uye lol

entry135 galeri0
    26.
  1. yarım saat sonra doğumgünü olan yazar. iyi ki doğdun hafız. hayat ne garip di mi lan?
    1 ...
  2. 27.
  3. yaşadığı paranormal olaylardan sonra, artık 365 günde 4 yıl yaşlanan, bu yüzden de yılda 4 doğum günü yapmak zorunda kalan yazar.
    yaşadığı olaylar kendisinde derin izler bıraksa da, her yıl doğum günlerinde topladığı 200'ü aşkın çerçeve ile, türkiye'nin çerçeve kralı olmuştur. arada kupa felan da çıkıyor. bi' daha olmasın.
    tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.
    1 ...
  4. 28.
  5. 29.
  6. 30.
  7. 31.
  8. 32.
  9. 33.
  10. hoşgörü dini mensubu olmayan yazar!
    hoşgörü dini? müslümanlık?
    hayır, hayır.
    olamaz, olmamalı.
    en azından benim bildiğim müslümanlık değil.
    peki biraz vurucu bir giriş oldu; ama bunu bana sözlükteki müslüman arkadaşlarımın bir kısmı gösterdi.
    hoşgörü sahibi müslüman arkadaşlarımı tenzih ederim.

    birkaç gündür tanrı ve dinlerle (sadece islam değil) ilgili entryler giriyorum.
    herhangi birinde ne bir hakaretim var ne de saygısızlığım.
    tekrar ediyorum;
    herhangi birinde ne bir hakaretim var ne de saygısızlığım.
    sadece durumları ve teorik bilgileri sorgulayarak çıkarım yapıyorum. nedense bazı yazarlar bunu üzerlerine alınıp, bana "saldırma"ya başladı. onlar için bu söylemi kullanmak istemezdim, daha önce yapmadım, yapmazdım. lakin iyice sinirlerim bozulmaya başladı.
    hoşgörü?
    tamam da bir yere kadar. hala acıyı yudumluyorum, sadece yüzüm biraz eşkidi o kadar.
    müslüman arkadaşlara saygı duyuyorum.
    birkaç kendini bilmez tarafından yapılan bu üslupsuz yaklaşımlardan faydalanarak,
    bildiğim müslümanlığı karalayacak değilim.

    kutsal addedilen kavramları tartışırken elbette çizgimi titiz çizmeye çalışıyorum ve bunu da yerine getirdiğimi sanıyorum; ama deneyimleriyle sabitleşmiş önyargılar insanları bana karşı bir tavır almaya itiyor.
    yaftalamak!

    sadece yazdıklarımı oku ve beni anlamaya çalış...
    1 ...
  11. 34.
  12. kendine has üslubu olan, renkli, ilginç biri.
    0 ...
  13. 35.
  14. doğum günüm bugün!
    yalnızlığımın başladığı gün olarak da ifade edebilirim.
    amansız dünya maceramın, milyonlarca insan arasında kaybolmuşluğun başladığı gün.
    bugün için ayrı bir karamsarlığım var. her günümden daha da karanlık..
    o karanlık içinde parıltısını görebildiğim, benle beraber olduğunu bildiğim,
    sımsıkı sarılabildiğim, gülümsemesine inanabildiğim tek gerçekliğim var; yalnızlığım.
    aslıda bana tebessümü ile herşeyi anlatabiliyor.
    koruyor beni, arkadaşlardan, 'dost'lardan, sevgiden, sevgiliden, hayal ve umutlardan.
    sahdecilik oyunu oynamama bir türlü izin vermiyor.
    "hayır" diyor sürekli. "yapmamalısın. aslında tüm bunlar bir oyun, sen bunu beceremezsin, sen karanlık odandan dışarıda yaşayamazsın." kendimi kandırmama bir an olsun izin vermiyor.
    korkuyorum.
    "ve sen, böyle daha mutlusun" diyor usulca kulağıma fısıldayarak.
    nefesini hissedebiliyorum. devam etmesi için susuyorum; benle beraber o da susuyor..

    yalnızlığımı çok fazla sorgulamam. yaşamlarının büyük bir kısmını yalnız olarak geçiren, yalnız ölen hayran olduğum insanlar var. bu bana cesaret veriyor.
    yalnızlığımdan çok kendimi sorgularım, işte o zaman da daha fazla yalnız kalırım.
    ve hayat gittikçe yavaşlar.

