doğum günüm bugün!
yalnızlığımın başladığı gün olarak da ifade edebilirim.
amansız dünya maceramın, milyonlarca insan arasında kaybolmuşluğun başladığı gün.
bugün için ayrı bir karamsarlığım var. her günümden daha da karanlık..
o karanlık içinde parıltısını görebildiğim, benle beraber olduğunu bildiğim,
sımsıkı sarılabildiğim, gülümsemesine inanabildiğim tek gerçekliğim var; yalnızlığım.
aslıda bana tebessümü ile herşeyi anlatabiliyor.
koruyor beni, arkadaşlardan, 'dost'lardan, sevgiden, sevgiliden, hayal ve umutlardan.
sahdecilik oyunu oynamama bir türlü izin vermiyor.
"hayır" diyor sürekli. "yapmamalısın. aslında tüm bunlar bir oyun, sen bunu beceremezsin, sen karanlık odandan dışarıda yaşayamazsın." kendimi kandırmama bir an olsun izin vermiyor.
korkuyorum.
"ve sen, böyle daha mutlusun" diyor usulca kulağıma fısıldayarak.
nefesini hissedebiliyorum. devam etmesi için susuyorum; benle beraber o da susuyor..
yalnızlığımı çok fazla sorgulamam. yaşamlarının büyük bir kısmını yalnız olarak geçiren, yalnız ölen hayran olduğum insanlar var. bu bana cesaret veriyor.
yalnızlığımdan çok kendimi sorgularım, işte o zaman da daha fazla yalnız kalırım.
ve hayat gittikçe yavaşlar.
benim için hayat durmuş olabilir mi?
bilmiyorum; bukowski üstadıma soruyorum,
cevap veriyor, her zaman olduğu gibi insanlara karşı acımasız;
"insan kendini çok derinden tahlil etmemeli, yoksa hiçbir şey yapmaz. yaşam durur!"
doğru söylüyor. benim yaşamım durdu. artık ilerlemiyor. olduğum yerdeyim, doğduğum yerde.
isteksizim!
geriye boşvermiş, bıkmış bir insan tortusu kaldı benden, umutlarını çocukken yaptığı kağıttan gemilere bindirip
açıklarda kaybolmasını acımasızca izlemiş bir insan tortusu.
hayallerimi bir bir tüketirken kendime "ya sonrasında?" diye hiç sormamıştım. ne düşüncesizlik ama.
böyle olacağını bilmezdim. insan hayalsiz nasıl yaşar?
bazen tekrar hayal kurmaya çalışıyorum, beceremiyorum.
bahis oyunları kurtarıcım.
hayal satın almanın en güzel yöntemi. odamdan çıkabildiğimde nadir de olsa oynarım.
sonuçlarını günler sonra öğrenirim. bazen bakmam bile. belki de şu anda bir milyonerim. bakmadığım kuponlarımdan birine tutmuş olabilir. kimin umrunda!
çok yorgunum bu aralar, çok fazla sıkılıyorum ve iyiden iyiye sıyırıyorum.
ölüm ölüm ölüm!
neden gelmiyor, kalbim her kan pompaladığında mutsuz bir insana daha fazla acı verdiğinin farkında değil mi?
ölümümü kendim çizersem, en az acı veren yöntemi kullarım.. her zaman ürkek biri olmuşumdur.
sokakta dikkatsizce yürürüm. onlarca kaza atlattım ve birkaç kaza geçirdim.
sorun şu ki, hep dikkatli sürücülere denk geliyorum. ufak tefek sıyrıklar, birinde hastaneye bile gitmedim; arabadan 3 metre uzağa düşmüştüm. yerden sendeleyerek kalktım, "yok birşeyim herkes işine baksın!"
bir keresinde bir kamyonla burun buruna geldim. şehirler arası yoldan geçerken. çok yakındı ölüm. paramparça olmak. derler ya hani, hayatım film şeridi gibi önümden geçti, diye. işte o filmi bitirmek üzereydim; ama o kamyon da başaramadı. düşüncesizce kendimi kamyondan kurtardım, neden yaptım bilmiyorum.
