günlük koşuşturmaca arasında yaşanılan küçük ayrıntıların hepsinin gece kafaya üşüşmesiyle ortaya çıkabilecek durumdur. kafayı yastığa koyar koymaz sanki içinizdeki ses o anı bekliyormuş gibi konuşmaya başlar ve sizi bitkin bırakana kadar susmaz. bitkin düşersiniz düşünmekten ama hala uyku yoktur, sinirlendikçe uyku kaçar. uyumalıyım erken kalkcam dedikçe inadına uyku gelmez, kaçmıştır bir kere. ve evdeki garip sesleri dinlemeye başlarsınız, musluktan gelen tıp tıp su sesi, mobilyalardan ve buzdolabından gelen çıtırtılar, acaba eve hırsız girer mi , deprem olsa şimdi ne yaparım paranoyaları gelmeye başlar üstünüze üstünüze.. artık baygın ve bitkin düşüp kendinizden geçtiğinizde çalar saatin sesi ve işte yeni bir gün. arabaya binip radyonun sesini açtığınızda yeni güne enerji ile başlayan dj i dinlerken sabah sabah bu enerji bu mutluluk nereden geliyor allahaşkına diye söylene söylene şaşkınlık ve hatta kıskançlık içinde işe gidersiniz..
uzun süre uyuyamama sonucu vücutta denge sağlayamayıp yürümede ayakta durmada güçlük çekmeye kadar neden olabilen bir durum.fiziksel dengede bozukluklar yarattığı gibi psikolojik olarak da dengesizliklere neden olur.bu yüzden korkulacak bir durumdur **
orjinal adi insomnia olan guzel bir stephen king kitabi. yasliligin ne kadar boktan bir surec oldugu kitabin cogu yerinde anlatilir. uzuuun bir girisi vardir. olaylar kitabin sonlarina dogru iyice birbirine baglanmaya baslar. kitabin baslarindaki amcanin cektigi uykusuzluk ve sonradan gordugu aurolar king tarafindan etkiyelici bir sekilde betimlenmis. kara kule kahramani roland'la cok alakali oldugundan kara kule serisinin baslamadan onceki halidir.
uyku düzenini sağlamak için bulduğum formul: uyku düzenini yerine getirmek için uyunmayan geceden sonra sabaha karşı ve o gün boyunca hiç yatılmaz ki gece uyunabilsin. *
kişide içinde bulunduğu hale göre değişik etkiler yaratan durum. kimi zaman hayata karşı bir isteksizlik yaratır, kimi zaman sinir. kimi zaman saçma bir yalnızlık korkusu yaratır, kimi zaman delirtici bir karamsarlık.
kötüdür.
mideniz ekşir, uykusuzluğunuz artmaya devam eder. belki, oturduğunuz yerde gözleriniz kapanmaya başlar ama yatağa girdiğiniz anda uykunuz tekrar kaçar. hiçbir şey işe yaramaz: gün boyu hayvanlar kadar yorulmuş da olsanız, sevgilinizle saatler geçirmiş de olsanız fayda etmez. bir defa huzursuz bünyeye girdi mi kesin istemediğiniz şeyleri hissettirir.
bu tecrübeyi defalarca yaşamış zavallı bünyeler, illa düşünmeleri gerekir ya, "acaba aslolan, doğru olan bu halim mi?" diye düşünmeye başlarlar. "gerçekler, beraberlikler, mutluluklar bu kadar ince bir pamuk ipliğine mi bağlı gerçekten" diye düşündürür. üzücüdür, dedim ya, kötüdür. kötüdür, dedim ya, yorar.
bir iptal mesajıyla başlar bazen her şey. uykular kaçar, gözler dönmeye başlar. her zamanki ilaçlar, eylemler faydasızdır. tamamen boşalmış ve yok olmuşsunuzdur.
ta ki, uyuyana kadar.
klişesiz olmasın da değer kazanmasın:
"merhaba dünya, ben geldim."*
kendimi bahadır baruter'in uykusuzluk posteri gibi hissediyorum bugünlerde: bkz: http://img89.imageshack.u...p?image=uykusuzluk8tg.jpg
evet insan kendini bir çizgi(roman) gibi hissedebilir yeri geldiğinde. oysa tabi ki ben de kendimi "süt ve kurabiye hikayeleri" gibi hissetmek isterdim. kahramanım, süt ve kurabiyeli mutlu bir son. olmadı. bir tek süt mevcut. o da uykusuzluğa çare olmuyor güzide kâri.
çok acayip şeyler yapasım vardı. içimde heves kalmadı, kalamadı. bedenim nürnberg'den gelecek oğlu için beni dışarı attı. çok da umrumda. depozitoyu önemsemediğimden duvarlara kırmızı filli boyayla "Jedes Herz ist eine revolutionäre Zelle" yazarken elimi korkak alıştırmadım. boyanın hepsini bitirip duvarın önünde poz vererek "en güzel kırmızı" demedim.
az önce oda arkadaşım dedi ki:dışarı çıkalım'mış. hava çok güzel'miş. "ben görmedim" dedim, "haberim yok". istanbul'da olsaydık beşiktaş sahiline gidermişiz. yaaa yaa, keşkelemişim ben de. şimdi içim beni kovduğundan mıdır nedir, tüm sesler böyle bir uzaktan uzaktan çalınıyor kulağıma..."bugün kederliyim, beterim bugün..."