    benim için hayat durmuş olabilir mi?
    bilmiyorum; bukowski üstadıma soruyorum,
    cevap veriyor, her zaman olduğu gibi insanlara karşı acımasız;
    "insan kendini çok derinden tahlil etmemeli, yoksa hiçbir şey yapmaz. yaşam durur!"
    doğru söylüyor. benim yaşamım durdu. artık ilerlemiyor. olduğum yerdeyim, doğduğum yerde.
    isteksizim!
    geriye boşvermiş, bıkmış bir insan tortusu kaldı benden, umutlarını çocukken yaptığı kağıttan gemilere bindirip
    açıklarda kaybolmasını acımasızca izlemiş bir insan tortusu.
    hayallerimi bir bir tüketirken kendime "ya sonrasında?" diye hiç sormamıştım. ne düşüncesizlik ama.
    böyle olacağını bilmezdim. insan hayalsiz nasıl yaşar?
    bazen tekrar hayal kurmaya çalışıyorum, beceremiyorum.
    bahis oyunları kurtarıcım.
    hayal satın almanın en güzel yöntemi. odamdan çıkabildiğimde nadir de olsa oynarım.
    sonuçlarını günler sonra öğrenirim. bazen bakmam bile. belki de şu anda bir milyonerim. bakmadığım kuponlarımdan birine tutmuş olabilir. kimin umrunda!
    çok yorgunum bu aralar, çok fazla sıkılıyorum ve iyiden iyiye sıyırıyorum.

    ölüm ölüm ölüm!
    neden gelmiyor, kalbim her kan pompaladığında mutsuz bir insana daha fazla acı verdiğinin farkında değil mi?
    ölümümü kendim çizersem, en az acı veren yöntemi kullarım.. her zaman ürkek biri olmuşumdur.

    sokakta dikkatsizce yürürüm. onlarca kaza atlattım ve birkaç kaza geçirdim.
    sorun şu ki, hep dikkatli sürücülere denk geliyorum. ufak tefek sıyrıklar, birinde hastaneye bile gitmedim; arabadan 3 metre uzağa düşmüştüm. yerden sendeleyerek kalktım, "yok birşeyim herkes işine baksın!"
    bir keresinde bir kamyonla burun buruna geldim. şehirler arası yoldan geçerken. çok yakındı ölüm. paramparça olmak. derler ya hani, hayatım film şeridi gibi önümden geçti, diye. işte o filmi bitirmek üzereydim; ama o kamyon da başaramadı. düşüncesizce kendimi kamyondan kurtardım, neden yaptım bilmiyorum.

    intihar!
    intihar bana göre değil, uğraşmak istemiyorum. isteksizim dedim ya.
    ama bu iğrenç yaşamdan, böylesine güzel bir çıkış kapısı olması beni rahatlatıyor. istediğin zaman çıkıp gidebiliyorsun. acil durum düğmesi gibi. hep aklımda.

    evet. işte bugün benim doğum günüm.
    bu anlamsız hayatta kendimi mutlu edecek onlarca şey varken ben mutsuz olmayı seçiyorum.
    kendimi kurtarabilmemin birkaç yolu var aslında. bir sevgili? ya da muhabbet edebilecek birkaç arkadaş?
    böylece gerçeği düşünmeden günlerimi bir bir tüketirim, ve ölüm beni alırken,
    "aa sen ne zaman geldin? hayır dostum bana biraz daha zaman ver!" diye yalvarırım.
    böyle bir yaşam tarzı tıpkı alkol, yada uyuşturucu almak gibi. yani benim için pek bir farkı yok.
    ikisi de mutlu ediyor, ikisi de gerçeklikten uzak.
    thoreau şöyle der,
    "bana aşk, para, inanç, şöhret, adalet, yerine sadece gerçeği verin."

    ben, ölüm geldiğinde,
    ona doğru aşağılık bir bakış atarak,
    "geç kaldın?" diye sitem edeceğim günü bekliyorum. "neden bu kadar geç kaldın?"
    belki de ben ölüme giderim, biraz kendimi toparlayabilirsem, sessizce giderim..
    ardıma bakmadan..

    ruhum bedenimde, bedenim dünyada hapis..
    ve hapishanemde bir yıl daha geçti.
    0 ...
  15. 36.
  16. Nice mutlu yıllara; karamsar olmadan, gerçek dostlarla, sahte olmayan bir aşkla; kimi zaman yalnızlığıyla ama mutlu; kimi zaman sevdikleriyle dolu dolu yaşaması dileklerimle...

    Hayat işte; yalnızlık, karamsarlık bir yerde yapışıyor ensemize..

    Ama insanız biz..

