işçilerin gücü kaslarından değil üretim içinde tuttukları yerden gelir; kollektif eyleme uygunluklarından ve sınıfsız, sömürüsüz bir topluma gidişe önderlik yapmak için gereken bilince sahip olma potansiyellerinden gelir; kapitalist üretim biçiminin artı değer'e el konulmasını gerektiren yapısı nedeniyle bu zinciri tek kırabilecek unsurun bu bilince sahip işçi sınıfı olabileceği marksizm tarafından öne sürülmüştür;
ancak bu durumu yeterince kavrayamayan ve marksist olduğunu söyleyen kimi aydınlar ve kimi işçiler, uvriyerizmin etkisi altında, işçi sınıfının bu özelliklerinin kimini abartır, kimini yanlış biçimde öne çıkarır, kimin de de aydın düşmanlığı ya da sendikalizm biçimine dönüşmesine yol açarlar. örneğin 30 yıl önce ülkemizdeki kimi işçi, sosyalist, komünist gazetelerine göz atılırsa bunun uzantıları hemen görülür: işçiler bu dergi ve gazetelerin çoğunda iri yarı, pazulu, güçlü kuvvetli kişiler, figürler olarak resmedilirler; sanki onların güçleri pazularından geliyormuş gibi görülür ve gösterilir;
ya da uvriyerist kimi yaklaşımlar, politik hedefleri ihmal ederek, politik taktikleri iktidar hedefli bir stratejiden tümüyle kopararak, sendikalizm'in küçük hesapları içine hapsederler. üzücü olan işçi sendikalarında uvriyerizmin bugün de yaygın olması, radikal sol'un, kimi komünistlerin dergi ve gazetelerinde işçilerin pazulu çizilmeye devam edilmesi... 30 yıl önce naiflik olarak nitelenebilecek kimi yaklaşımların ise bugün ilkellik çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
ayrıca aradan geçen 150 yılın yarattığı değişimi marksistlerin çoğu gündemine almayı sevmez; işçi sınıfının yapısında, niteliğinde, üretimin iç yapısında, üretici güçlerin konumunda, küreselleşmenin etkileriyle de hiç bir değişiklik olmamış gibi, marksizm, bir değişim bilimi olarak, hiç değişmemiş gibi, değişemezmiş gibi düşünenler çoğunluktadır; işçi sınıfı ve komünistler, emperyalistlerin ve yerli uzantılarının/ortaklarının saldırısı altında iken, marksizme eleştirel bakmayı gereksiz görürler hatta arkadan vurulmak diye nitelerler; unuturlar ki marksizm dinden farklı olarak bir dogma değildir; değişim bilimidir; değişimi çözümlemeli, yorumlamalı ve yeni stratejisini ve buna bağlı olarak taktiklerini oluşturmalıdır; yeni tür örgütlenme ve ittifak politikaları geliştirmelidir; değişim varsa önce marksistler değişmelidir.