kalkarsın sabah, daha gün yeni ağarmış, dün'ün dertleri hala şakaklarında ama sen yeni dertlere doğru fırlatmalısın yorganını... sevmediğin bir meslek, sevmediğin bir iş yeri, metro, kalabalık, asık-mutsuz suratlar ormanı sokaklar... yürürsün pervasızca işe, akşamı saniye saniye beklemeye başlar bile hayallerinin kaçak deposu yorgun beynin. alışkanlıklar devreye girer yine kapıdan içeriye adımını attığında, hep böyle başlamadı mı hayat aslında ; daha anneni-babanı benimsemeden okula verdiler seni ! mavi bir önlük, sırtında gereksiz bir yük ve tek anlamlı gelen o küçük beslenme çantan.o anki durumunun üzerine derince düşünmezsin, düşünsen de içinde bulunduğun kelimeyi ancak yıllar sonra bulabileceksin ' sürgün gibiymiş' diye tanımlayarak belkide. her şey o zaman başlıyor üstadım, bugünkü sisteme somun-vida olabilmek için yağını o zamandan sürdüler, seni bu dünya ya köle olmaya geldiğine o an o okulun ilk günü inandırdılar.sonrasını biliyorsun işte ; Hani şu toplum denen şey var ya sana dedi ki Anadolu lisesi, Fen lisesi, üniversite, mühendislik... dediler dediler dediler. sen ne yaptın peki dinledin dinledin dinledin hep dinledin tıpkı bugün yaptığın gibi. bir yasa çıkardılar 65 yaşına kadar çalışacaksın ! o zaman paran da olacak zamanında dediler, ve sen de 'sistemin çocuğu' şöyle bir mantığa büründün ' hele bir emekli olalım şunu alacağım bunu alacağım ' hiç dedin mi kendine ;
- Ulan ben bu hayata çalışmaya mı geldim?
cevap gecikmez ' e napacaksın ya çalışmayıp, para kazanmayıp ? '
- diyemedin mi ' tamam çalışayım da haftada 1 gün tatilim var 1200 TL ile işe başladım, hakkımı alamıyorum, bırak hakkımı patronlarım canımı da istiyor, mesai istiyor, kulluk istiyor, sakal istemiyor, 5 dakika gecikme için azar kusuyor...
aklın çiçekler açmaya başlıyor sonra pazartesiye gebe bir pazar gecesi ; yaw diyor ben 60 yıl yaşayacaksam, zaten 18 yıl asalak bir hayat sürüyorum. Günde 12 saatimi sevmediğim bir işe ve yola ayırıyorum. Kalan 42 yılın yarısı gitti mi ? kaldı mı geriye 21 yıl bunun 15 yılı yaşlılığa gitti mi, kaldı mı 6 yıl bu altı yılında, günde 8 saatini uyuduğunu düşünürsek kaldı mı 60 yıllık brüt yaşından sana 2 net yıl ! sonra değişir soru ' Ulan ben 2 yıl çalışmaya mı geldim bu hayata ? ' anlamlı oldu değil mi şimdi !
sonra anlatırsın bunu birilerine, etrafında ne çok filozof varmış meğer senin hemen fırlar birisi; sevdiğin işi yapacaksın panpa !
ters ters bakarsın o cin gözlere dersin ki Ulan arkadaşım bak ! konu sen ben o değil ben sevdiğim işi yaptım, sen sevdiğin işi yaptın ya o ? sor etrafındaki insanlara kaç tanesi işinde mutlu olduğunu söyleyecek sana hı, kaç kişi ? sen en başında sevmediğin şeylerle büyüdün, ortasını sonunu nasıl seveceksin ! okula başladın dayadılar sana kitapları, fiziği, matematiği, kimyayı, tarihi... e dedin dayayacaklar zaten ne yapacaklardı ya? öyle değil işte güzel kardeşim bunları tabi ki yapacaklar ama asıl yapılması gereken seni keşfetmek ! flüt çalmakla, beden eğitiminde birdirbir oynamakla, 5. sınıfta Çanakkale ye gitmekle ya da patatesle resim yaptırıp sana zayıf vermekle olmuyor bu işler... sevdiğin işi 25 yaşında bulamazsın ! yani kısacası bu sistemde sen mutlu olamazsın !
üniversite kredi verirler sana, teşekkür edersin yüce devletine ama düşünmezsin senden 1 yıl önce mezun olan ablanın maaşını yediğini... çatır çatır yersin o her ay yatan piyango biletini (!) mezun olursun sonra, mezun olduğuna bin pişman olarak ;ayda 150 TL aldığın o parayı 300-300 alırlar senden 1200 TL maaşınla ödersin paşa paşa !
ama güzel kardeşim senin hayallerin vardı değil mi 2 yıllık ömründe ; belki bir karavan alıp bir kaç ülke gezersin belki deniz kenarında bir kaç ay dilediğin gibi yaşamak istersin sevdiğinle, sevdiklerinle ya da mutlu bir iş iyi bir maaş istersin. o gariban hayallerinle bir yatla dünya turuna çıkmak geçmez aklından, katlar, son model arabalar, uçaklar, kucağında mankenler istemezsin...
ah ah güzel kardeşim, yaşamaya mı geldin sen bu dünyaya , çalışmaya mı, ona buna kulluk etmeye mi ?
yıkamazsın bu sistemi biliyorum, ama boğun eğmeye bilirsin, eğmemeye çalışabilirsin en azından, sen doğanın çocuğusun, dünyayı unutmuş tanrıların, yada ne üdüğü belirsiz ideolojilerin değil! doğadan gelen doğaya gider, koş hayallerine, sarıl bulutlara... 60
yaşında, dönüp bakma arkana, yorulmuş bacaklarına, titreyen ellerine kızma !
iyi geceler kapital amca !