bunun zevki tarif edilemeyecek kadar muthistir. bir sabah uyanırsın pencerenin onunden gecerken ansızın gozun dısarı kayar. bir de bakarsın ki disarisi bembeyaz. catılar, yollar, agaclar. insanın icini yasam enerjisi kaplar birden. tabi bu enerji yollara cikip insanın anası aglayınca soner gider, yerini katil olma istedigne bırakır.
yasamın sahnesinden bir bir yitip giderken o yıllar
her zaman birlikte daha guclu bakarken gelecege,
onun bir pazar sabahı yanında masumca uyuması ve, uyandıgında butun sehrin karlarla kaplı olması..
evi * hatırlatır insana. çocukuğuna gidersin. kardeşinle paylaştığın sonsuz güzel zaman dilimlerini hatırlarsın.
-abi abi kalk
-ıımmğh noluyo lan
-abi kalk diyorum cama bak cama
-noldu lan
-ya abi kalksana ya her taraf bembeyaz
-noluyo lan
-kar yağmış abi gece kalk oynamaya gidelim
-kar mı yağmış, yalancının! ana hakkatten yağmış yaşadık olum bugün!.
kocaeli üniversitesinde okuyan bir öğrenci için, uyumadan önce umuttepenin çoktan karla kaplı olduğunu düşünüp tatilin tadını çıkarmak amacıyla yeniden sıcacık yatağa, uykuya dönmekle sonuçlanan olay.
hala annem tarafından küçük bir çocuk gibi yatağımdan uyandırılmam ve camdan dışarı baktırılmam ile sonuçlanmaktadır. etrafta mükemmel bir aydınlık ve henüz kimsenin ayak basmadığı bir temizlik vardır. o büyük haz ile birlikte hemen botlar giyilip kendini bahçeye atmak kaçınılmazdır. bembeyaz el değmemiş karlara sırt üstü yatmak kadar zevk veren başka birşey yoktur.
eğer o bütün şehri kaplayan kar 6 ay boyunca kalkmayacaksa yerden, o karda yürüyen lastik ayakkabılı minicik ayaklara bakınca acıyacaksa için her daim, zulümden başka bir şey değildir.
o müthiş güzelliğin başka diyarlara düşürdüğü kış sıkıntısını düşünmek gibi yan etkileri vardır.
kapanan yollar ve mevsime inat doğan çocuklar, ölümüne hastalanan insanlar. doğuda bir köy yolunu sıcak apartman dairende yaşamak ve hemen unutmak, hayata dönmek ve gündeliğin sıkıntıları...
uyandığında şehrin bütün pisliğini örten kar, uzak diyarlarda aylara yayılan bir yalıtılmışlığın yanında pek de evcil kalmaktadır.
türkiyenin dogusunda kisin 3 ay boyunca gecerli olan durum.bizim gibi batida yasiyanlar icin bir degisiklik olup güzel bir mazara olustursada ordaki insanlar icin büyük bir endise sebebidir.
batıda kara hasret bizler ve okulun tatil olmasını, kardan adam yapmayı hayal eden çoluk çocuk için bu görüntü müjdedir. ama uyandığında bütün şehrin karla kaplanması o şehrin estetiğidir. hiç bitmesin istenir.
(bkz: karlar düşer düşer ağlarım)
gece boyu insanların evlerine şekilip geçici ölüm halinde olmalarından faydalanan doğa ananın beyaz örtüsünü yollara pürüzsüz bir şekilde yayması ve sabah uyanan kişinin içindeki tarif edilemez mutluluğun kaynağıdır bu. sonra tabi birden vahşileşiriz. doğa ananın agzına sıçar. beyaz örtüsünün de amına koyarız. üzerinden arabalarla geçeriz, sağdan soldan topladıklarımızla kendi cinsimize benzeyen kardan adamlar yaparız. neden kardan ayı yapmayız mesela. kültür nedense bu şekilde koşullandırmıştır bizi. bak ne diyorduk nerelere geldik yine.
evine gelen tüm ayak izlerini bir daha göremezsin, geride bıraktığın tüm kirli şeyleri de kapattığını zannedersin ama evinin önüne kurulan pazar da, osmanlı macunu satan bi adamın gel abi bende beşyüz diyerek insanları çevirdiğini görünce oturur kara ağlarsın.
şehrin bütün pisliklerinin üzerinin örtülmüş olduğunu görmektir. temiz hissettir.
bayırdan aşağı poşetle kayarken boklu bebek bezine denk gelinmesiyle bir anda bu his nefrete dönüşür.
inanılmaz güzel bir duygudur ilk gördüğünde hemen dışarı çıkıp o saflığın beyazlığın üzerinde saatlerce yürüyesin huzur bulasın gelir. belki de yaparsın bir sabah yürüyüşü. ama en fazla 15 dakika sürer tüm bu düşünceler. ki akabinde aklınızdan süratle geçen düşünceler de şöyledir; şimdi işe gidilecek, arabayı almasam taksi ile mi gitsem, ama bugun de birsürü gidilecek yer vardı. allahım nasıl yetişecek bu havada bu kadar iş...