6 yaşlarındayım kardeşimle mutfakta otururken canımız bi şeyler çekmişti annemde evde yoktu bizde cüzdanından para çalmaya kalkışmıştık. Akşam annem gelince yemek yediğimiz sırada teyipten kendi sesimi duymuştum " tamam dur alıyorum hemen parayı " diye. Nasıl oldu da o teyip ses kaydına geçti anlamıyorum ama o gün çok utanmıştım. Aklıma geldikçe gülerim bu olaya. *
6 yaşına kadar bez ile dolaştım. Her gün değişen çarşafım bir yana komşuların anneme - bu kadın niye hergün çarşaf yıkıyor demesi bir yanaydı. Çok utanıyordum ama tembellik olsa gerek benimkisi ya da genetik bilemem. 7 yaşıma gelmiştim artık birinci sınıf olmuştum hala ara sıra bezle gönderirdi annem beni ve bir gün arkadaşlar fark eder ... gerisini size bırakıyorum yazar arkadaşlarım..
Şerliğin paçamdan aktığı 6-7 yaşlarda hiperaktif bir bünyeyle annem alışveriş mağazasına girer bayada büyüktür yer. Kızsın sen biraz elbiselere baksana.Ama kendimce kılık değiştirmek için erkek kıyafetleri giyip deneme kabinlerine saklanmışım.Annem yazık görevlilere arattırmış yok kendisi aramış yok.En sonunda mağazamız kapanıyor uyarısını duyan ben annemin yanına gidip bulamadın demi beni anne dediğimi hatırlıyorum sonrası zaten anne şiddeti. Buda böyle bi anımdı.
kış ayıydı annemle fatura yatırmaya gitmiştik hava çok soğuk olduğu için annem bana kahverengi kadife pantolonumu kahverengi montumu ve ona uygun ördüğü şapka eldiven atkı üçlüsünü takmıştı. yamulmuyorsam 8-9 yaşındayım. saçlarımı da erkek gibi kısacık kestirmişti annem. gittik fatura yatırmaya sıraya soktu annem beni sen bekle burda ben marketten su alıp gelicem demişti. ben de beklemeye başladım. bi amca geldi yanıma "delikanlı çekil bakalım burası benim sıram" dedi ben başladım ağlamaya çıktım sıradan annem geldi anneme ağlaya ağlaya "anne şurdaki amca bana delikanlı dedi ben erkeğe mi benziyorum yeaaa" dedim, sonra annem de sıradan niye çıktın diye bana şaplatmıştı bi tane herkesin içinde daha çok ağlamıştım.
Ben küçükken dedeme hayrandım. Kendime de onu örnek alıyordum. O her akşam reha muhtarın sunduğu haberleri seyrediyor diye ben de seyrederdim ve bir süre sonra reha muhtar hayranı bir çocuk olup çıktım. Allah aşkına kaç tane çocuk vardır ki her akşam sabırsızlıka haberleri bekleyen. üstelik de reha muhtar için.
banyomuzun camından komşumuzun banyosuna hep seslerimiz giderdi,onlarında sesleri bize gelirdi tabii.Sırf bu yüzden tuvaletim bittiğinde 'annneeee,bittiii.' diye çağıramaz, oturur beklerdim.
alamanyadan arkadaşım gelmişti. onun yanına gitmeden önce en güzel kıyafetlerimi çıkarıp bir bir deniyordum.
annem 'onu giyme o gezmelik, onu amcangilde giycen, onu giyersen döverim' diye de tehditler savuruyordu. belki dolaptaki tüm kıyafetlerimi denemiştim. sonuç olarak ayağıma bir pantolon geçirip öyle gitmiştim..
evet evet sadece bir pantolon geçirmiştim. üstümde de pembe kurdeleli atlet vardı. herkes güldü bana sözlük. evden hızlıca uzaklaştığım için annemde görmemişti heralde. ağlayarak eve gitmiştim lan..
arkadaşımla evlerimiz karşılıklıydı. bizim evin camına oklavayla vurdu o akşam..
'üzülme lan o kadar kötü durmuyordu' gibisinden teselli cümleleri kuruyordu. arkadan annemin kosforrestkos gene donuna sıçmışın bağrışını duyana dek.. gözlerime baktı. görüşürüz falan dedi. pencereyi kapattı. perdeyi çekti..
anneyle beraber, el ele tutuşulmuş bir haftasonu ritüeli olan sinemaya kadıköy'e gidilir. (benim yaş 9)
yaşımdan ötürü 'afacan dennis' diye yaraktan bi filme bilet alır annem.
film saati gelsin diye, bahariyede şööle bi yürünürken,
o dönemler kevin costner hayranı olan annem ''kusursuz dünya'' adlı filmi görür.
aniden karar değiştirip o filme yönelinir.
fakat; ''afacan dennis'' adlı yaraktan filme bilet alınmıştır, nasıl geri verilecektir.
beni kurban seçen annem, gişedeki kıza, etraftakilerin de duyabileceği kadar gür ses tonuyla;
''kızım ishal olmuş, altına kaçırmış, filme gidemicez , bla bla bla ...'' der.
çocuğuz ya anasını satiim, yiyosa ''altıma sıçtım canım, ne yediysem artık, tutamadım da, gidemicez maalesef o filme'' deseydi.
küçükken bebeklik arkadaşımla çok pis işlere bulaşmıştık. 5 yaşın da marketi soyuyorduk. o ordan bakkal amca ( umarım hakkını helalettin beybaba, pişmanım ama bizi de anla. para vermiyolardı işte bizde çocuğuz en nihayetin de öhüühüü)'yı oyalarken bende çikolata, cips, şekerleme ne bulduysam indiriyordum cebe. e malum bedava sirke baldan tatlıdır. biz bunu alışkanlık haline getirmiştik ta ki sınıf arkadaşım mert (allah'ın cezası) bizim tayfaya katılana kadar. bi kere birlikte iş yapalım demiştik. dakka bir gol bir. çocuğun annesi yakaladı bizi. kendi çocuğunu alıp çıktı işin içinden. biz öyle kaldık anadan üryan. bu amca bizi evir çevir döv tabii sonra annelerimiz gelmişti tüm apartmana rezil edilmiştik. kıpkırmızı olmuştuk. dışlanmıştık arkadaşlarımız tarafından, dalga geçiyorlardı, bişey diyemiyorduk tabii. ne diyebilirsin ki? ama iyi olmuş. o gün bugündür kimseden izinsiz bişey almamayı öğrenmiş oldum. *
aradan uzun yıllar geçsede bir ilkokul arkadaşınızla karşılaştığınızda "acaba aklındamı la hala" diye düşünür tedrigin olursunuz.
ah ulan nursunar örtmen gönderecektin beni tuvalete. neymiş efendim zilin çalmasına zaten beş dakika varmış da bilmem ne! al işte nooldu?
10 yaşlarındayız. asansöre işemek diye bir gelenek var. 2-3 bebe asansöre binip en üst kata basıyorsun sonra işte işiyorsun. kikirdeye kikirdeye.
günlerden bir gün. zemin kattan bindik asansöre. yanımda da ekürim var lakabı 'oruç'. tüm pislikleri birlikte yapıyoruz. ben biraz aceleci davrandım direk başladım işemeye. tam asansör yukarı çıkarken 2.katın ışığı yandı. 2.katta asansör duracak ve biri binecek. o an işemeye devam ettim, durduramadım mümkün değil zaten öyle bir şey. adam kapıyı açtığında ayakkabılarına işedim. karısıyla vedalaşıyordu ilk an farketmedi sonradan anladı. o gün hiç bir şey demedi, bende diyemedim. arkadaşım da 'nabıyorsun oooluuuummm.' diye satışı koydu tabi. ne utanmıştım amk. babama söylerse falan diye tırsmıştım. ama hakkatli adammış. bir bakışıyla ders verdi bana.