uye lol

entry135 galeri0
    60.
  1. moderasyondan über şeyler isteyen yazar. üzülerek söylüyorum ki çok bekler..
    0 ...
  2. 59.
  3. (09.02.2009 00:42) tarihinde yönetimle münakaşasından dolayı 7 gün,

    (19.02.2009 21:52) tarihinde yönetime hakaret ettiği için 15 gün,

    (12.03.2009 01:48) tarihinde saçma bir sebepten dolayı 10 gün çaylaklık cezası almış yazar.

    "bunların gazetelerini almayın, bunların televizyonlarını seyretmeyin!"

    hatırladınız değil mi sayın yazarlar bu sözleri. birileri, birilerini susturmaya çalışıyor biliyorsunuz.
    kim bunlar? bunlar her yerdeler, bunlar özgür düşünceden, düşünmekten, gerçeklerden korkan insan tortuları,
    bunlar her yerdeler her yanımızı sarmışlar. gözlerine sıçratılan çamurlardan, gün yüzlüleri bile kir pas içersinde görmekteler. yazık, heyhat!

    peki ya ben, başımı eğip kenara mı çekileceğim.
    elbette hayır!

    bir gün yüreklerini toplayıp da cesaret edebiler ise,
    kapıyı ardımdan çekerler ise,

    kirli suları terk eden bir balık gibi uzaklaşırım bu diyardan,
    ama o zamana kadar, devam, devam, devam!
    6 ...
  4. 58.
  5. 57.
  6. (#4845578) açtığı başlıkla hariçten infiale sebep olmuş çaylak.

    entry'deki seçilen ifade çok biçimsiz. neymiş efendim "islam tanrısının küçük küçük olanlarına verilen isim" miş.

    ne demek şimdi bu? öncelikle kullanılan ifade, allah'ı çoğul olarak nitelendirerek kitleleri galeyana getirecek düzeyde saygısız bir ifade. "ahahaha bunun bu dünya'da tanımlı bir cezası yok gönlümce yazarım" dusturu ise kin ve nefreti arttırmaktan öteye gitmeyecek çirkin bir savunma.

    işin ikinci boyutuna bakarsanız seçilen ifade özellikle "islam tanrısı". "ahahahha siz ona "allah" diyorsunuz lan işte aynı seyden bahsetmiyoruz" yaklaşımı ise 10 yaşındaki cocukları susturabilecek düsturda olabilir. ama olgun insanlar için en iyi ihtimalle "kınamadan" öteye değerlendirilemeyecek bir davranış.

    3. olarak küçük ne demek? sen neyi referans alarak allah'ı sıraya koyabiliyorsun? nedir ölçütün ve kriterin?

    bir de bu kin ve nefret uyandırıcı başlığa destek veren zihniyet yok mu ki onlara ayrı ayar oluyorum. nedir arkadaşım zorunuz? bunun adı: "ahahah cok ironik ve özgür bir düşünce ortamı" değildir! buna emin olun.

    olay budur ki; kişi seçecegi kelimelere dikkat etmelidir. yoksa başına gelenlerden kendisiden başkası sorumlu olamaz. hiç burayı ağlama duvarına çevirmeye luzum yok.
    2 ...
  7. 56.
  8. kendisi ve allah ile ilgili olayı hakkında bir faq hazırladığım yazar.

    q: yaptığı şey insanları provoke etmiş midir?
    a: etmiştir.

    q: yalnış mıdır?
    a: evet.

    q: bunun cezası nedir?
    a: yönetim yapma güzel kardeşim diye uyarır, olmazsa 2-3 gün çaylak yapar, devam ederse çaylaklık süresi artar falan filan.

    q: peki ana avrat sövmenin cezası nedir?
    a: sözlükten şutlanmak.

    q: bu mantığa göre bu olaydaki kararlar doğru mudur?
    a: o ye.
    3 ...
  9. 55.
  10. 54.
  11. yine yeni yeniden çaylak olmuş yazar kişisi.
    1 ...
  12. 53.
  13. 52.
  14. allah senin allah'ın benim değil ki niye dalga geçmeme kızıyorsun gibi bir savunma yapmaktalar.

    ana da sizin ananız, bacı da sizin bacınız. bizim değil. ama bizi alakadar etmez deyip sövmüyoruz.
    33 ...
  15. 51.
  16. allah 330 cc gibi bir başlık açıp akabinde ühühü bana sövdüler demekte.
    canım benim.
    4 ...
  17. 50.
  18. (#4638267) entrysinden anladığım kadarıyla kendisi büyük beyinleri temsil ediyor. bay egoist büyük beyin
    0 ...
  19. 49.
  20. Üzerine mavi önlüğünü giymeden önce kafasına beyaz örgü takkesini takabilmiş ben,
    Huşuyu ne olduğunu bilmediği günlerde tatmış farkına yıllar sonra varmış ben,
    Karanlıkta yatsı namazlarını kendimden 15 yaş büyük abilerimle kılardım. O zamanlar namaz sadece karanlıkta kılınır sanıyordum, ve algılayabileceğim cevap da buydu.
    Ne kadar küçük olduğumu şu diyalog ile hatırlayabiliyorum;

    -abi yerde otururken neden parmağını kaldırıyorsun?
    -allah derken kaldırıyorum, allah birdir der gibi.