intihar!
intihar bana göre değil, uğraşmak istemiyorum. isteksizim dedim ya.
ama bu iğrenç yaşamdan, böylesine güzel bir çıkış kapısı olması beni rahatlatıyor. istediğin zaman çıkıp gidebiliyorsun. acil durum düğmesi gibi. hep aklımda.
evet. işte bugün benim doğum günüm.
bu anlamsız hayatta kendimi mutlu edecek onlarca şey varken ben mutsuz olmayı seçiyorum.
kendimi kurtarabilmemin birkaç yolu var aslında. bir sevgili? ya da muhabbet edebilecek birkaç arkadaş?
böylece gerçeği düşünmeden günlerimi bir bir tüketirim, ve ölüm beni alırken,
"aa sen ne zaman geldin? hayır dostum bana biraz daha zaman ver!" diye yalvarırım.
böyle bir yaşam tarzı tıpkı alkol, yada uyuşturucu almak gibi. yani benim için pek bir farkı yok.
ikisi de mutlu ediyor, ikisi de gerçeklikten uzak.
thoreau şöyle der,
"bana aşk, para, inanç, şöhret, adalet, yerine sadece gerçeği verin."
ben, ölüm geldiğinde,
ona doğru aşağılık bir bakış atarak,
"geç kaldın?" diye sitem edeceğim günü bekliyorum. "neden bu kadar geç kaldın?"
belki de ben ölüme giderim, biraz kendimi toparlayabilirsem, sessizce giderim..
ardıma bakmadan..
ruhum bedenimde, bedenim dünyada hapis..
ve hapishanemde bir yıl daha geçti.
hoşgörü dini mensubu olmayan yazar!
hoşgörü dini? müslümanlık?
hayır, hayır.
olamaz, olmamalı.
en azından benim bildiğim müslümanlık değil.
peki biraz vurucu bir giriş oldu; ama bunu bana sözlükteki müslüman arkadaşlarımın bir kısmı gösterdi.
hoşgörü sahibi müslüman arkadaşlarımı tenzih ederim.
birkaç gündür tanrı ve dinlerle (sadece islam değil) ilgili entryler giriyorum.
herhangi birinde ne bir hakaretim var ne de saygısızlığım.
tekrar ediyorum;
herhangi birinde ne bir hakaretim var ne de saygısızlığım.
sadece durumları ve teorik bilgileri sorgulayarak çıkarım yapıyorum. nedense bazı yazarlar bunu üzerlerine alınıp, bana "saldırma"ya başladı. onlar için bu söylemi kullanmak istemezdim, daha önce yapmadım, yapmazdım. lakin iyice sinirlerim bozulmaya başladı.
hoşgörü?
tamam da bir yere kadar. hala acıyı yudumluyorum, sadece yüzüm biraz eşkidi o kadar.
müslüman arkadaşlara saygı duyuyorum.
birkaç kendini bilmez tarafından yapılan bu üslupsuz yaklaşımlardan faydalanarak,
bildiğim müslümanlığı karalayacak değilim.
kutsal addedilen kavramları tartışırken elbette çizgimi titiz çizmeye çalışıyorum ve bunu da yerine getirdiğimi sanıyorum; ama deneyimleriyle sabitleşmiş önyargılar insanları bana karşı bir tavır almaya itiyor.
yaftalamak!
yaşadığı paranormal olaylardan sonra, artık 365 günde 4 yıl yaşlanan, bu yüzden de yılda 4 doğum günü yapmak zorunda kalan yazar.
yaşadığı olaylar kendisinde derin izler bıraksa da, her yıl doğum günlerinde topladığı 200'ü aşkın çerçeve ile, türkiye'nin çerçeve kralı olmuştur. arada kupa felan da çıkıyor. bi' daha olmasın.
tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.
insanların her gününü doğum günüymüşcesine mutlu geçirmesini temenni eden,
bunu arzulayan,
bunun için çalışan yazar.
bayramları bu duruma karıştırmasa iyi olacak sanırım.