    Hapis hayatı yaşıyoruz bize verilen küçücük sınırlar içerisinde, başımızda gardiyanlar çevremizde bize benzer yüküm giymiş insanlar..

    Kimi zaman mutluluk beliriyor yüzümüzde tebessümlerimizle, kimi zaman durmaksızın ağlayan somurtan bir ifade..

    Ama toprak olacağız bir gün.

    Bu cezayı uygun görmüş bize kainatın hakimi, kalemi kırmak bize düşmez.

    Elbet bir gün öleceğiz.

    Elbet bir gün özgür kalacağız.

    Akışına bırak. izin ver acı tatlı yaşayacaklarına. izin ver seni tanımak isteyenlere. Yalnızlığına da izin ver ama hep konaklamasın hanende.

    Hiç tanımadığım birine böylesine bir doğum günü metni yazdım ya kim bilir dost oluruz ölesiye..

    Kim bilir belki umursaanmaz bu yazılanlar napalım hayat; olur öyle...
    0 ...
  17. 37.
  18. doğum günü kutlu olsun insani.

    en kötü günleri en güzel günleri gibi olsun.
    1 ...
  19. 38.
  20. edebi yönünü beğendiğim, doğum gününü kutladığım yazar. her şey istediği gibi olsun.
    1 ...
  21. 39.
  22. ya kaynağın yanlış ya da hiç dayak yemedin diye seslenilen yazar.
    0 ...
  23. 40.
  24. dayak yiyince genelde kabız olan yazar.
    kabız olan yazarlara verdiği tavsiyeler ile tanırır. yemekteyiz naim'e de o ustalığı kendisi bizzat öğretmiştir.
    gece kalmadım, evime gittim ama.
    1 ...
  25. 41.
  26. yemekteyiz naim ile yakınlığı bulunan yazar insanı. ne iş hafız?
    0 ...
  27. 42.
  28. yemekteyiz naim olduğunu duyduğum yazar.
    (bkz: uludag sözlük bok atma servisi)
    0 ...
  29. 43.
  30. bazı zerzevatların aramızdaki geyikten bihaber ortalığı velveleye verdiği yazar. neyin ne olduğunu bilir zaten.

    şaka canım bunlar şaka. önce öğren sonra gel.
    0 ...
  31. 44.
  32. dini konularda sağlam entry'leri olan bir şahıs, anlamlı yazıyor en azından...
    2 ...
  33. 45.
  34. din konularında sadece cehennem korkusu temasını değil, tanrı-din-peygamber üçlüsünü kendisine konu etmiş yazardır.
    tanrının neden var olmayacağını, dinin nasıl oluştuğunu ve ne istediğini, peygamberlerin gerçekte neler düşündüğünü (bunu anlatmaya daha vaktim olmadı) anlatmaya çalışır.
    tabi 'anlayana' diye bir tabir vardır. onu kullanmaz lakin muhammet'in şu sözünü çok sever;

    "insanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz."
    2 ...
  35. 46.
  36. 47.
  37. biraz dinlenmeye ihtiyacı olan insan.
    kafasını dinlemeli, sessizlik, ve huzur aramalı, bulacağı yeri bilmiyor,
    ama bulanlar yalnız arayanlardır, bunu biliyor.

    şimdilik bir 15 günlük kafa izni alır, gider bu diyarlardan,
    bu yetmezse bir 15 günlük daha alır. çünkü, biliyor, kuyruğunu sıkıştırıp geri geleceğini,
    kendisi biraz iradesizdir.

    şimdi gider bu insan,
    darılmaca üzülmece yok,
    kafamı dinlemem lazım biraz.

    "Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten, kardeşlerim, o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım. O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim."
    nietzsche

    "Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."
    Arthur Schopenhauer

    geldiğimde herşey yerli yerinde olsun..
    2 ...
  38. 48.
  39. klası var, yazma konusunda yeteneği var, bağımsız düşünebilme özelliği var, dış etkenlerden yılmama, eleştirilere göğüs gerebilme, kendini ifade edebilme becerisi var, sabrı var, erdemi var. "a" sınıfı uuser işte.
    1 ...
  40. 49.
  41. Üzerine mavi önlüğünü giymeden önce kafasına beyaz örgü takkesini takabilmiş ben,
    Huşuyu ne olduğunu bilmediği günlerde tatmış farkına yıllar sonra varmış ben,
    Karanlıkta yatsı namazlarını kendimden 15 yaş büyük abilerimle kılardım. O zamanlar namaz sadece karanlıkta kılınır sanıyordum, ve algılayabileceğim cevap da buydu.
    Ne kadar küçük olduğumu şu diyalog ile hatırlayabiliyorum;

    -abi yerde otururken neden parmağını kaldırıyorsun?
    -allah derken kaldırıyorum, allah birdir der gibi.

    Evet çok uzun zaman geçti üzerinden. iman ile yoğrularak büyüdüm. Sınavlarıma melekler eşliğinde girdim, allah her zaman yanımdaydı, beni korurdu, bir besmele yeterdi tüm kötülüklerin ve korkuların benden uzaklaşması için, öyle yaptım ben de. Namaz kıldım, dua ettim. Ne zaman darda kalsam, ellerimi açar dua ederdim yaradanıma.
    Daha ortaokuldayken aklıma yerleşmiş bir düşünce vardı. Şehit haberlerini televizyonda görüyordum. bana öğretilen bilgilere göre şehitler cennete giderdi. Bende, askere gidene kadar olabildiğince az günah işlemeye çalışarak ve daha fazla ibadet ederek yaşamaya karar verdim. Sonrasında ise askerde vatanımı cesurca savunacak, şehit olma şerefine erişecektim. Çünkü ne kadar fazla yaşarsam o kadar çok günah işleyebileceğimi keşfetmiştim.
    Şehit olarak hayatımı sonlandırdığımda ailem ile cennette buluşmayı düşünüyordum.

    Ortaokulda, okuldan çıktıktan sonra birkaç arkadaş ile yol üzerindeki camide vakit namazlarını kılardık. Çoğu zaman imam ben olurdum. Bazen namazı, aramıza yeni katılan arkadaşların çocukça tavırları sebebiyle bozmak zorunda kalırdık. O günlerimizi hiçbir zaman unutmam. Sırtımızda bir dolu okul çantası ile abdest alma çabası, hele hava soğuk ise şadırvandan akan buz gibi su, ellerimiz buz keserdi. Namazdan sonra cami içersindeki sobada ısınır sohbet ederdik. Üç kişi ile başladığımız ibadet turu dönem sonunda istikrarlı sekiz kişiye çıkmıştı.
    Liseye gittiğimde kendim gibi düşünen mümin arkadaşlarımı bulmam çok da zor olmadı. Tenefüslerde kızları kesmek yerine tuvalette abdest almaya çabalıyor, diğer dersin tenefüsündeyse boş bir sınıfa girip sıraları birleştiriyor üzerinde namazımızı kılıyorduk. Birimiz kapıyı sıkıca tutuyordu. Korkmuştuk her daim okul yönetiminden. Bir yıl boyunca yanımda oturan arkadaşım ateistdi. Nasıl yanıma kondu bilmiyorum. Tanıdığım ilk ateist insandı. Boş kaldığımız her zaman onunla konuşur tartışırdık. Çoğu zaman tartışmayı ben başlatırdım. Onun gibi birinin gözümün önünde ateşe gitmesini istemiyordum anlaşılan. Her seferinde tartışma askıda kalırdı, ne ben onu ikna edebilirdim, ne de o beni. bazen Tartışmamız aylak arkadaşların "maymun musun lan sen!" Gibi hazin dokundurmalarıyla bölünürdü. Ve çoğu zaman ağır hakaretlere maruz kalırdı. Ama kendinden her zaman emindi. Saygılıydı. Sonradan öğrendim, dedesi hocaymış.

    çok zaman geçti...

    Ve bir zaman geldi, bir gecede onlarca arkadaşımı yitirdim. Güvenim kırılmıştı ve hepsi birden bire benim için bitti.
    kendime birkaç dost bırakarak geçmişimi temizledim. ve sonra, Hayatımın en önemlisi olan iki insan da gitti. Sanki kötülükler ipe dizilmişti ve birisi onları hayatımın bu döneminde bana doğru çekiyordu.
    kendimi kendimle bırakma kararı almıştım,
    Ve istediğim oldu. Bir başıma kalmıştım.

    Ne dışarı çıkıyordum, ne insanlarla konuşuyordum. Yalnızdım. böylece düşünmeye fazlasıyla vaktim oldu;
    Sevmiyordum, sevemiyordum, nefret edemiyordum, kin güdemiyordum, acı çekemiyordum, özleyemiyordum.
    Birden bire kendimi getirdiğim yeri anladım, duygusuzluk! insana yaşama hazzı veren tüm duygularımdan arındırmıştım kendimi.
    Sevmek, özlemek ya da başkaları, insanı başkaları için yaşama bağlayan hazlar.
    Kin ve nefret en güçlü yaşamsal hazlardan bazıları.
    insan yaşama bu duyguları ile tutunur, ve bu duyguları olmazsa yaşaması için tek bir nedeni kalır.

    Tanrının hapsetmişliği!
    Tanrı, en sert ve büyük kayalarla örmüştü hapsanemi, en soğuk demirlerden kapılar yapmıştı bana. içinden çıkılması imkansız gibi görünen muhteşem bir hapishanem vardı. güvenliydi. içine de huzur taneciklerinden serpmişti. Sen burada kalacaksın, ve inan bana burada daha mutlu olacaksın, diyordu.

    oysa ben, bana yaşamsal haz veren tüm duyguların batıllığını anlamıştım. ve durmadan düşünüyor, düşünüyordum.
    tanrı beni iyi hissettiriyordu, namaz huzur veriyordu, dua mükemmeldi.
    tıpkı, alkol, uyuşturucu gibi.

    istediğim bu değildi benim!

    gerçekliğin orası olmadığını anlamaya başladığım anda, çıkış için kendimi zorlamaya başlamıştım. Gerçek olmayan tüm dünyevi düşünceleri, varedilmişlikleri yıktığım gibi; birgün, kendimi bildim bileli içersinde olduğum karanlık ve artık eskimiş, benim tarafımdan eskitilmiş hapisanemden çıkmayı başardım. Bakışlarım düşüncelerim gücüm ve kararlılığım ile eskittiğim duvarlar ben giderken ardımdan hüzün şarkıları çalıyorlardı.

    Demir kapı ile vedalaşmam içimi burkuyor, anılarımı hatırlatıyordu. Usulca eğip kulağıma "gitme" diye fısıldadığını işittiğimde kalbime bir tokmakla vurulmuştu sanki. 'doonn...!'

    işte gözlerimde birikmiş olan yaşlardan birkaç damla süzülmüştü yanaklarımdan, ortaokulda camide bıraktığım arkadaşlarım aklıma geldi. Soba yanı sohbetlerimiz. Tahta sıraların üzerinde ibadet ederkenki ayaklarımın acısını tekrar hissettim.
    Kulaklarımda bir ağırlık, her yerim sarılmıştı, hiçbir şey duyamıyordum artık, ağır ve güzel bir koku vardı, kendimi çaresiz hissediyordum, aklım karışmıştı, gidemiyordum, ayrılamıyordum..

    "essalatu hayrun minen nevm"

    sabah namazlarım geldi yanı başıma, bırakma bizleri diyordu, hatıralarımızı hatırla, yıllarca sabaha varmadan bizlerle beraberdin, bizler için uyanırdın. Konuşamadım, cevap vermedim, yutkundum. Boğazım kurumuş, kavrulmuştu.

    Kendime gelemiyordum, daha güçlü daha güçlü olmam gerektiğini anladım birden, uzun yıllar kaldığım bu hapishaneden böylesi bir duygusallıkla ayrılamazdım. Son bir kez baktım ve;

    Ey okuma bilmeden bana öğretilen dualar dinleyin beni,
    Altı yaşında kıldığım yatsı namazları orda olduğunuzu biliyorum,
    Ve bıkmadan usanlamadan aldığım abdest ordusu, benim için gelmişsiniz.
    Tüm fatihalarım, ondan önce gelen besmelelerim, ettehiyyatülerim.
    Elime almaya, okumaya doyamadığım kitabım..

    Geride kalmış hayatımın her dakikasında sizler vardınız, sizler arkadaşım sizler dostum sizler herşeyimdiniz. Rabbimle aramdaki bağ peygamberime duyduğum saygıydınız, ama birşeyi atladınız;
    beni!

    Gerçekliği arayan beni, sahtecilik oyunlarıyla oyalamaya çalıştınız, beni bu karanlık isli hapisanemde yaşamaya mecbur kıldınız. işte sen demir kapı, gidişimle gözyaşlarını beraber döküyoruz, üzülüyorsun, sen sabah namazlarım, en çok seni özleyeceğim. Ve fatihalarım, ayrı bir yeriniz var. Besmelelerim, sizleri unutmam kolay olmayacak. Sizler de beni unutmayın.

    Unutmayın gerçek, ne güzeldir, ne çirkin. Gerçek kötü değildir, gerçek acı vermez. Gerçek duygulardan, sebep ya da sonuçlardan oluşmaz, gerçek sadece varolmuştur!
    işte ben o gerçek için var olmuşum!
    5 ...
  42. 50.
  43. (#4638267) entrysinden anladığım kadarıyla kendisi büyük beyinleri temsil ediyor. bay egoist büyük beyin
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük