tanımlanması, kalıplara sıkıştırılması zor bir hasan ali toptaş romanı. zaten niye kategorize etmeli, niye etiketlemeli değil mi!
değişik yaklaşımıyla,akıcı anlatımıyla, biraz kafka tadı veriyor açıkçası.
"Hatta böyle zamanlarda yastığın hizasından eşyalara doğru bakarken,çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da,bir şeyleri gördükçe,o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyordum…bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum."
"bir hikaye sonsuzmuş gibi göründüğünde, kendine ulaşmış demektir çünkü. bu da, az şey değildir hikaye açısından. bilirsin, ne kadar çırpınırsa çırpınsın, kendine ulaşamayan bir hikaye başka noktalara da ulaşamaz."
hasan ali toptaş eseri.
roman mı, masal mı tartışırım, o derece büyülü.
kesinlikle sıradışı. var mı yok belli olmayan mekanlar, olup olmadığı tartışılır adamlar ve şehirler ile başlı başına masal. adı yeter zaten.
1. baskı 2005.
biraz alıntı yapalım:
"hem de öyle hızlı kayboldu ki, bir an için karşımdaki şehir onun yokluğundan ibaretmiş gibi göründü bana."
"türküleri geride bırakarak tozlu kasabalardan yükselen ninnilerin içinden geçiyormuş hatta uğuldaya uğuldaya, ninnileri bırakarak insanların şeklini alan alışkanlıkların, onları bırakarak mendil uçlarına işlenen dayanılmaz hasretlerin, hasretleri bırakarak kırların, kırların bırakarak ezan seslerine karışan köpek havlamalarıyla arpa yüklü kağnı gıcırtılarının ve çocuk ağlamalarının içinden geçiyormuş."
Yazarın bir söyleşisinde hakkında şöyle sözler söylediği kitap:
"Bir romanın değeri ona verilen emekle hiçbir zaman ölçülmez, bunu biliyorum ama doğrusu 'Uykuların Doğusu'na çok emek verdim. Öteki romanlarımdan daha farklı bir roman olsun diye, kendi bütünlüğüne ulaşsın diye ve de ruhuyla, yapısıyla, iç örgüleriyle, bu örgülerin birbirlerine olan konumlarıyla, seslerinin dağılımıyla ve daha başka ayrıntılarıyla tastamam bir romana dönüşsün diye emek verdim. Ne kadar başarılı oldum bilemem tabii."