    Evet çok uzun zaman geçti üzerinden. iman ile yoğrularak büyüdüm. Sınavlarıma melekler eşliğinde girdim, allah her zaman yanımdaydı, beni korurdu, bir besmele yeterdi tüm kötülüklerin ve korkuların benden uzaklaşması için, öyle yaptım ben de. Namaz kıldım, dua ettim. Ne zaman darda kalsam, ellerimi açar dua ederdim yaradanıma.
    Daha ortaokuldayken aklıma yerleşmiş bir düşünce vardı. Şehit haberlerini televizyonda görüyordum. bana öğretilen bilgilere göre şehitler cennete giderdi. Bende, askere gidene kadar olabildiğince az günah işlemeye çalışarak ve daha fazla ibadet ederek yaşamaya karar verdim. Sonrasında ise askerde vatanımı cesurca savunacak, şehit olma şerefine erişecektim. Çünkü ne kadar fazla yaşarsam o kadar çok günah işleyebileceğimi keşfetmiştim.
    Şehit olarak hayatımı sonlandırdığımda ailem ile cennette buluşmayı düşünüyordum.

    Ortaokulda, okuldan çıktıktan sonra birkaç arkadaş ile yol üzerindeki camide vakit namazlarını kılardık. Çoğu zaman imam ben olurdum. Bazen namazı, aramıza yeni katılan arkadaşların çocukça tavırları sebebiyle bozmak zorunda kalırdık. O günlerimizi hiçbir zaman unutmam. Sırtımızda bir dolu okul çantası ile abdest alma çabası, hele hava soğuk ise şadırvandan akan buz gibi su, ellerimiz buz keserdi. Namazdan sonra cami içersindeki sobada ısınır sohbet ederdik. Üç kişi ile başladığımız ibadet turu dönem sonunda istikrarlı sekiz kişiye çıkmıştı.
    Liseye gittiğimde kendim gibi düşünen mümin arkadaşlarımı bulmam çok da zor olmadı. Tenefüslerde kızları kesmek yerine tuvalette abdest almaya çabalıyor, diğer dersin tenefüsündeyse boş bir sınıfa girip sıraları birleştiriyor üzerinde namazımızı kılıyorduk. Birimiz kapıyı sıkıca tutuyordu. Korkmuştuk her daim okul yönetiminden. Bir yıl boyunca yanımda oturan arkadaşım ateistdi. Nasıl yanıma kondu bilmiyorum. Tanıdığım ilk ateist insandı. Boş kaldığımız her zaman onunla konuşur tartışırdık. Çoğu zaman tartışmayı ben başlatırdım. Onun gibi birinin gözümün önünde ateşe gitmesini istemiyordum anlaşılan. Her seferinde tartışma askıda kalırdı, ne ben onu ikna edebilirdim, ne de o beni. bazen Tartışmamız aylak arkadaşların "maymun musun lan sen!" Gibi hazin dokundurmalarıyla bölünürdü. Ve çoğu zaman ağır hakaretlere maruz kalırdı. Ama kendinden her zaman emindi. Saygılıydı. Sonradan öğrendim, dedesi hocaymış.

    çok zaman geçti...

    Ve bir zaman geldi, bir gecede onlarca arkadaşımı yitirdim. Güvenim kırılmıştı ve hepsi birden bire benim için bitti.
    kendime birkaç dost bırakarak geçmişimi temizledim. ve sonra, Hayatımın en önemlisi olan iki insan da gitti. Sanki kötülükler ipe dizilmişti ve birisi onları hayatımın bu döneminde bana doğru çekiyordu.
    kendimi kendimle bırakma kararı almıştım,
    Ve istediğim oldu. Bir başıma kalmıştım.

    Ne dışarı çıkıyordum, ne insanlarla konuşuyordum. Yalnızdım. böylece düşünmeye fazlasıyla vaktim oldu;
    Sevmiyordum, sevemiyordum, nefret edemiyordum, kin güdemiyordum, acı çekemiyordum, özleyemiyordum.
    Birden bire kendimi getirdiğim yeri anladım, duygusuzluk! insana yaşama hazzı veren tüm duygularımdan arındırmıştım kendimi.
    Sevmek, özlemek ya da başkaları, insanı başkaları için yaşama bağlayan hazlar.
    Kin ve nefret en güçlü yaşamsal hazlardan bazıları.
    insan yaşama bu duyguları ile tutunur, ve bu duyguları olmazsa yaşaması için tek bir nedeni kalır.

    Tanrının hapsetmişliği!
    Tanrı, en sert ve büyük kayalarla örmüştü hapsanemi, en soğuk demirlerden kapılar yapmıştı bana. içinden çıkılması imkansız gibi görünen muhteşem bir hapishanem vardı. güvenliydi. içine de huzur taneciklerinden serpmişti. Sen burada kalacaksın, ve inan bana burada daha mutlu olacaksın, diyordu.

    oysa ben, bana yaşamsal haz veren tüm duyguların batıllığını anlamıştım. ve durmadan düşünüyor, düşünüyordum.
    tanrı beni iyi hissettiriyordu, namaz huzur veriyordu, dua mükemmeldi.
    tıpkı, alkol, uyuşturucu gibi.

    istediğim bu değildi benim!

    gerçekliğin orası olmadığını anlamaya başladığım anda, çıkış için kendimi zorlamaya başlamıştım. Gerçek olmayan tüm dünyevi düşünceleri, varedilmişlikleri yıktığım gibi; birgün, kendimi bildim bileli içersinde olduğum karanlık ve artık eskimiş, benim tarafımdan eskitilmiş hapisanemden çıkmayı başardım. Bakışlarım düşüncelerim gücüm ve kararlılığım ile eskittiğim duvarlar ben giderken ardımdan hüzün şarkıları çalıyorlardı.

    Demir kapı ile vedalaşmam içimi burkuyor, anılarımı hatırlatıyordu. Usulca eğip kulağıma "gitme" diye fısıldadığını işittiğimde kalbime bir tokmakla vurulmuştu sanki. 'doonn...!'

    işte gözlerimde birikmiş olan yaşlardan birkaç damla süzülmüştü yanaklarımdan, ortaokulda camide bıraktığım arkadaşlarım aklıma geldi. Soba yanı sohbetlerimiz. Tahta sıraların üzerinde ibadet ederkenki ayaklarımın acısını tekrar hissettim.
    Kulaklarımda bir ağırlık, her yerim sarılmıştı, hiçbir şey duyamıyordum artık, ağır ve güzel bir koku vardı, kendimi çaresiz hissediyordum, aklım karışmıştı, gidemiyordum, ayrılamıyordum..

    "essalatu hayrun minen nevm"

    sabah namazlarım geldi yanı başıma, bırakma bizleri diyordu, hatıralarımızı hatırla, yıllarca sabaha varmadan bizlerle beraberdin, bizler için uyanırdın. Konuşamadım, cevap vermedim, yutkundum. Boğazım kurumuş, kavrulmuştu.

    Kendime gelemiyordum, daha güçlü daha güçlü olmam gerektiğini anladım birden, uzun yıllar kaldığım bu hapishaneden böylesi bir duygusallıkla ayrılamazdım. Son bir kez baktım ve;

    Ey okuma bilmeden bana öğretilen dualar dinleyin beni,
    Altı yaşında kıldığım yatsı namazları orda olduğunuzu biliyorum,
    Ve bıkmadan usanlamadan aldığım abdest ordusu, benim için gelmişsiniz.
    Tüm fatihalarım, ondan önce gelen besmelelerim, ettehiyyatülerim.
    Elime almaya, okumaya doyamadığım kitabım..

    Geride kalmış hayatımın her dakikasında sizler vardınız, sizler arkadaşım sizler dostum sizler herşeyimdiniz. Rabbimle aramdaki bağ peygamberime duyduğum saygıydınız, ama birşeyi atladınız;
    beni!

    Gerçekliği arayan beni, sahtecilik oyunlarıyla oyalamaya çalıştınız, beni bu karanlık isli hapisanemde yaşamaya mecbur kıldınız. işte sen demir kapı, gidişimle gözyaşlarını beraber döküyoruz, üzülüyorsun, sen sabah namazlarım, en çok seni özleyeceğim. Ve fatihalarım, ayrı bir yeriniz var. Besmelelerim, sizleri unutmam kolay olmayacak. Sizler de beni unutmayın.

