamak için bulduğum formul: uyku düzenini yerine getirmek için uyunmayan geceden sonra sabaha karşı ve o gün boyunca hiç yatılmaz ki gece uyunabilsin. *
orjinal adi insomnia olan guzel bir stephen king kitabi. yasliligin ne kadar boktan bir surec oldugu kitabin cogu yerinde anlatilir. uzuuun bir girisi vardir. olaylar kitabin sonlarina dogru iyice birbirine baglanmaya baslar. kitabin baslarindaki amcanin cektigi uykusuzluk ve sonradan gordugu aurolar king tarafindan etkiyelici bir sekilde betimlenmis. kara kule kahramani roland'la cok alakali oldugundan kara kule serisinin baslamadan onceki halidir.