allah'ın varlığının kanıtı, ancak allah'ın ortaya çıkmasıdır temalı dalga amaçlı bir entrimden sonra "bu da oksijen tüketiyor işte..." tarzı bir laf koyma çabasına girmişti, kendi çapında. halbuki haklıydım, kanıt nedir? kanıt, varlığı net biçimde gösteren belge, delil değil midir? allah'ı kanıtlayamazsınız ki, kanıtlayabilir misiniz canlarım ciğerlerim? neyse sonra ben de kendisine "ne tüketcektim amına koyim azot mu?" yazmıştım, sonuna "yarraam" yazmayı mı unutmuşum n'olmuş anlamadım, öyle olmuş. canım kardeşim, sen müslümansan müslümansın. herkes senin gibi olmak zorunda mı? senden olmayana laf atıp sonra kaçınca mı düsturlu, ahlaklı oluyorsun? hayır öyle bahsetmişsin de kendinden... helal ha.
sözlük yazarlarını sevmeme gibi bir tavrı yoktur. buna hakkı da yoktur.
yazarları entry bazında değerlendirir. onları terimsel bir kalıba sokmaz, 'yine şöyle yazmış piç' demez,
x no.lu entry ne anlatıyor diye düşünür, öyle değerlendirir.
insanları sınıflandırmaz (milliyetçi, gominis, faşist vs.) ne anlatmaya çalıştığını anlamak ister.
gönderilen özel mesajların hepsini okur. yeri gelir msn alışverişi yapmışlığı bile vardır.
lakin, seviyesiz bir dil kullanılarak gönderilmiş mesajlara bir kez olsun cevap vermez.
bir yazarın nick altına bir entry girdiyse bir bildiği vardır. olabildiğince geniş anlatır konuyu.
eğer entrysine gelen cevap, karşı cevap gerektiriyorsa bu durumdan hiç hoşlanmaz. üşengeçtir çünkü.
gelen cevap entry içerik olarak cevap gerekliliği taşımıyorsa ve seviyesiz bir adap kullanılarak yazılmışsa, cevap vermez. keza çoğu kez yapmışlığı vardır.
ilk defa "bir yazara cevap vermek" eylemini kendisiyle tattığım yazar. bu son mesaj olsun isterim. sanırım ekşi konusunda üstüne fazla gelinmiştirki, neyin ciddi niyetle söylenip söylenmeyeceğini kestirememiştir. hatta ustalara saygı kuşağı gibi hiç gerekmedik engin bilgili tavırlar takınmıştır. muhtemelen benden büyük olduğunu düşündüğüm için hiç laf dalaşına girmeye niyetli olmadım. tekrar söylüyorum rileks men lets rak.
ekşi'nin kapanmasını sanki iran'da tüm gazeteler ve haber kuruluşları kapatılıyormuş gibi yana yakına anlatan. bir ekşisözlük yüzünden ülke değiştirebilecek yazar. rileks men dns değiştir. *
yazdığı yalan yanlış girileri düzeltenlere karşı değişik bir öfkeli davranım içerisine giren nesildaş yazar.
özelden şahsıma ulaşırsa öntürk ve orta asya türk tarihiyle alakalı okuması için onlarca kitap tavsiye edebilirim, insanın işkembesi haricinde bir dayanağı olmalı diyor ve yüz küsür tanrıdan kendisine selam ediyorum.
nesildaşım olan müthiş 5.nesil yazarıdır.
bu adama dikkat edin, müthiş cevher var. okuduğum bütün entrylerinde iş var. uzun yazdıklarını da okuyun, sanki sandık içi okuyorsunuz. *
yazarlığında popülerlik kaygısı duymamaktadır.
ben kendisini tanıyorum tam bir liberalizm adamıdır. bazen a takımı izler; ama o da, aksiyon düşkünü olduğu için. albüm çalışmaları da tam gaz devam etmektedir.
lakin neden birden bu yazarın üstüne gelinmiştir popülerlik suçlamasıyla, anlamamış kendisi öyle konuştu.
hatta iddia edildi.
kampanya desen düzenlemedi, kendine verecek birilerini bulmak için yarışma düzenlemedi.