    Unutmayın gerçek, ne güzeldir, ne çirkin. Gerçek kötü değildir, gerçek acı vermez. Gerçek duygulardan, sebep ya da sonuçlardan oluşmaz, gerçek sadece varolmuştur!
    işte ben o gerçek için var olmuşum!
    5 ...
  21. 48.
  22. klası var, yazma konusunda yeteneği var, bağımsız düşünebilme özelliği var, dış etkenlerden yılmama, eleştirilere göğüs gerebilme, kendini ifade edebilme becerisi var, sabrı var, erdemi var. "a" sınıfı uuser işte.
    1 ...
  23. 47.
  24. biraz dinlenmeye ihtiyacı olan insan.
    kafasını dinlemeli, sessizlik, ve huzur aramalı, bulacağı yeri bilmiyor,
    ama bulanlar yalnız arayanlardır, bunu biliyor.

    şimdilik bir 15 günlük kafa izni alır, gider bu diyarlardan,
    bu yetmezse bir 15 günlük daha alır. çünkü, biliyor, kuyruğunu sıkıştırıp geri geleceğini,
    kendisi biraz iradesizdir.

    şimdi gider bu insan,
    darılmaca üzülmece yok,
    kafamı dinlemem lazım biraz.

    "Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten, kardeşlerim, o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım. O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim."
    nietzsche

    "Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."
    Arthur Schopenhauer

    geldiğimde herşey yerli yerinde olsun..
    2 ...
  25. 46.
  26. 45.
  27. din konularında sadece cehennem korkusu temasını değil, tanrı-din-peygamber üçlüsünü kendisine konu etmiş yazardır.
    tanrının neden var olmayacağını, dinin nasıl oluştuğunu ve ne istediğini, peygamberlerin gerçekte neler düşündüğünü (bunu anlatmaya daha vaktim olmadı) anlatmaya çalışır.
    tabi 'anlayana' diye bir tabir vardır. onu kullanmaz lakin muhammet'in şu sözünü çok sever;

    "insanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz."
    2 ...
  28. 44.
  29. dini konularda sağlam entry'leri olan bir şahıs, anlamlı yazıyor en azından...
    2 ...
  30. 43.
  31. bazı zerzevatların aramızdaki geyikten bihaber ortalığı velveleye verdiği yazar. neyin ne olduğunu bilir zaten.

    şaka canım bunlar şaka. önce öğren sonra gel.
    0 ...
  32. 42.
  33. yemekteyiz naim olduğunu duyduğum yazar.
    (bkz: uludag sözlük bok atma servisi)
    0 ...
  34. 41.
  35. yemekteyiz naim ile yakınlığı bulunan yazar insanı. ne iş hafız?
    0 ...
  36. 40.
  37. dayak yiyince genelde kabız olan yazar.
    kabız olan yazarlara verdiği tavsiyeler ile tanırır. yemekteyiz naim'e de o ustalığı kendisi bizzat öğretmiştir.
    gece kalmadım, evime gittim ama.
    1 ...
  38. 39.
  39. ya kaynağın yanlış ya da hiç dayak yemedin diye seslenilen yazar.
    0 ...
  40. 38.
  41. edebi yönünü beğendiğim, doğum gününü kutladığım yazar. her şey istediği gibi olsun.
    1 ...
  42. 37.
  43. doğum günü kutlu olsun insani.

    en kötü günleri en güzel günleri gibi olsun.
    1 ...
  44. 36.
  45. Nice mutlu yıllara; karamsar olmadan, gerçek dostlarla, sahte olmayan bir aşkla; kimi zaman yalnızlığıyla ama mutlu; kimi zaman sevdikleriyle dolu dolu yaşaması dileklerimle...

    Hayat işte; yalnızlık, karamsarlık bir yerde yapışıyor ensemize..

    Ama insanız biz..

    Hapis hayatı yaşıyoruz bize verilen küçücük sınırlar içerisinde, başımızda gardiyanlar çevremizde bize benzer yüküm giymiş insanlar..

    Kimi zaman mutluluk beliriyor yüzümüzde tebessümlerimizle, kimi zaman durmaksızın ağlayan somurtan bir ifade..

    Ama toprak olacağız bir gün.

    Bu cezayı uygun görmüş bize kainatın hakimi, kalemi kırmak bize düşmez.

    Elbet bir gün öleceğiz.

    Elbet bir gün özgür kalacağız.

    Akışına bırak. izin ver acı tatlı yaşayacaklarına. izin ver seni tanımak isteyenlere. Yalnızlığına da izin ver ama hep konaklamasın hanende.

    Hiç tanımadığım birine böylesine bir doğum günü metni yazdım ya kim bilir dost oluruz ölesiye..

    Kim bilir belki umursaanmaz bu yazılanlar napalım hayat; olur öyle...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük