bir arkadaşım vardı 5 sene evvelinden. 2-3 buluşmamızda bir konu döner dolaşır bu türküye gelir o da başlardı durun size bunun hikayesini anlatayım deyip anlatmaya. 4 kişiden birimiz bile ya hu bunu daha önce anlattın diyemez, kırılmasın anlatsın hevesini alsın diye başlardık dinlemeye.
5 senede aynı hikayeyi 10 defa dinlemişizdir nereden baksan.
fahri bey varmış bir, karısı sunayla severek evlenmiş karısının sadakatinden zerre şüphe duymaz sadakatle bağlıymış yine. çokta severmiş.
o zamanlar hamama gidermiş kadınlar, nitekim bu hamamların birinde oradaki kadınlardan birisi sunanın kalçasına yakın yerde olan ben-ini görmüş.
akşam laf lafı açmış kocası mustafa'ya deyivermiş sunanın benini.
aradan zaman geçmiş epeyce. bir gün kahvede mustafa bey ile fahri bey tartışmaya başlamışlar. fahri bey mustafa'yı yere serip görmeyeyim seni bir daha rezil ederim aleme diye bağırmış.
canının acısı ve can yakma hevesi ile mustafa bey, 'sen benimle uğraşana kadar karına mukayyet ol, kalçasında ki beni ben bile biliyorum.' deyivermiş.
fahri kayhan öldürmemiş mustafa'yı almışlar elinden.
evine gitmiş sunanın karşısına geçmiş, sadakatinden zerrece şüphe duymadığı karısının karşısına.
ağlayarak anlatmış olan biteni.
suna çok ağlamış, yeminler etmiş. bir şey yapmamış kocası, inanmış sunaya inanmış da işte şüphe bu. eskisi gibi olmamış bir şey.
malatyalılar fahri beye, fahri beyde sunaya bir daha eski gözle bakamamış.
suna da farkındaymış her şeyin. hem kocasının ona olan sevgisinin güveninin azaldığının hemde başının yerde olduğunun.
bir akşam yemeğinden sonra fahri bey ceketini alıp atmış kendini sokağa, geri döndüğünde asmış kendini suna. bacakları sallanırmış boşlukta.
ayaklarına kapanmış fahri bey sunanın. ağlamış günlerce.
şafak söktü yine sunam uyanmaz
hasret çeken gönül derde dayanmaz
çağiririm sunam sesim duyulmaz
uyan sunam uyan derin uykudan
çektiğim senin elinden
usandim gurbet elinden
hiç kimse bilmez halimden
uyan sunam derin uykudan
Malatya' lı Fahri Kayahan, Eşi Suna için yazmış bu türkü' yü. Çok severmiş Suna'sını. Sık sık sevdiğini dile getirirmiş.
O zamanlar öyle kolay değilmiş seni seviyorum demek! Ayıp karşılanırmış. Umursamazmış Fahri bey.
Ayrıca çok bağlıymış Suna' sına.
...
Eskiden kadınlar toplaşıp her hafta hamama giderlermiş.
yine bir hafta toplanıp hamama gitmişler.
Suna da içlerinde.
Sırtında bir beni varmış Suna' nın. Hamamda arkadaşı Neriman görmüş Suna' nın sırtında ki beni. Akşam olunca Neriman eşiyle sohbet sırasında kaçırmış ağzından.
...
Fahri bey bir gün kahvede Neriman' ın eşi ile karşılaşıp sohbet eder daha sonra sohbet tartışmaya, ardından kavgaya dönüşür. hakaretler ardı ardına sıralanır.
Neriman' ın eşi Fahri' ye;
''benim ile uğraşacağına karına sahip çık! senin karının sırtında ki beni bilirim''.
der. Bak hele.
Fahri o sinirle eve gider olan biteni Suna' ya anlatır.
Suna ise gözü yaşlarla;
" böyle bir şey olmadı." der.
Fahri' yi ikna etmeye çalışır.
Ama nafile Fahri ikna olmaz. Suna'ya çok kötü davranmaya başlar.
Bir akşam fahri, Suna ile tartışıp çıkar evden, sabah döndüğünde gördüğü manzara karşısında buz kesilir.
Suna kendini asmış.
ayak ucunda bir mektup;
'' Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafanın içinde dönen soru işaretlerinin cevabını bilmekteyim..
Kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim. Şunu bil ki ben sana hiç ihanet etmedim! ''
sonrası,
işte bu türkü' yü yazar Fahri.
Her dinlediğimde gözlerimi yaşlar içinde bırakır bu türkü.
El sözü için kırmayın sevdiklerinizi, kaybetmeyin.
annenin ismi suna ise, 8 aydır onu göremediysen, koğuşta yatağına girdiğinde kapının dışındaki koğuş nöbetçisi hafiften bu türküyü mırıldanmaya başladıysa, adamı ağlatan türküdür bu.
sonra annen yanında oldukça bir daha başka bir şeye ağlamazsın...
bi çift birbirini çok çok severek evlenir. her şey harikadır evliliklerinde, birbirlerini korkunç seviyede seviyorlardır.
lakin adamın kötü bir huyu vardır, her gün çok fazla içmektedir. karısı bu duruma çok üzülmektedir.
en sonunda dayanamaz ve uyarır kocasını. ne olur içme der, adam söz verir ama kısa bir süre sonra sözünü tutamaz. bu böyle devam eder, adam her defasında söz verir ama dayanamaz gene kör kütük sarhoş olur. en son kadın annemin evine gideceğim der, adam gene sözünü tutamaz ama karısını annesinin evinden alır gelir.
bir süre sonra gene içince kadın ''bir daha içersen kendimi öldürürüm'' der. adam bu sefer ciddi ciddi söz verir ve uzunca bir süre tutar.
en sonunda dayanamaz gene içer ve eve anormal sarhoş gelir. sabah uyandığında karısı yanında yoktur. ''gene annesine gitti bu'' der ve evden çıkınca bahçede karısının kendisini ağaca astığını görür. koşup karısının havada sallanan ayaklarına sarılır ve bu türküyü yakar arkadaşımız.
içki eşinden daha mı önemli lan pezevenk!
neyse, ne kadar doğru bu hikaye bilmiyorum ama türkünün hikayesi böyledir. nereden nasıl duyduğumu hiç hatırlamıyorum valla.
Bugün Kıraç'ın yorumuyla "hiç kimse bilmez halimden
uyan sunam derin uykudan" kısmında daha bir isyan havası katan şarkıdır, ha şükriye tutkun'un seslendirmesini her zaman tercih ederim o ayrı.
yıllar önce albümünün promosyonu için beyaz show' a çıkan sevda isimli hanım kızımız - kendisi nilüfer in eski vokalisti olması ve genellikle az giyinmesiyle meşhurdu- tarafından inanılmaz güzellikte söylenmiş ve beni gözyaşlarına boğmuş türküdür. ah be ablacım, öyle güzel kemençe çalıp bu kadar harika türkü söylüyordun madem, ne diye iğrenç pop sirkinin parçası oldun? misal; gülay erkenden anladı hatasını ve değiştirdi yönünü. harcanmış seslerin en güzeli seninki belki de...